Muhiddin-i Arabî’den Tavsiyeler
01 Ocak 1970
1) Bütün Müslümanlara, dinlerinde devamlı birlik
ve bir gibi olmalarını, hiçbir suretle dinde ayrılık
yapmamalarını vasiyet ederim.
Allah'ın yardımı birliktedir. Müslümanlar ayrılığa
düşmezlerse onları kimse mağlup edemez.
Dinin hükümlerini nefsinde ihlâs ile tatbik edeni
kimse aldatamaz. Cin ve Şeytan o insana galebe
edemez.
Allah, Esmâ-i hüsnâsıyla bilinir. Cenabı Hak'kın
asarından Kudret ve azametini düşün, Zât ve
mahiyetini düşünme.
Esmâ-i hüsnânın çokluğu, bir merkezde
düşünülürse Tevlıid olur. Tevhid, kuvvettir.
Daima Allah'tan başkasını unut. . . Zâkir olursun.
Böyle olan kimse her yerde zâkir'dir. Kal ve
lisaniyle Allah'ın zikrine devam edenlerin kalbine
Allah Zâti Ahadiyetine karşı iştiyak nuru ilka eder.
Gözü açılana ilâya gelir. . .
Haya makamında Fetih başlar. Fetih, kalb gözünün
Tevfık-ı Rabbani ile açılmasıdır. Bu göz açıldı mı
Ahlâk, Fazilet, Doğruluk o kimse için asla
değişmeyen, değiştirilemeyen bir haslet olur,
Onsuz yaşayamaz.
2) Bir yerde bir günah işlemiş isen oradan
ayrılmadan bir de iyilik, ibadet işle, bir elbise
üzerinde iken işlemiş isen O elbiseyi çıkarmadan
evvel bir de ibadet yap.
Vücudundan ayrılan sakal, bıyık, saç, tırnak , kir
gibi şeylerde, senden ayrılırken tahir bulun. Ve
Allah'ı zikret. Çünkü onlara sahibini nasıl terk ettin
diye sorarlar. .
"Tırnak ve saçta sinir vardır. Fakat keserken
duymaz.
Vücutta bâzı kısımların Ruhla alâkası vardır.
Duyarlar.
Bâzı kısımlar da cesede, cana aiddir, duygu yoktur"
Hiç olmazsa Allah'tan mağfiret İste. . . Allah'tan af
ve mağfiret istemen bir duadır. Dua da İbadettirunutma.
Abdestsiz kat'iyyen tırnak, saç, sakal kesme.
Abdest almadan yıkanma. Cünub iken su içme,
yemek yeme, hatta kelâm etme, konuşma. Niçinİni
sorma. Bana yanaşamazsın. Vasiyetimi tut. Sonun
hayırlı olur.
Geçmiş günahlarından birini hatırlayınca hemen
tevbe, istiğfar et. Ve Allah'ı zikret. Çünkü Resulü
Ekrem (Her işlediğin suçun peşinden bir de iyilik
yap ki onu mahvetsin, zira Hasenat Seyyiati yok
eder) buyurmuşlardır.
3) Nerede öleceğini, ne vakit ruhunu vereceğini
bilemezsin... Onun için Rabbine her hâlinde hüsnü
zan et. Sui zan etme.Tâ ki Rabbine hüsnü zan ile
kavuşasın. .
Hadis-i Kudsi'de buyurur: Ben kulumun zannı
üzereyim. Bana karşı hayır zan'da bulunsun. Bu
haber bir vakit ile takyîd buyrulmamıştır. Hatta
zannın ilim derecesine çıkar. . .
De ki: Rabbim affeder, mağfiret eder.
Günahlarımdan beni temizler.
Günahkârlara rahmetinden ümidinizi kesmeyin;
çünkü Rabbiniz bütün günahları yargılar. Bu
âyet'tir.
Bir kavli şerifte hiçbir günah tahdid edilmeden
mağfiret beyan buyrulmuş, bir de cenıian ile te'kid
edilmiştir.
Allah'ın Rahmeti gazabına galiptir. Günahkârlara
da kulum diye şeref bahşetmesi ne büyük lütf-u
İlâhidir. (Kul) kelimesi Hak namına kelâm eden,
konuşan demektir.
Allah'ımıza hudutsuz şükürler olsun...
4) Gizli, aşikâr, tenhada, kalabalıkta Allah'ın
zikrine devam et. Allah, "siz beni anın ben de sizi
anayım" der.
Allah'ı çok zikreden erkeklerle, Allah'ı çok
zikreden kadınlara pek büyük mükâfatlar
hazırlanmıştır, buyrulur.
Zikir, dil ile.olduğu gibi kalb ile de olur. Hatta
bütün azalarla olur. Zikir, zikrettiği Zâttan
başkasını tamamen unutmaktadır.
