Erdoğan'ın yükselişi ve düşüşü
Mümtaz’er Türköne 01 Ocak 1970
“Sümeyye suikastı” yalanı, başından itibaren buram buram sahtelik kokuyordu ve hiç kimseye inandırıcı gelmemişti. “Acaba?” dedirtecek tek istisnası vardı bu yalanın ve herkesin o tarafa bakıp “yoksa gerçek mi?” diye sorması makul görünüyordu.
Havuz Medya'sının çarşaf çarşaf yayımladığı masa başında üretilmiş suikast muhaberatı hakkında Erdoğan'ın gazetecilere söylediklerinden bahsediyorum. Erdoğan yarım ağızla da olsa bu iddiaları ciddiye aldığını ve ailesinin tehlike altında olduğunu söylemişti. Bugün savcılığın tespitiyle bu iddiaların, bir iktidar üretme aracı olarak taammüden tasarlandığını ve tedavüle sokulduğunu biliyoruz. Sorun şurada. Kızına suikast iddiası gündeme gelen baba, bu ülkenin başbakanı idi. Durumu anlamak için hangisini öne almamız gerekiyor? Baba olmasını mı yoksa başbakan olmasını mı?
Kabataş yalanı ile Sümeyye'ye Suikast komplosunun, her ikisinin de ortak tek amacı vardı: İktidar enerjisi üretmek. İktidardasınız ama yönetemiyorsunuz; sorgulanıyor ve sınırlanıyorsunuz. Otoriteniz meşruiyetini ve dolayısıyla hükmetme gücünü kaybediyor. Kabataş yalanı, Gezi protestolarına karşı muhafazakâr-mütedeyyin kesimin desteğini harekete geçirmek ve toplumu kutuplaştırarak iktidar üretmek için ortaya atıldı. Bu yalanı ortaya atanların bile hayal edemeyeceği ölçüde başarılı oldu, amacına ulaştı. Gezi eylemcileri bu yalan üzerinden vahşi suçlulara dönüştü, ötekileştirildi ve marjinalleşti. Aynı başarı Sümeyye suikastı yalanında sağlanamadı. Bu yalan tam tersine karanlık atölyelerde iktidar üretme tekniğini ifşa etti ve doğrudan iktidara güç kaybettirdi. Bugün geriye dönüp amatörlüğü, çaresizliği ve hepsinin üzerine çıkan ahlâksızlığı daha net görebiliyoruz.
Sümeyye suikastı basit, sıradan, “olmasa da olurdu” diyebileceğiniz türden öylesine bir yalan değil. Elindeki bütün araçları seferber ederek, kimine havuç, kimine sopa göstererek iktidar üretme politikasının dayandığı sınırı, bu sınırdaki duvara tosladığı andaki çaresizliği ve gerçek anlamda Erdoğan'ın siyasî kariyerinin düşüşe geçtiği anı gösteriyor. Ekibiniz en süflisinden, en ahlaksızından bir tezgah kuruyor ve siz onay veriyorsunuz. O zaman da sorulan iki soru hâlâ ortada duruyor. Gerçekse failleri nerede? Yalansa, sizden habersiz kim hangi amaçla uydurdu? Her iki ihtimal için Başbakan olarak ne yaptınız?
Sümeyye suikastı yalanı, 17/25 Aralık'tan bu güne kadar dört koldan harekete geçen iktidara tutunma savaşının röntgen filmini veriyor. Benzer ne tür yalanlar üretildi? Kimlerin başına ne çoraplar örüldü? Bu yalan kadar sansayonel olmayan komplolarla kim bilir kimlerin hayatı karartıldı?
Sadece “Sümeyye'ye suikast yalanı soruşturması”nı takip ederek varacağımız yer bile birçok komplonun aydınlatılmasını temin edecek. Bu haberi çarşaf çarşaf yayımlayan gazetelere “bu sahte muhaberatı nereden aldınız?” diye soran savcıya “Başbakanlık'tan” cevabını vermek zorunda kaldıkları zaman, gerisini siz düşünün. Savcı başka ne bulabilir ki?
Gelecekte bu dönemi kaleme alacak olan tarihçiler “Sümeyye suikastı” yalanını, Erdoğan'ın parlak yıldızının tam olarak sönmeye başladığı an olarak kayda geçirecekler. Erdoğan, bütünüyle kendi hatası olan Gezi protestolarını Kabataş yalanı gibi, esnek bel hareketleri ile savuşturdu. 17/25 Aralık soruşturmalarını paralele bağlayarak zaman kazandı; bu arada bütün inandırıcılığını ve sermayesini tüketti. Aynı tekniklerle seçim öncesinde bir algı operasyonu olarak, anne ve babalarının gözyaşlarına mendil yetiştirmekte zorlanacağımız bu suikast yalanı tezgahlandı ve tutmadı. Dikkat ederseniz o günden bugüne Erdoğan inişe geçmiş durumda. İktidar üretemiyor, hep sermayeden tüketiyor ve hazıra dağ dayanmadığı için gücü sürekli azalıyor.
Erdoğan'ın Türk tipi başkanlık ısrarı, yepyeni bir düzlemde iktidar üretebilmek, böylece bisikleti devirmemek içindi. 7 Haziran onu çok gerilere itti. Tekrar toparlanması ve iktidarını sürdürebilmesi Sümeyye suikastı yalanı türünden komplolara toplumun yeniden inanır hale gelmesine bağlı. Halk güvenmiyor, yakın çevresi inanmıyor ve talimatlarını hep kulakarkası ediyor, en önemlisi kendisi de hiç umutlu görünmüyor.