Cumhuriyetçiler sağduyulu olmalı
UFUK SÖYLEMEZ 11 Mart 2008
HER şey çok açık: Türkiye sivil-siyasi çözüm altında ayrıştırıcı bir siyasi yapılanmaya doğru götürülmek isteniyor. Bu planın asli organizatörleri neredeyse aynı tarihlerde New York'ta ve Brüksel'de iki toplantı düzenliyorlar. New York'taki toplantıda, Türk Milleti'nin dahi habersiz olduğu yeni anayasa taslağı tartışılıyor. Brüksel'deki toplantının başlığı çok daha ilginç: Türkiye'de Sivil Anayasa ve Kürt Sorunu konferansı. Bizde sivil-siyasi çözüm diyen maskeli demokratların propagandasına soyundukları yeni anayasa taslağında nasıl bir Türkiye tasarlanmak istendiğini böylece bir kere daha anlıyoruz: Cumhuriyetçi kurucu ruhun ve değerlerin üniter Türkiye'si yerine, çok parçalı dolayısıyla iyice zayıflatılmış ve dirençsizleşmiş bir Türkiye. Hayata hızla geçirilmek istenen planın hedefi bu.
Bu plan Türkiye'nin modern, laik ve üniter bir ulus-devlet, güçlü bir cumhuriyet olarak kurulmasını bir türlü içlerine sindiremeyen güçlerin gizli dosyalarında hep vardı.
Katil çetesi PKK
ANCAK Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşundan sonra içine düştükleri derin krizler, 2. Dünya Savaşı ve ertesinde çift kutuplu dünyada onu hayata geçirmek için uygun şartları bir türlü bir araya getirememişlerdi. Seksenlerin sonunda çift kutuplu dünyanın sona ermesiyle ırkçı-bölücü katil çetesi PKK'nın sahneye çıkarılması bir tesadüf değildi. Aynı şekilde, Türk milletini değil İslam ümmetini savunan İslamcı hareketlerin güçlendirilmesi de planın bir parçasıydı. Sonuçta, bildiğimiz yakın tarih yaşandı. Merkez siyasetindeki vahim hataların da katkısıyla planın yürütücüleri için her şey adeta tıkır tıkır işledi. Asıl hedefleri cumhuriyetçi kurucu ruhunu ve değerlerini, dolayısıyla ulus-devleti her ne pahasına olursa olsun yerle bir etmek olan maskeli bir değişim ve demokrasi koalisyonu siyasetten ekonomiye medyadan spora kadar her alanda hakimiyeti ele geçirmeye başladı. AKP zihniyetinin beş yıllık iktidarı sonunda, devletin kurumsal çatısı içinde yer alıp da sızamadıkları, dolayısıyla içeriden yozlaştırmadıkları çok az kurum kaldı.
En büyük engel TSK'dı
BUNLARIN başında Türk Milleti'nin güven listesinde açık mesafeyle her zaman ilk sırada yer alan TSK geliyordu. Cumhuriyetçi kurucu ruh ve değerler çerçevesinde Türk Milleti'nin bu topraklardaki egemenliğinin somut ifadesini teşkil eden üniter ulus-devletimizin en büyük savunma gücü olan TSK, bu niteliğiyle planları önündeki en büyük engeldi. Dolayısıyla bu engeli her ne pahasına olursa olsun ortadan kaldırmaları gerekiyordu. Onun içine sızıp, içerden ele geçirerek çürütmeleri en azından görünür gelecekte mümkün olmadığına göre ne yapmalıydılar da emellerine ulaşmalıydılar?
İşte Genelkurmay Başkanı Sayın Yaşar Büyükanıt'ın şahsında TSK'yla iki muhalefet partisi CHP ve MHP arasında yaşanmış olan tatsız söz düellosunu bu çerçevede değerlendirmek zorundayız. Nihai hedeflerine ulaşma vehmi içindeki maskeli demokratların olayların bu şekilde gelişmiş olması karşısında zehirli köşelerinde zevkten dört köşe olarak bunu hayırlı bir demokratik gelişim diye sunmaları bunun açık bir delilidir. Aynı şekilde, Büyükanıt Paşa'nın açıklamalarının TSK ve AKP iktidarı arasındaki uyumun bir göstergesi ve AKP zihniyetinin temsilcilerinin yaptıkları yorumların TSK'yı korumak olarak şeklinde sunulması bu değerlendirmenin doğruluğunu ortaya koyan başka bir kanıttır. TSK'yı savunmak, göstermek istedikleri gibi AKP'ye kalmışsa zaten "vay halimize" demektir.
Kırılganlığa dönüşebilecek
BÜTÜN bunlar, Cumhuriyet'ten rövanşı almakla kalmayıp onu yerle bir etmek isteyen maskeli koalisyon açısından gayet normal çarpıtmalardır. Onlar özünde bir iletişimsizlik kazası olarak yorumlayabileceğimiz olayları, elbette, menfur niyetleri doğrultusunda alabildiğine sömürüp istismar edeceklerdir. Dolayısıyla burada önemli olan şey, cumhuriyetçi kurucu ruhun ve değerlerin gerek devlet çatısı içindeki herhangi bir sızmaya maruz kalmamış kurumsal savunucuları, gerekse onların siyasi alandaki samimi ve kararlı temsilcileri arasındaki yaşanan gerilimin bir an önce son bulması ve açılan yaranın derhal tedavi edilmesidir. Yoksa olay, Türk Milleti için son derece gurur verici başarılı bir operasyona ilişkin başarısızlık algısının kökleşmesiyle sınırlı kalmayacak; cumhuriyetçi kurucu ruhun ve değerlerin savunucularının kendi içlerinde iyice bölünüp parçalanmalarına yol açabilecek kırgınlıklara dönüşebilecektir.
Bedel ve vebal
TÜRKİYE Cumhuriyeti ulus-devletinin üniter yapısını korumak isteyenler için hiçbir şey bundan daha kötü olamaz. Hiçbir şey onu paramparça etme operasyonunu gözü dönmüş bir şekilde uygulayanların ekmeğine bundan daha fazla yağ süremez. Bundan ötürü Cumhuriyetin ve değerlerinin savunucularının derhal kendilerini toplamaları, zaten büyük bir tahribat doğurmuş tartışmaların olumsuz etkilerini gidermek için üstlerine düşen ne varsa kusursuz bir şekilde yapmaları gerekmektedir. Aksi halde Cumhuriyetçi kurucu ruhu ve değerleri kendi ellerimizle her türden şer saldırısına açmış olmakla kalmayız, onu savunmasız da bırakmış oluruz. Bunun yol açabileceği bütün felaketlerin hem bedeli hem vebali, Türk Milleti'ne sevdalarından ve Türkiye Cumhuriyeti'ne bağlılıklarından zerre kadar şüphe duymadığımız, varlık nedenlerini onların varlıklarına borçlu olan cumhuriyetçi milletperverlere ve vatanseverlere fatura edilir. Tarih ve gelecek kuşaklar tarafından haklı olarak lanetleniriz.