« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

03 Ağu

2015

Çözüm sürecindeki dört büyük hata

Gökhan Bacık 01 Ocak 1970

Çözüm sürecinde uygulama vestrateji açısından dört büyük hata yapıldı.
Birincisi: Sürecin teknik aşamalarına uyulmadı.

Bu tip süreçler bütün dünyada “aşamalı ve şartlı olarak” yapılır. Yani “Sen şu kadar silah bırak, ben de şunu yapayım” şeklinde aşamalar üzerinden yol haritasıoluşturulur. Bu yol haritası kamuoyu ile paylaşılır.

Böylece “planlanan bir aşama başarılmadan” kesinlikle diğer aşamayageçilmez.

Hâlbuki Türkiye’de böyle bir aşamalı yol haritası belirlenmedi bile.

Bunun zararı şöyle oldu: PKK, “belirli aşamaları hiç gerçekleştirmek zorunda kalmadan” alan hâkimiyetini çok güçlendirdi.

Tek muhatap PKK

İkincisi: Kürt tarafında sadece PKK muhatap olarak alındı.

Hükümet eğer Kürt sorununda müzakere edecekse doğrudan ve dolaylı olarak PKK ile konuşmak kaçınılmaz olurdu. Bu beğensek de beğenmesek de normal.

Ancak müzakere sürecinde “tek muhatap olarak PKK’nın kabul edilmesi” büyük bir psikolojik kırılma meydana getirdi. Bölgede yaşayan kararsızbir kitle bile PKK’nın “etkisinin artıracağını ve kalıcı olacağını” kabul etmeye başladı.

Büyük olasılıkla MİT ve hükümet çevrelerinin Öcalan’ın etkisini kısa yoldan kullanma kolaycılığı, “müzakerenin aktör zenginliğini” öldürdü. “Nasıl olsa Öcalan ile konuşur hallederiz” mantığı fiili olarak müzakerelerin temel dinamiği haline geldi.

Üçüncüsü: Arap İsyanları etkisine göre müzakereler güncellenmedi.

Müzakere süreci, Arap isyanlarından önce başladı. Hâlbuki Arap İsyanları başta Suriye’de olmak üzere yeni bir bölgesel denge yarattı.

Kürtler, Suriye’de ciddi uluslararası meşruiyeti olan iki kanton kurdular. Merkezi Arap hükümetleri iflas edince devlet-altı yapılar hem bölgesel hem küresel olarak etki alanlarını geliştirdiler.

Arap isyanlarının temel politik sonuçlarından biri devletlerin ayrışmasıdır.Hâlbuki Türkiye’yi yönetenler Arap isyanlarından tam tersi bir sonuç beklediler. Bu yanlış hesaba göre “Arap isyanları Türkiye lehine daha büyük politik birliktelikler” doğuracaktı.

“Geldiğimiz nokta itibari ile” Kürt hareketinin Arap isyanlarını okuma başarısı Türk hükümetinden daha başarılı görünüyor. Benzer şekilde Kürt hareketi, Irak krizini de 1990’larda Ankara’dan daha başarılı okumuştu. “Bire on kârlı çıkacağız” diyen Ankara kaybederken Kürtler o krizden birbölgesel yönetim ile çıktılar.

Başka sözler mi verildi?

Dördüncüsü: Müzakerelerin esas amacının belirsizliği.

Yalçın Akdoğan “Müzakereyi ben yapacağım oyu başkası alacak” demiştir.

Hâlbuki topluma, müzakerelerin “Türkiye’nin temel sorununu çözmek için başlatıldığı” söylenmişti. Demek ki, müzakereler HDP’nin belirli kesimlerin “politik hesaplarını bozduğu” için bitmiştir.

Sayın Akdoğan gibi siyasiler orta yerde hayal kırıklıklarını ifade ettiklerine göre müzakerelerin daha dar dairede konuşulmuş başka amaçlarının olduğu ve bunların “topluma deklare edilenlerden başka şeyler olduğu” kanısı oluşmaktadır.

O zaman akla şu soru geliyor: Öcalan düzeyinde yapılan müzakerelerde başkanlık sistemi gibi konularda siyasi destek de hesaplamalara katılmış mıdır?

Doğrusu Kürt sorunu gibi binlerce insanın canına mal olan bir konunun “politik hesaplara alet edildiği düşüncesi” bile ürperticidir.

AKP’nin sevdiği ifade ile “Milli İrade” HDP’yi TBMM’ye sokmuş ve Kürt sorununda ciddi bir sivil muhatap ortaya çıkmış iken, çözüm sürecinin bozulmasında temel bir mantık hatası var.

Zaten hükümet başlangıçtan beri “Silahla olmaz çözümün yeri siyasettir” demiyor muydu? O zaman başa dönüp tekrar sormak lazım: Halka söylenenlerin dışında “hükümet ve PKK/Öcalan” birbirine başka sözler mi verdi?

Ziyaret -> Toplam : 125,29 M - Bugn : 45420

ulkucudunya@ulkucudunya.com