Daha doğrusu zikir, Maliki ceseden ve ruhan talep
etmektir.
Zikir çok büyük bîr ihsandır mü'minlere. . .
"VE LE ZlKRULLAHÜ EKBER"
Allah daima kendi Zat-ı Ecel-li Âlâlarını teşbih ve
zikreder.
En büyük zikir Allah'ın zikridir. Buradaki âyette en
büyük zikir Hak İle zikre iştiraktir. Sana senden
yakın olanla. . .
Gafil olma. . Gafillerin sözüne bakma. . . Onlar
bana yetişemezler...
Zikir:
l- Kalben
2- Suren
3- Fiilen.
l- Kalben, esmayı sükûn ve huzur içinde dil ile
zikirle elde
edilir.
2- Sırren, Esmada erimektir.. .
3- Fiilen, ki en kıymetli zikirdir. Bu zikir Allah'ın
emirlerinde gizlidir. Resulün sünnetlerinde yaptığı
hareketlerde görünür. . . Zekât, sadaka el Rezzak
esmasını Hilen zikirdir. Merhamet ve şefkat; El
Rahim, El Rahman esmalarının fiili
zikridir.
Muzır diye telâkki ettiğimiz hayvanlara bile şefkat
ve merhamet şâmildir.
Resulü Ekrem fiili zikrin tam kendisi idi. Ahlâkı ve
bütün sünnetleriyle...
Bu zikre giren büyük bir tahdidat altındadır.
Resul'e abdestli bulunmak, yerde yatmak,
Teheccüd namazı kılmak, misvak kullanmak farzdı.
Fiili zikir olmasa diğerleri bir şey
ifade etmez.
Namaz da bir zikirdir. Miraca gitmektir, ibadet
bundan dolayı farzdır. "Farz" demek mecburi
demek değildir. Hak'ka yanaşmak için muhakkak
şarttır. Hak'ka yanaşmanın edebidir, usulüdür
bunsuz olmaz
demektir.
5) işlenilen günahın günah olduğuna inanmak ve
onun bir kabahat olduğunu bilmek tâattir. Daha
günahı işlerken içine ibâdet karışıyor demektir. Bu
ibâdetin karışması affa sebebtir. Bir de o günaha
istiğfar ve tevbe edilirse, tâat tarafı kuvvetleniyor
günaha galebe ediyor. Günahı günah bilmek ve
işlerken günah olduğuna inanmak işlemenin
sonunda nedamete (için yanmasına) sebep olur. işte
bu haller günahları yıkayan en İyi hallerdir.
Allah'ın affı ve Rahmeti çok vâsidir. Allah'a doğru
bir kanş gidene Allah'ın rahmeti bir arşın gelir. Bir
arşın gidene bir kulaç gelir. Yürüyerek gidene
koşarak gelir mealinde Hadis-i Kudsi vardır.
Allah'tan bize gelen feyizler, Ahkâm-ı İlâhiye'ye
imân ile mütenasiptir, imânın ne kadar
kuvvetlenirse feyz o kadar fazlalaşır...
6) Daima hayra ve hayırlı işlere niyetli ol. O hayrı
işlemeğe muvaffak olamazsan dahî mükâfatını
görürsün.
Yine hatama gelen bütün serleri de terk etmeğe
azimli ol.
Yine hatırına gelen fenalıkları da terk etmeğe
azmet.
Kader galebe eder de o şerri işlersen zararını
görmezsin. Hatıra gelen şerleri terk etmeğe azimli
olan, her fena hatıradan dolayı sevap kazanır.
Sevap: Allah'ın ve Peygamberin yapılmasını
istediği ve yapılmamasından hoşnut oldukları
şeylere denir.
Bir Hadis-i Kudsî'de: Kulum bir sevap, bir iyilik
işlemeyi düşünürse, hemen bir sevap yazarım. Eğer
onu işlerse en az on misli sevap yazarım. Bir
fenalık düşünürse, onu işlemezse affederim, işlerse
bir misli günah yazarını. Buyrulur.
Günahlarda adalet var. Sevaplarda fazlalık var. İyi
iş, güzel âmel yapanlara daha güzel bir de ziyadesi
var.
"Burada Allah yazarım diyor" Hakk'ın kudretiyle
yazıldığı için "yazarım" buyuruyor, tahdid etmiyor.
7) İslâm kelimesi (LA İLAHE İLLALLAH) dır,
ona devam et.
Bu, zikirlerin efdâlidir.
Hadis-i şerifte Ben ve benden evvel geçen bütün
Peygamberlerin söylediği en efdâl zikir {LA İ L Â
H E l L L A L L A H)dır buyrulmuştur.
