« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

10 Ağu

2015

ŞEHİT BELEDİYE BAŞKANI HİKMET TEKİN'İN HİKÂYESİ: REİS BEY!

Fahri ATASOY 01 Ocak 1970

Sosyal olaylar tarihi süreç içinde birbirini etkileyerek günümüze gelir. Bugün yaşadığımız pek çok olayın sırrı yakın geçmişimizde gizlidir. Yakın geçmişimiz henüz tarih olmadı ama saha çalışmasıyla bilgisine ulaşma imkanını da kaybetti. Şu anda bu dönemle ilgili yaşayanların gözlemleri ve şahitlikleri bu bakımdan son derece önemli. Geçen yıl Emine Özgenç’in yazdığı “Eylül 12’den Vurdu” isimli kitap yayınlandığı zaman, bu dönemde yaşananların insanlarımız üzerindeki izlerini iliklerimize kadar hissetmiştik. Yazılanlar gerçek bir hikayeydi ve bizim içinde yaşadığımız hakikatin bir kesitiydi. Bu kesitler cesur insanlar tarafından aydınlığa çıkartılmazsa gerçekleri anlayamadan hayatımız kayıp gidecek. Bu bakımdan Emine hanıma ve onun gibi hikâyesini bizimle paylaşanlara çok şey borçluyuz. Bu borca yeni bir isim eklendi: Cevat Saraç. Cevat Bey meslek olarak yazarlık yapan birisi değil. Reis Bey ismini verdiği kitabı bizzat kendisinin şahitlik ettiği ve değerlendirmeler yaptığı konuları işliyor. Aracısız, abartısız, hesapsız ve riyasız bir şahitlik eseri ortaya çıkıyor. Bu bakımdan çok değerli bir kaynak elimize ulaşıyor. Kendisini hem tebrik ediyoruz, hem de teşekkür ediyoruz. Bu arada yayıncısı Bilgeoğuz Yayınlarının kurucusu ve sahibi Oğuzhan Cengiz’i de tebrik ediyoruz. Son dönemde kültür hayatımıza, özellikle milliyetçi düşünce ve ülkücü hareket bakımından çok değerli eserler kazandırıyor. Ben şahsen Bilgeoğuz yayınlarını değerli ağabeyim Ercan Poyraz’ın vefatı sonrasında hazırladıkları “Teşkilat Ercan” isimli kitap vesilesiyle tanımıştım. Bu tür eserler bizim için hayati bir eksiklikti ve bu eksikliği gidermek için çok önemli bir hizmet başlattılar.

Bizim milliyetçi-ülkücü camiada hep eksikliğini hissettiğimiz bir boşluğa çok değerli bir katkı Reis Bey. 12 Eylül öncesi verilen bir mücadele var. Bir de 12 Eylül ile yaşanan bir travma. Hakikaten üzerimize çöken bir darbe olmuş 12 Eylül. Hepimizin hayatını altüst eden bir darbe… Bugünü anlamak bakımından bu dönemin çok iyi okunması lazım. Hala etkisinden kurtulamadığımız bir dönemin öncesi ve sonrasında yaşananlara her yönüyle bakmak lazım. Cevat Saraç da tam böyle bir deneme yapmış. Kitabı okurken bir hain saldırıda Çukurca’da 9 canımız şehit oldu. Hem de bir Ramazan günü. Bingöl Belediye Başkanı rahmetli Hikmet Tekin’in Genç ilçesinden Bingöl’e gelirken pusuya düşürülerek şehit edilmesi gibi… İnsan ister istemez sarsılıyor, isyan ediyor ve aralarında benzerlikler kuruyor. Verilen mücadelenin ve oynanan oyunun anlamı noktasında bu kurulan bağ bize çok önemli ipuçları sunuyor. Bunlar üzerinde Saraç’ın aralarda yaptığı analizler bu bakımdan son derece önemli. Özellikle dönemi yaşamamış okuyucular açısından çok faydalı olacak değerlendirmeler kitaba ayrı bir ağırlık getirmiş.

Hikmet Tekin 1970’li yılların gençlik liderlerinden birisi. Ülkücü hareketin gözü pek ve inançlı neferleri arasında yer almış, mücadelede hep ön safta rol oynamış bir şahsiyet. Üniversite eğitimi için geldiği Ankara’da memleketin ahvali karşısında millet, vatan ve bayrak sevdası ve sorumluluğu ile ülkücü hareket saflarında yerini alıyor. Üniversitelerin sürekli işgal ve boykotlarla komünist solcu örgütlerin kontrolüne girdiği dönemde her şeyi göze alarak dik durabilmenin yürek istediği dönemde yüreğini ortaya koymuş bir serdengeçti. Kim var dendiğinde ben varım diyebilen kararlılıkta ve gönüllülükte bir idealist insan. O dönemin gençliğini ve ülkücülüğünü anlamak için çok önemli bir örnek.

