« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

31 Ağu

2015

Ötekileştirmenin oya tahvili Erken seçimler

Doç. Dr. Bekir Çınar 01 Ocak 1970

Türkiye 26. genel seçimlerine 1 Kasım'da gidecek ve şimdiden seçim sonuçları belli gibi.

Bunun temel nedenini Türk siyasetinde kullanılan siyasi dil ve siyasetçilerle siyasal partilerin on yıllarca süre içerisinde Türkiye'nin durumunu, geleceğini kendilerinin ve siyasi partilerinin geleceklerinden daha az önemli görmelerinde aramak gerekir.

Normal bir siyasal sistemde, yasama organlarında temsil edilecek vekillerin ve devleti yönetecek hükümetlerin belirlenmesi için hem demokratik Batı ülkelerinde, hem de dünyanın geri kalan birçok ülkesinde seçimler yapılır. Seçimlerde yeterli seçmen oyunu alarak seçilmiş olmak hem seçime katılan adaylar hem de siyasal partiler içinönemlidir. Bunu başarmanın yolu, seçim dönemlerinde siyasetçilerin ve siyasal partilerin seçmenlerle aynı dili konuşmayı başarmasından geçer.Bu durumda siyasal partilerin ve siyasetçilerin ne tür bir dil kullanacakları öne çıkar. Siyaset bilimi uzmanları ‘Mesajın zeki olanı kısadır.' derler. Hitler ise ‘Onların unutkanlıkları harikadır.' ifadesiyle bunu destekler. Unutmamak gerekir ki, seçim dönemi büyük bir propaganda dönemidir ve seçim kazanmak isteyen siyasiler ‘kolayca asimile edilebilecek birkaç konuyu' ele alırlar. Seçmenler siyasi içerikli mesajları anlamada ve içselleştirmede yavaş olduklarından, siyasiler aynı konuyu bin defa farklı tarzda tekrar ederler ki, buna ‘siyasi propaganda' denir.

SİYASİ BAŞARI ÜZERİNE BEŞ VARSAYIM

Siyaset bilimi siyasal tartışmaları ve propagandaları seçimi kazanmakiçin kullanılan birer araç olarak görür ve bir fonksiyonu olduğunu kabul eder. Bu yaklaşıma göre beş temel varsayım vardır.

1. Oy verme, karşılaştırmalı bir davranıştır: Seçmenler hangi aday, ya da siyasi partilere oy vereceklerini birbirleriyle kıyaslayarak karar verir. Mevcutlar içerisinden kendilerine uygun olanı tercih ederler.

2. Adaylar kendilerinin diğerlerinden farklı olduklarını ortaya koymalıdır: Her adayın artı ve eksi yönleri vardır. Bununla birlikte adaylar neden diğerlerinden farklı olduklarını ortaya koymak zorundadır. Çünkü seçmenin seçimini kolaylaştırdıkları nispette tercih edileceklerdir.

3. Verilen siyasal mesajlar adayların farklı olduklarını göstermelidir: Seçmenler siyasetçilerin kullandıkları dile ve vermek istedikleri mesajlara bakarak diğer adaylardan farkı nedir diye dikkat eder. Bu nedenle her aday ağzından çıkacak her kelime ve cümleyi kendisini diğer adaylardan farklı kılan özelliklere dikkat çekecek şekilde seçmelidir.

4. Adaylar diğer adaylara yüklenirken, eleştirirken ve kendilerini savunurken seçmenlerin onları tercih etmelerini sağlayan bir dil kullanmalıdır: Seçmenler adayları neden tercih ettikleri ya da etmedikleri, adayların tarz-ı siyasetine bağlıdır. Başka bir ifadeyle hangi konuları neden eleştiriyor ya da hangi alanda güçlü hissediyor, neden siyaset yapıyor, amacı nedir gibi sorulara vereceği cevaplar önemlidir.

5. Seçim kampanyası, politika (tartışılan konular) ve karakter (imaj) üzerine yaslanır: Seçim kampanya dönemlerinde siyasetçiler ve siyasi partilerden beklenen toplumsal sorunlara ilişkin politikalarını net olarak seçmenlere anlatmaları ve siyasi imajlarını netleştirmeleridir. Çünkü bu iki temel prensip her seçim döneminde kendisini diğerlerinden farklı olarak öne çıkarır.

Siyaset psikologları propagandayı üç gruba ayırır: Pozitif tarafı övünç ve sevgi; negatif tarafı nefret ve öfke; ortasını ise korku ya da endişe oluşturur. Siyasetçiler duruma ve zamana göre bu üç tipten birini ya da birden fazlasını kullanırlar ki her biri kendi içinde tutarlı olmak kaydıyla başarıya götüren birer araçtır. Negatif siyasi propaganda içinde farklı söylemlerle birlikte yer yer ‘ötekileştirme' kullanılmaktadır. Dozunda ve ayarında kullanılan ötekileştirme, sadece siyasi propaganda çerçevesinde kaldığı, içine biraz da mizah katıldığı sürece etkili ve verimli olabilmektedir. Dolayısıyla da siyasetçiler ve siyasi partiler ötekileştirmeyi yer yer kullanmak zorunda kalırlar. Özellikle kendi taraftarlarının başka siyasi partilere yönelmesi durumunda bu yola başvururlar. Başka bir ifadeyle her siyasal parti ve siyasetçi diğer siyasal parti ve siyasetçilerin yaptıkları her şeyi farklı bir dille seçmenlere aktararak kendi taraftarlarını başta muhafaza etmeye çalışmaktadırlar. Devamında yeni taraftar kazanmak yerine karşı tarafa karşı öfke kabarmasını ve nefreti yükselterek seçmenlerin rakiplerden uzaklaşmasını ve ‘ehven-i şer' olarak kendilerine yönelmelerini sağlamaktadırlar.