Bİr Hadis-i Kudsi'de: Benden gayri yedi gökler ve
onlarda bulunanlar ve yine benden gayri yedi kat
yerler ve içinde bulunanlar terazinin bir gözünde
olsa, (LA İ L A H E İLLALLAH) da diğer
kefesinde olsa, Kelime-i islâm ağır gelir.. .
Sözün inceliğini düşün. Düşün de ona göre devam
et. . . Bu zikrin feyzini ancak buna devam eden ve
bunu kalbe muhkem yerleştiren anlar. . . Bu
kelimede hem nefi hem de ispat vardır. (LA İLA -
H E ) İle aynını nefi ederken (I L L A L L A H) ile
de varlığını ispat ediyor.
Sen de ilmen değil hükmen aynını nefi eder
Hak'kın varlığını hem ilmen hem de hükmen ısbat,
edersen, Tevhid'in zevkine erersin. .
(LA İLAHE İLLALLAH) lâfzı, mübarekinin nefi
ve ısbat İle birlikte bulunması ve böyle olmasında
büyük bir hikmet ve büyük bir sırrın Hak
tarafından ilânı vardır. Ona da devam et ve ehlini
bulursan ondan tâlim eyle...
Cool Sakın (LA l L Â H E İL L A L L A H) 'ın ehline
düşman olma, onun Allah dostları ile dostluğu
vardır.
Kelimei tevhidin ehli olanların bilfarz yer dolusu
günahları olsa yalnız şirk bulunmasa, Allah onları
kadar mağfiretle karşılar. Allah'a düşman olan
müşriktir. Ondan uzaklaşmalı. .
Bilmeyerek veya te'vile müsait ağzından bozuk
şeyler çıkmış ise, bununla Allah'ın kullarına
düşman olunmaz...
Allah'a düşman olduğu belli olmayan kimselere
düşmanlık etme...
Allah'a düşman, müşriktir, dedik Fiilini
söylemeyen de âsi, günahkâr (mü'min) veya daha
akıbeti belli olmayandır.
Allah, kendi dostuna düşmanlık edene ilânı harb
eder.
Allah'ın kullarına daima şefkât ve merhametle
muamele et.
Allah, gâvuruna da dinsizine de rızık veriyor. Hattâ
şefkât ve merhametini bütün hayvanat ve
mahlukata teşmil et.
Onları yaradanın hatırı büyüktür, de.
9 ) Allah'ın, üzerine farz kıldığı ibadetlere devam
et. Farzlar arasındaki nafileleri de kıl, işle.
Amelinden hiçbir şeyi küçük görme. Allah o ameli
yaratırken hakir görmedi. Allah, her emrini itinâ ve
inayetle vermiştir.
Farzların edasına itinâ eden, Allah'a en sevgili
ibadetlerle kulluk etmiş ve yaklaşmıştır.
Farzları kendisine vazifei asliye kabul eden ve
nefsinde tatbik eden Hak'kın gözü ve kulağı olur.
Seninle işitir, seninle görür, Hak'kın eli senin
elindir. Sana hakkıyle biâd edenler, ancak Allah'a
biâd etmiş olurlar. Allah'ın eli onların elleri
üzerindedir. Onların elleri Allah'ın eli olduğu
surette onların elleri üstündedir. Mubayaa ismi
faildir. Fail Allah'tır. Onların elleri Allah'ın elidir.
Onların elleriyle Ailah-ü Tealâ mubayaa etmiştir.
Halbuki mubavaa edenler de onlardır. Nafilelere
devam eden, Allah'ın sevgisine nail olur.
O kadar ki, Hak onun işitir kulağı, görür gözü olur.
Farzları eda eden de bunun aksi olduğu gibi
farzlarda mecburi kulluk vardır. O asıldır.
Nafilelerde kulluk ihtiyaridir. Nafileye nafile
denmesi zait olduğu içindir.
Sen de vücudda zaidsin. Çünkü Allah vardı sen
yoktun. Sonra sen oldun. Vücud hades zaid oldu
demek, sen vücud hakkında nafilesin, binaenaleyh
senin için nafile denilen ameli yapmak lâzımdır.
Zira o, senin aslındır. Farz olan amelleri de yapmak
lâzımdır. Çünkü onlar da vücudun aslıdır ki,
Hakk'ın vücududur. Farzların edası ile sen onun
için oldun. Nafileyi eda ile de sen, senin için oldun.
Sen onun için olmaklığın bakımından Onun sana
muhabbeti, sen, senin için olduğun cihetteki
muhabbetinden çok üstündür.