Kısa ve dopdolu geçen hayatında Hikmet Tekin’in hep önde olduğunu görüyoruz. Ankara’da bulunduğu dönemde ülkücülerin karargâhı konumundaki Site Yurdu’nun başkanlığını yapıyor. 1977 seçimlerinde 27 yaşında memleketi Bingöl’den Belediye Başkanlığına aday oluyor ve kazanıyor. Henüz toplumda siyaset alanında büyük teveccühe mazhar olamamış MHP saflarından Bingöl Belediye Başkanı oluyor. İmkânsız gibi görünenlerin üstesinden geliyor ve genç yaşına rağmen Bingöl halkının teveccühünü kazanıyor. Bir doğu vilayetinde MHP’nin belediye başkanlığını kazanması o dönem verilen mücadelenin değerini ve haklılığını göstermesi bakımından son derece önemli. Üstelik bu başarı sadece Bingöl ile sınırlı değil. Bütün tehditlere rağmen Elazığ, Erzincan, Malatya (bağımsız ama ülkücü) bu başarıya imza atılıyor. Hikmet Tekin’in hikâyesinde bu başarıların sırrını da görmek mümkün.

Kitapta Cevat Saraç hemşerisi, ülküdaşı ve çocukluk arkadaşı Hikmet Tekin’in hikayesini etraflı bir şekilde anlatıyor. Sıradan bir biyografi denemesi olmadığı açık. Birinci bölümde Hikmet Tekin’in şehitliğe nasıl yakın durduğunu, Komando Hikmet olarak tanınmasını, annesi ve kardeşiyle birlikte pusuya düşürülerek kahpece şehit edilmesini özetliyor. Adeta bu özet giriş niteliğinde. O dönemde Milliyetçi Hareket Partisi’nden Bingöl Belediye Başkanlığına aday olmak zaten ateşten gömleği giymek demektir. Bunu ancak civanmert bir ülkücü yapabilirdi ve Hikmet Tekin sadece aday olmadı, aynı zamanda seçimi kazandı. Kitabın ilk bölümünde çarpıcı bir şekilde bu manzarayı görüyorsunuz. Hayretler içerisinde o dönemi ve insanları anlamaya çalışıyorsunuz. Sanki film başlarken bitiveriyor. Gözlerinizin önü kararıyor. Sonra tekrar Hikmet Tekin’in şahsında o karmaşa döneminin içine dalıyorsunuz. Ülkücü hareketin nasıl bir ateş çemberinde mücadele verdiğini, zamanın siyasi gelişmelerini, bir yiğit ülkücü olarak Hikmet Tekin’in hareket içinde yer almasını, Site Yurdu başkanlığını ve belediye başkan adaylığını, Tekin ailesini ve Bingöl’ün sosyal yapısını, başkan seçilmesini ve sürekli tehdit altında kalmasını, mücadeleden yılmayan bir kararlılıkla ilk vuruluşundan sonra tekrar görevine devam etmesini, bölücü komünist terörün azgınlığını ve tahammülsüzlüğünü, 70’li yılların manzarasını sayfalar ilerledikçe görüyorsunuz.

Bu kitapta Cevat Saraç’ın kaleminden sadece şehit bir Belediye Başkanının hikayesini değil, Türkiye’nin son 40 yılının hikayesini okuyorsunuz. Bu hikâye içinde özellikle ülkücü hareketi yakından tanıma fırsatı buluyorsunuz. Bölücü Kürtçülüğün komünist hareketlerin içinde nasıl yeşertildiğini anlıyorsunuz. Bugünkü bölücülük belasının karşısında nasıl bir millet bütünleşmesine ihtiyacımız olduğunun ipuçlarını görüyorsunuz. Millet ve etnisite üzerine zihin yoran bir sosyolog olarak Cevat beyin tespit ve değerlendirmelerinin ne kadar değerli olduğunu kitabı okudukça anlıyorsunuz. İnanıyorum ki kitabı okuyan herkes kendi zihin dünyasındaki karmaşık noktalara burada ışık bulacaktır. Cevat Saraç bir yazar olarak, Hikmet Tekin bir kahraman olarak bir dönemin bize doğru biçimde yansımasına vesile oluyorlar. Okuyucu gerçek bir hikayeden yola çıkarak, karartılmış bir dönemin bilgisine ulaşacak.

Ülkücü hareket açısından ve Türkiye’nin gidişatı bakımından 1980 Askeri darbesi bir milat gibidir. Üzerinden 30 yıl geçmiş olmasına rağmen yazmakta zorlandığımız bir dönemdir. Şimdilerde 50 yaş kuşağına ulaşan bizim neslimizin lise yıllarında yaşadığı, bizden büyük ağabeylerimizin ise üniversite yıllarında yaşadıkları savaş döneminin izleri zihinlerimizden silinmiyor. Bugün hala pek çok davranışımızı etkiliyor. Kimliğimizi ve kişiliğimizi kazandığımız şartlarla hesaplaşmanın ve yaşadıklarımızın muhasebesini yapmanın zorluğunu hissetmeye devam ediyoruz. Ama mutlaka bu psikolojiden çıkarak sağlıklı değerlendirmeler yapabilmeliyiz ve bu dönemde neler olup bittiğini anlatabilmeliyiz. Aksi taktirde art niyetli birilerinin kasıtlı çarpıtmalarına fırsat vermiş oluruz. Kendimize ve içinde yer aldığımız düşünce hareketine haksızlık etmiş oluruz. Cevat Saraç’ın bu kitabı sevindirici bir şekilde bu konuda ümidimizi artırdı. Bu dönemi bütün hücreleriyle yaşayan dönem şahitlerinin aynı hassasiyeti göstererek yazıya dökmesi bu muğlâk süreci aydınlatacaktır. Ümitle yeni eserler bekliyoruz.

Ziyaret -> Toplam : 125,29 M - Bugn : 44125

ulkucudunya@ulkucudunya.com