Erdoğan devrimi
Gültekin Avcı 01 Ocak 1970
Bu ülkeyi kurallar değil eylemler yönetiyor.
Özellikle illegal yani hukuk, Anayasa ve kanun dışı eylemler.
Önce illegal eylemler geliyor.
Sonra bu illegal eylem ve fiili durumlara kanun üretilmesi bekleniyor.
Hukuk ve Anayasa dışı faaliyet gösteren her güç, önce kendi konumunu dayatıyor topluma ve devlete.
PKK ve diğer terör örgütleri silah ve şiddetle kendini mevcut haliyle hukuka ve topluma dayatıyor.
“Adı üstünde terör örgütü bu, yapar” deyip geçebilirsiniz.
Ama bir cumhurbaşkanı fiili durum oluşturup, “kabul edilsin veya edilmesin bu ülkenin yönetim sistemi fiilen değişmiştir” diyebilir mi?
Anayasa Cumhurbaşkanı’nın bu ihtirasına izin vermediği halde, Erdoğan kendi şahsi emelini topluma dayatabilir mi?
Yüzde 99 oranında oy alan bir cumhurbaşkanı olsaydı, topluma bu hukuksuz dayatmayı yine yapamazdı.
Çünkü sandıklar hırsızlıkları nasıl aklamıyorsa, yönetim sistemini de kendiliğinden değiştirmez.
Çünkü 10 Ağustos 2014’te halk yönetim sistemi seçmedi, mevcut Anayasa çerçevesinde faaliyet gösterecek bir cumhurbaşkanı seçti.
Çünkü 7 Haziran’da da halk rejim seçmedi, sadece 4 yıl için ülkeyi Anayasa’ya göre yönetecek bir hükümet seçti.
Ve çünkü Erdoğan kabul etse de etmese de “başkanlık pozlarına giremezsin” diyen Anayasa hâlâ geçerli.
Oysa bizzat Başbakan Davutoğlu seçim sonunda yaptığı açıklamada“Halk başkanlık sistemini kabul etmedi” dedi.
Doğru da söyledi.
Ama Erdoğan hâlâ topluma hissedilir bir Ortadoğu krallığı dayatıyor.
Dahası bunu AKP’ye bile dayatıyor.
Ve bu hukuksuz ihtirasını fiilen gerçekleştirdiğini itiraf ediyor.
Bir cumhurbaşkanının anayasal seviyede suç işlediğinin itirafıdır bu.
Rejimi fiilen değiştirdiğini söylüyor ki doğru.
Zira rejimi değiştirebilmek için Anayasa ve AİHS müktesebatına aykırı pek çok kanun çıkardı.
Bunlar gerçekten de demokratik cumhuriyetten otoriter tek adam rejimine“dönüşüm ve devrim kanunları”ydı.
HSYK Kanunu, İnternet Kanunu, MİT Kanunu, İç Güvenlik Kanunu, Sulh Ceza Hâkimlikleri’ni kuran kanun ve daha onlarcası…
Ve kendisi de Anayasa’da tanımlanan cumhurbaşkanlığı görev ve yetkileri dışında faaliyet gösterdi.
Şimdi belli ki kendince dar operasyonel ekibiyle birlikte yaptığı “devrim”i bir oldubittiyle kabul ettirme hatta dayatma azminde.
Yani bir “Erdoğan devrimi”yle karşı karşıyayız.
Yönetim sistemleri Anayasa değişmeden değiştirilemez.
“Değişmiştir” deniyorsa doğal olarak ‘hukuk ve demokrasiye darbe’den bahsedilir.
Bunun 12 Eylül ve 28 Şubat’tan farkı yoktur.
Onlar da hukuk ve Anayasa’ya aykırıydı.
Bu da öyle.
Belli ki Erdoğan TSK, MİT, Emniyet, Yargı dâhil tüm devlet bürokrasisini ele geçirdiğini ve partizan kadrolarla ördüğünü düşünüyor.
Hatırlarsanız Erdoğan’ın gözbebeği Efkan Ala da Anayasa’yı tanımadıklarını fütursuzca ifade etmişti.
Zira yönetim sisteminin fiilen değiştiğini ifade ederken “kabul edilsin veya edilmesin” ifadesi, hukuka aykırı bir zor ve dayatma gerçeğini resmediyor.
Bu ifadede neler var?
Yönetim sisteminin fiilen değişmesini anayasal statüleri gereği kabul eden ve etmeyen aktörlerin var olduğu gerçeğinin Erdoğan’ca kabul edildiği olgusu var.
Ve Erdoğan’ın yönetim sisteminin fiilen değişmesini hukuk, demokrasi ve Anayasa gereği kabul etmeyenleri dikkate almayacağı gerçeği var.
Yani Erdoğan’ın ifadesinde “kabul etmeseniz bile, Anayasa’ya aykırı olsa bile hiçbir şey yapamazsınız” resti var.
Erdoğan, hukuka, Anayasa’ya, demokrasiye, insan haklarına toptan meydan okuyor.
Çok tehlikeli, çok vahim gelişmeler bunlar.
Anlaşılan bu memleketin çekeceği epey acı, dökeceği pek çok gözyaşı var.