Çarpma için hazır olun
Gökhan Bacık 01 Ocak 1970
Bundan bir yıl kadar önce telefonda hasbihal ettiğim bir dostum bana “Artık uçağın piste iniş şansı kalmadı, bari denize veya yumuşak bir yere inse” demişti.
Suruç’ta 30’dan fazla insanın arkasından 2 polisin öldürülmesinden sonra verilen “politik tepkiler” durumun tek kelime ile ümitsizolduğunu gösteriyor.
Bu tepkilere bakacak olursak devletin IŞİD veya Kürt sorununu çözmek şansı “sıfırdır” (rakamla 0). O nedenle hepimiz “kötüleşen bir trend içinde ilerleyecek yeni bir döneme girdiğimizi” görelim.
En büyük hata
Cumhuriyet devrinin en büyük hatası nedir? Menderes’in idamı, darbeler, Deniz Gezmiş’in idamı... Herkes politik duruşuna göre “filan olay en büyük hatadır” diyebilir.
Suriye meselesinde öyle bir hata ile karşı karşıyayız. Muhtemelen, Türkiye’nin Suriye siyaseti bütün zamanların en büyük hatası olmaya aday!
Hatanın ilk ayağı: Suriye’de rejim değişiminin zor olduğu ve bu zorluğa rağmen taşların oynatılmasının en başta Türkiye’yi istikrarsızlaştıracak uzun süreli bir kaosa yol açacağını görmemekti.
İkinci ayak ise Esat rejimini devireceğini sandığımız grupların önünün açılmasıdır.
Bu “karanlık konunun” içini bilmiyoruz. Ancak Türkiye’den olsun olmasın bunu kim yaptı ise “hepimizin yakın ve orta vadeli geleceğini zehir edecek bir gelişmenin tohumlarını atmıştır”.
“Otoriter Esat ile Türk siyasi liderler hafta sonu tatil yaparken” acizane “Ankara otoriter rejimlerle yakınlaşmanın sınırı olduğunu görmeli” diye yazmıştım. “Zamanın ruhunu” okuyamadığımızı söyleyenler daha sonra Türkiye’yi kelimenin tam anlamı ile birmaceraya soktu.
Türkiye’nin en büyük talihsizliği, “Suriye’de bir rejim değişikliği denemesinin sonuçlarının, bütün eleştirilecek yönlerine rağmen 2009 Suriye’sinden daha hayırsızolacağını” öngörmüş bir tanecik bile politik lider olmayışıdır!
Bugün Türkiye Suriye siyasetini hızla “Şam’da rejim değişikliği” gibi konulardan “topraklarının bütünlüğü ve halkının güvenliğini sağlamak” eksenine çevirmelidir.
Gelecek kuşak siyasiler de umarım, “oradan oraya taşıyıp durduğumuz Süleyman Şah’ın kemiklerine bakarak” olup bitenlerden bir ders çıkarır.
“İttihat ve Terakki gibi bırakmamak”
İttihatçılar’ın içinde iyi insanlar da kötü insanlar da vardı. Ancak ortada bir gerçek var: İttihatçılar’ın bıraktığı Osmanlı bir felaketin eşiğindeydi.
AKP içinde de pek çok iyi yetişmiş ve yurtsever insan bulunuyor. Ancak bu parti, Türkiye’nin idaresinde bazı manevralar yapmazsa korkarım “İttihat ve Terakki gibi bir yerde bitirmek olasılığı var”.
Kürt sorunu ülkenin en önemli sorunudur ve bir “deneme tahtası değildir.” Daha dün “Barış sürecini devam ettir ancak teknik aşamaları yap yoksa ülkenin bir kısmı fiilen elinden çıkabilir” diyenleri eleştirenler bugün “en güvenlikçi kutba savruluyor”.
Bugün Kürtler’in yaşadığı bölgedeki fiili durum büyük oranda AKP’nin “sürekli ihmal ettiği ve bir seçim propagandasına dönüştürdüğü” son 4 yılın sonucudur.
Öte yandan IŞİD artık bir örgüt değil uluslararası ilişkiler açısından de facto devlettir. Yani, “Suruç’ta Türkiye’ye de facto bir devlet saldırmıştır”. Tehdidin büyüyen doğasını düşünürken Türkiye’nin Kürt sorunu konusunda “net bir paradigma” olmadan IŞİD sorunundan sıyrılabileceğini düşünmemek gerekiyor.
Zira, bir örgütle filan değil de facto bir devlet ile karşı karşıyayız. Bunun üstüne çatışma evresine dönmüş bir Kürt sorunu ile erken seçim “ekersek” işler daha kötü olur.
Bu aşamada Davutoğlu’nun şunu anlaması lazım: Kendisini politik olarak yok edebilecek manevra yapma yetkisine sahip “asıl siyasi hasmı” CHP veya MHP değildir, “başka bir yerdir”.
Davutoğlu, Erdoğan’dan farklılaşarak “madem sorumluluk bende ülkeyi ben yönetirim” diyerek daha geniş toplumsal meşruiyeti olan hükümet kurmazsa, korkarım, pilot “çarpma için hazır olun” anonsu yapacak...