Yönettiği ülkenin bir muz cumhuriyeti olduğunu ilan etti!
Nuh Gönültaş 01 Ocak 1970
Cumhurbaşkanı Erdoğan aynı konuşma içinde hem “Türkiye bir muz cumhuriyeti değildir” diyor hem de “İster kabul edilsin, ister kabul edilmesin, Türkiye’nin yönetim sistemi değişmiştir” diyor. Sonra da yeni yönetim şekline uygun bir anayasa yapılması gereğinden söz ediyor.
İyi de bu ülkede bunları söyleyebiliyorsa bu ülkenin bir muz cumhuriyeti olmadığı nasıl söylenebiliyor?
Doğrusu bu yaman bir çelişki.
Veya acayip oksimoron bir durum.
Bu tarz, tek bir adamın “Ben değiştirdim, bundan sonra böyle olacak” dediği durumlar ancak muz cumhuriyetlerinde yaşanır.
Ancak muz cumhuriyetlerinde;
- Hırsızlar savcıları kovalar,
- Hakimler verdiği kararlardan dolayı cezaevlerine tıkılır,
- Hukuk-yasa-anayasa tanınmaz,
- Meclis askıya alınır, milletvekilleri ve hükümet yok sayılır,
- Adalet yerlerde sürünür, mahkemeler yönetimin oyuncağı haline gelir,
- Yargı kararları yönetim tarafından tanınmaz, işleme konmaz,
- Muhtarlardan istihbaratçı olması istenir, vb…
Bir ülkede yönetim ve anayasanın nasıl değişeceğinin yasal yolları bellidir.
Bunun iki yolu var. Ya askeri darbe ile ya da referandum ile değişir. Şimdi bu yollara bir de sivil darbe eklendi.
Önce yönetim şeklini belirleyip, sonra da buna uygun bir anayasa yapılmasını istemek ancak muz cumhuriyetlerinde olur.
Onun için Cumhurbaşkanı’nın bu sözlerini yönettiği ülkenin bir muz cumhuriyeti olduğunun ilanı olarak görüyorum. Zaten kendisi de farklı düşünmüyor!
Cumhurbaşkanı ve havuz medyasının üslup(suzluk) sorunu
Cumhurbaşkanı’nın üslubu, tavrı, hareketleri, konuşma biçimi, seçtiği kelimeler bazen edep sınırlarını aşıyor, lüzumundan fazla çirkinleşebiliyor!
Her cümlesinin altında “Ben cumhurbaşkanıyım, ona göre ha” gibi birsubliminal mesaj var.
İyi tamam anladık, biliyoruz, cumhurbaşkanısın.
Seni biz seçtik, kim olduğunu biliyoruz, bunu her fırsatta milletin başına kakmanın ne alemi var?
Cumhurbaşkanı’nın bir üslup sorunu var. Konuşurken bazen adeta kendini kontrol edemiyor. Hedeflediklerine her şeyi söylüyor, bir sinkaf etmediği kalıyor!
Onu seçimler bu hale getiriyor.
Ufukta seçim göründü ya… Yine başladı.
İnsanların cibilliyetinden giriyor, cemaziyülevvelinden çıkıyor:
Onun da kaseti var galiba…
Ulan hepiniz oradaydınız…
Sen kim oluyorsun ya…
Beni çıldırtacaklar ya…
gibi sözleri söylediği diğerlerinin yanında çok masum kalıyor.
Yönettiği havuz medyasında yazanlar da bu üsluptan etkileniyor olmalılar ki bu konuda Cumhurbaşkanı’ndan geri kalmıyorlar.
Kullandıkları çirkin kelimeleri burada yazsam başka şey yazmaya yer kalmaz. Bir örnek verelim ama:
Mesela Engin Ardıç… Dünkü yazısının başlığı “Şerefsiz, alçak vatan haini…”
Yazı özetle “Erdoğan’a muhalif olanlar şerefsiz, alçak, vatan hainidir” demeye getiriyor.
Büyük çoğunluğu böyle konuşup böyle yazıyor.
Bu ne pis bir üsluptur.
Bu ne çirkin bir mücadele biçimidir.
Engin Ardıç’a yakışıyor da… Ya diğerleri, kendisini Müslüman olarak adlandıranlara ne demeli?
Doğu-Güneydoğu’da girilemeyen yerler…
Ailesi Silvan’da yaşayan, kendisi İstanbul’da garsonluk yapan bir arkadaşa sordum: Neler oluyor oralarda?
“Ben Diyarbakır Silvanlı’yım. Ailemle görüşüyorum her gün. Silvan’da olup bitenleri biliyorum. Silvan’da sokak çatışmaları başladı. Sokaklara araçlar, TOMA’lar, askeri araçlar, tanklar giremiyor. Çünkü bütün sokaklara anti-tank mayın döşenmiş. Bu defa durum çok daha ciddi.”