Kudsi Hadis: Kulum, farz kıldığını ibadetlerle bana
yaklaştığı gibi hiçbir şeyle yaklaşamadı. Kulum,
nafilelerle de bana yaklaşır. O kadar ki, onu
severim. Sevince de işitir kulağı, görür gözü, tutar
eli, yürür ayağı olurum. Benden isteyince mutlaka
veririm. Bana sığınınca mutlaka onu korurum,
işlediğim işler içinde,Mümin kulumun ruhunu
kabzetmekteki tereddüdüm kadar, hiçbir şeyde
tereddüt etmedim. O, ölümden hoşlanmaz. Ben de
onu müteessir etmek istemem.
Allah muhabbetinin verdiği neticeye bak; kulun
nafilesi de ancak, farzları ikmal ettikten sonra sahih
olur.
Nafilelerin içinde de birçok farzlar ve nafileler
vardır. Kıraet, Rüku, Sücud ve benzerleri farzlar
gibi. Nafilelerde farzlann bulunması, farzları ikmâl
ediyor.
Bir Hadis-î sahihde: Cenabı Hak, kulumun
namazına bakın. Taınam mı, noksan mı? Tam İse,
tam yazılır, eğer bir şey noksan ise, bakın kulumun
nafilesi var mı? Eğer nafilesi varsa, farzını
onlardan ikmâl ediniz. Buyurur, işte, ameller
böylece zabta geçer.
Nafilenin mutlaka farzlardan aslı bulunmalı.
Farzlarda aslı bulunmayan, yeni uydurulmuş bir
ibadet demektir. Zahir buna bid'at der. Ruhbaniyyet
icad ettiler buyurur Resul-ü Ekrem. Bunlardan bir
kısmına, güzel adetlerdir der. Ve bunları icad
edenler, kıyamete kadar sevap kazanırlar. Bunlar,
Şeriatın aslına, ruhuna uygun olan bid'atler ki,
bid'ati hasene tâbir edilmiştir.
Şeriate uymayan ve şer olanlar, bid'ati seyyie'dir.
Kötü âdetlerdir, iyi âdetlere uyup, amel etmekte
sevap vardır, lâkin, o iyi olan bir şeyi,
Resulullah'dan sadır olmamıştır diye terk etmekde
daha ziyade ecir vardır.
Resulullah'a sünnetlerde tabi olmaktan, sünnet
olmayan şeylerde. Resulullah terk ettiği içüı terkine
uymak, şeriatin ruhuna daha uygundur. Çünkü
Resulullh, ümmetine birçok şeylerin teklifinden
hoşlanmaz. Bu da güzeldir diye bir çok ibadetten
ibda doğru değildir.
Kolaylaştırın güçleştirmeyin, müjdeleyin nefret
ettirmeyin "Hadis"
Allah size kolaylık murad eder, güçlük murat;
etmez. "Ayet"
Ahmet ibni Hanbel, kavun yemedi. Niçin ?, dediler.
Resulallah nasıl yedi bilemiyorum da ondan, dedi.
Radiyallalı-ü anh.
[Muhiddin-i Arabî hazretleri, bu dokuzuncu
vasiyetinde çok büyük bir bahse temas etmiştir.
Hülâsa bid'atlerin iyi olmadığı neticesine varıyor.
O halde, Resulüllah'ın yapmadığı şeylerden kat'i
surette kaçmak, yaptığı şeyleri nasıl yaptığını
bilmeden, yapmaktan uzak durmak en emin
tarikdir].
10) işlerine riayet ettiğin gibi, sözlerine de riayet et.
Sözlerin de amellerin cumlesindendir. Ağızdan
çıkan her sözün, mutlaka yanında gözcüler vardır.
Allah-ü Zül Celâl. Allah yolunda şehid olanlara ölü
diyenleri yalancılıkla itham ediyor. Onlar, Ölü
değil diridir buyuruyor.
"Şehid" insanda Nur-u [M] di bulunduğundan Hak,
Şehid'e kıymet vermiştir.. "
Sözüne dikkat et. Allah, çirkin lâkırdıların aşikâre
söylenmesini sevmez. Şeriat'ın ölçüsüyle konuş,
aşırı siline. . Meselâ Burç değişti, yıldız şöyle oldu
da yağmur yağdı diyenler, Allah'a küfür, yıldıza
imân ettiler.
Hadîs-İ Şerifte: insanları yüzükoyun Cehennesn'e
sürükleyen, dillerinin söylediği sözlerdir.
Buyruldu. . . Yine Hadis-i Şerifte: Bir adam
Allah'ın gazabını celbeden bir kelime söyler, ona
da ehemmiyet vermez halbuki o kelime onu
Cehennemin yetmiş yıllık derinliklerine
uçurur.
Bir kimse de, Allah'ın razı olacağı bir kelime söyler
de onun götüreceği yeri bilmez. Halbuki o kelime,
ona yükseklerin yükseğine çıkarır buyrulmuştur.