SİYASİNİN PROPAGANDASI ÖTEKİLEŞTİRME OLURSA

Türkiye'de siyasilerin ve siyasi partilerin genellikle tercih ettikleri propaganda şekli daha çok ‘negatif siyasi propaganda'dır ve dünyanın farklı yerlerinde olduğu gibi bir siyaset propaganda aracı olarak ‘ötekileştirme'yi kullandıkları bilinmektedir. Türkiye'de her seçim döneminde siyasi partilerin temel iki hedefi vardır. Bunlardan birincisi kendi siyasi partilerinin her seçimde aldıkları ‘kemikleşmiş' oylarına sahip çıkma; ikincisi, mümkün olduğunca ‘kararsızların' oylarını kendilerine çekebilme. Kullanılan ötekileştirme dilinden dolayı Türkiye'de kemikleşmiş seçmen kendi siyasal partilerinin başarılı olup olmadığına bakmaksızın, sorgulamadan yıllardır oy verdiği partisine tekrar oy vermektedir. Diğer partilere oy vermeyi ‘cinayet işlemek' kadar tehlikeli görmekte ve bir türlü eli diğer partilere oy vermeye varmamaktadır. Geriye kararsızların oylarını almak kalmaktadır. Bunun yolu ise kullanılacak dilden geçmektedir ki, Türk siyaseti için bu dil ötekileştirmedir. Ne kadar ötekileştirilirse diğer taraf kararsızlar bir şekilde kendilerini bir tarafa yakınlaştırmakta ve seçim sonuçlarını da bu davranışları belirlemektedir.

Fakat bu tarz, yer yer dozunun yeterince ayarlanamamasından ve içine mizah konmamasından dolayı adeta bir tür ‘siyasi savaş' malzemesi sunan araca dönüşmektedir. Bunun sonucu olarak Türkiye'de siyasetçinin ve siyasi partilerin kontrol edemedikleri iç karışıklıklarının çıktığı, özellikle 1970'li yıllarda yüzlerce kişinin siyasi çatışmalarda hayatlarını yitirdikleri ortadadır. Bununla birlikte Türkiye'de siyasetçi ve siyasal partiler seçim kazanma uğruna sürekli olarak aşırı dozda ötekileştirmeyi kullanmaktan çekinmemektedirler. Zira Türk siyasal tarihinde siyasi partilerin kurdukları hükümetlerin ekonomide, eğitimde, sağlıkta ve alt yapı yatırımlarında başarılı oldukları yıllar sayılıdır ve istisnadır. Başka bir ifadeyle siyasal partilerin seçmenlerine anlatacakları siyasal başarıları yoktur. Bunun yerine kendi varlıklarını korumak adına ötekileştirme kullanılmaktadır. Zira bu yöntem Türkiye'de siyasetçi açısından uygulanması hem basit hem de kazançlıdır.

Son zamanlarda kullanılan aşırı dozda ve miktarda ötekileştirmenin sosyal dokuya zarar vereceği gibi sosyal olarak birlikte yaşamak zorunda olan halkın arasına fitne sokulmasına, kin ve nefretin kabarmasına ve düşmanlık tohumlarının ekilmesine de sebep olmuştur. Her geçen gün özellikle iktidar partisi lider kadrosu tarafında onlara muhalif olanların ötekileştirilmesi yanında hem siyasi, hem ekonomik hem de sosyal olarak baskı altına alınmaya çalışılması sosyal barışa zarar vermektedir. 7 Haziran genel seçimlerinden sonra bir yandan hükümetin AK Parti tarafından sürdürülmesine devam ettirilmesi ve seçim hükümetinin de aynı partiye bırakılması, diğer taraftan terör olaylarının başlaması ve onlarca şehit verilmesi seçmenlerde farklı öfke, korku ve endişe birikmesine sebep olmaktadır.

Korkarız erken seçim döneminde de ötekileştirme, tehdit, şantaj birer propaganda aracı olarak aşırı dozlarda kullanılacak ve siyasileri arzuladıkları seçmen desteğini bu yolla almaya çalışacaklar. Sonuçta, bu yöntem siyasi olarak beklenen amaca hizmet etmiş olsa bile, artık aynı ülkede birlikte yaşamak zorunda olan insanları aynı devlet çatısı altında birlikte tutmaya yetmeyecektir.

Ziyaret -> Toplam : 125,23 M - Bugn : 114363

ulkucudunya@ulkucudunya.com