Erdoğan'ın “sır küpü” ve NSA
Ali Yurttagül 01 Ocak 1970
Biliyorsunuz Hakan Fidan, Davutoğlu'nun isteği ile MİT'in başından ayrılıp milletvekili adayı olmak istemişti.
Erdoğan “sır küpüm” dediği Fidan'ın onay vermediği bu adımına “kırılmış” ve Fidan birkaç gün sonra eski görevine geri dönmüştü. Bu süreci Erdoğan “sır küpü” Fidan'dan vazgeçemediği için mi durdurdu, yoksa “benim onayım olmadan, olmaz” mesajını herkesin, Davutoğlu'nun da anlaması için mi Fidan'ın önünü tıkadı, bilmiyoruz. Fidan'ı “sır küpü” olarak algıladığından şüphe yok. Devletin güvenliğinden sorumlu en önemli istihbarat kurumunun başındaki bir devlet memurunun, bir politikacının “sır küpü” olması garip, ama konumuz bu olmadığı için geçelim. Konumuz gazetelere yansıyan, birçok politikacı gibi Başbakan, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Amerikan Gizli Servisi NSA tarafından 8,5 yıl aralıksız dinlendiği meselesi. NSA “sır küpü” Fidan ile bilmediği birçok şeyi paylaşmış mıdır, bilmiyoruz. Ama şurası bir gerçek, Amerikalıların Fidan'ın bile bilmediği detaylara hakim olduklarından şüphe yok. Ankara Alman Gizli Servisi BND'nin “Türkiye'yi” dinlediği basına düştüğünde yaptığı gibi, NSA meselesinde de susmayı tercih ediyor. Neden dersiniz?
Aslında Cumhurbaşkanı'mıza NSA tarafından nail olan bu ilgiyi gurur kaynağı olarak algılamak da mümkün. Zira NSA son üç Fransız Cumhurbaşkanı Chirac, Sarkozy, Hollande'ı dinlediği gibi, Almanya Başbakanı Merkel'in cep telefonunu dinlemekle yetinmemiş, tüm yakın çevresini de dinlemiş. Başbakanlık telefonlarının nerede ise tümü listede imiş. Buradan NSA dost, düşman ayrımı yapmadan “önemli” bulduğu herkesi, bizim Cumhurbaşkanımız da dinlemiş sonucunu çıkarabiliriz. Önemli tespiti doğru mu, bilmiyoruz. Ama Paris ve Berlin, Ankara kadar sessiz değil. Protestolara kulak verdiğinizde, seslerin harmoni içinde olmadığını görüyorsunuz.
Merkel ve Hollande, protestolarını sesli dile getirseler de, Obama ile ilişkilerine gölge düşmemesine özen gösteriyorlar. ABD ile bir anlaşma yapıp NSA'nın önünü kesme fikri gündemde, ama tabiatı gereği gizli yapılan bu tür dinlemelerin önünü keseceğine kimse inanmıyor. Merkel'in cep telefonu dinlendiği basına sızdığında ön soruşturma başlatan, delil yetersizliğinden soruşturma gereği olmadığını tespit eden Federal Başsavcı ise biraz zor durumda. Bu defa belgelerde sızdığı için, kimin hangi numara üzerinden ne zaman dinlendiği de biliniyor. Dinleme operasyonlarını yürüten NSA uzmanlarının bir bölümü Almanya'da olduğu tahmin edildiği için, soruşturma kaçınılmaz olabilir. Savcılık bir yolunu bulup yine de soruşturma başlatmayabilir. Zira BND gibi gizli servisler sadece soruşturmadan değil, Amerikalıların üzerine gidilmesinden oldukça rahatsız. “Amerikalılar sadece bizi değil, herkesi dinliyor, hiç değilse bizle paylaşıyorlar” diye düşünen bu kurumlar, NSA'nın istihbarat musluğunu kapatacağından korkuyor.
Her neyse, Alman ve Fransız basını ayağa kalkmış, “Amerikalılara karşı dik durma zamanı” diye bastırıyor ve rencide edilmenin önüne geçilmesini istiyor. “Bir İtalyan savcısı kadar olamıyoruz” diyen yorumlar ise oldukça ilginç. Cesur bir savcı benzer haberler İtalya'da gündeme düştüğünde hükümetin telkinlerine rağmen soruşturma başlatmış ve İtalya'da çalışan bir grup NSA görevlisini yargılatıp hapis cezasına çarptırmıştı. Bu görevliler gerçi İtalya'dan zamanında ayrıldıkları için hapiste değiller, ama İtalya adliyesi tarafından aranıyorlar. Tabii hoş değil, İtalya'da tatil artık hayal.
Aslında NSA, BND, MİT gibi gizli servislerin varlık gerekçesi dinlemek ve gizli bilgilere ulaşmak. Bu kurumları hayata geçiren kanunlar bunu söylüyor. Bu yüzden çözüm “iyi niyet” veya “dostluk” olamaz. Dostluk bilgi paylaşımı kapsamında kısmen geçerli olabilir, “iyi niyet” beklentisi saflık, ahmaklık olur. ABD ve İngiltere dünya çapında kurdukları dinleme ağı ile –Ortadoğu, Kıbrıs üzerinden dinleniyor– kuş uçurtmuyorlar. Öcalan'ın Kenya'da tespiti bu ağ sayesinde oldu. Tek çözüm NSA'nın okuyamayacağı iletişim kurmak ve kullanmak. Bizim gibi normal vatandaşlar için en emin yol, el yazısı ile kaleme alıp faks ile yollamak veya mektup.