Ah Cumhurbaşkanı ah!
Mümtaz’er Türköne 01 Ocak 1970
Ertuğrul Özkök'e soruşturma açılması, aynı iddia ile Ekrem Dumanlı'nın ifadeye çağrılması iş mi şimdi?
Özkök'ün yazdıklarının, Dumanlı'nın söylediklerinin karesini alıp onla çarpın, elde ettiğiniz sonucu Birleşmiş Milletler'e kayıtlı ülkelerin -kabile diktatörlükleri dahil- hepsinin başkanlarına, krallarına, başbakanlarına uyarlayın, inanın tek bir yaprak bile yerinden kıpırdamaz. Tersine tilki diktatörler tanınmış-itibarlı gazetecilerin eleştirilerini iktidar hakkının ve meşruiyetinin delili olarak pazarlar. Yazılanlarda, söylenenlerde ne var Allah aşkına? Biri Ortadoğu bataklığında tükenen insanlığı sorguluyor, diğeri 12 Eylül diktası üzerinden demokrasi çağrısı yapıyor. 300 kişi hakkında aynı suçtan soruşturma açıldığı, on civarında kişinin tutuklu olduğu doğru ise durum tam bir felaket. “Cumhurbaşkanına hakaret edenlerin ülkesi” imajı çok fena değil mi? Ne oluyoruz?
Ah Cumhurbaşkanı ah! Sen de, savcıların da yanlış biliyor. Ceza Kanunu'nun 299. maddesi, orada oturan kişiyi bütün tartışmaların ve eleştirilerin üzerinde layüsel kılmak için değil, hatta kişiyi bile aşıp makamın yani cumhurbaşkanlığının mehabetini, şevketini korumak için. Sadece cumhurbaşkanlığı makamının saygınlığını korumak için kanuna yerleştirilen bu maddenin sağladığı ağır koruma zırhını, ifade ve basın özgürlüğünü ezmek için bir buldozer gibi kullanırsanız bu makam itibarını kaybetmeye başlar. 299'u özgürlükler üzerinde giyotin gibi kullanan savcılar, tam da bu maddenin varlık sebebine aykırı davranıyorlar ve cumhurbaşkanlığının saygınlığını araçsallaştırıp tüketiyorlar. Bir yazı çıkar çıkmaz, bir söz söylenir söylenmez apar-topar soruşturma açmak ne demek? Kullandığınız alet kazma-kürek değil hukuk. Okuduğunu, dinlediğini doğru anlamanın bile bir usulü, erkânı vardır. Bilirkişilere müracaat edersiniz, sağlam mütalaalar alırsınız ve soruşturmaya başlamadan önce bin düşünür bir adım atarsınız. İcra-yı rezalet türü bir suçtan değil, yokluğu geri kalan bütün özgürlükleri anlamsız kılan ifade ve basın özgürlüğünden bahsediyoruz.
Cumhurbaşkanlığı makamının saygınlığına en çok dikkat ve özen göstermesi gereken kişi o makamda oturan kişi olmalıdır. Devletin başı, devlet adamı gibi davranmalı. Nasıl muhafız kıtası jilet gibi kıyafetlerle, çakı gibi bir duruşla karşısına dikiliyorsa, onun ayakkabısında da bir toz zerresi bile bulunmamalı. Attığı her adımda, söylediği her sözde işgal ettiği makamın büyüklüğünü dünya âleme göstermeli. Hiçbir ülkenin temsilcisi ona saygıda kusur etmemeli.
Anayasa'ya göre cumhurbaşkanı “devletin başı” sıfatıyla “Türk milletinin birliğini” temsil ediyor. O sadece kendisine oy verenlerin değil, usulüne uygun seçildiğine göre herkesin cumhurbaşkanı gibi davranmalı ve tek bir kişi bile kendisini “herkes”in dışında hissetmemeli. Göreve başlarken yaptığı “üzerime aldığım görevi tarafsızlıkla yerine getireceğim” yeminine bağlı kalmalı ki, şevketi-mehabeti arşa çıksın. Anamuhalefet partisi liderinin dinî inançlarını eleştirerek, onun mezhebine bağlı insanları “Türk milletinin birliği” dışına savurmamalı. Toplumu bölmemeli, eline tesbih ve kalemden başka inanç sembolü almayan insanları “terörist” olarak ilan etmemeli, onları “haşhaşî” diye aşağılamamalı. Banka batırmaya çalışmamalı, onun cumhurbaşkanlığı altında bahane üretip itibarlı şirketlere baskınlar düzenlenmemeli. Anayasanın tanıdığı seçim hükümeti kurma yetkisinden diğer partilerin içini karıştırma kumpasları çıkmamalı. Halkı temsil eden partilerin liderleri yetkilerini kullanmak için senin sarayının yollarını öğrenmek zorunda olmamalı.
Ah Cumhurbaşkanı ah! “Hukukun üstünlüğüne bağlı kalacağına” yemin ettin. “Yönetim sistemi değişti” diyemezsin, fiilî durumdan hukuk üretemezsin. Ben sana böyle bir yetki vermedim. Biz senin teban değiliz, bizi sana ve seni bize bağlayan, seni değerli ve anlamlı kılan işte senin de üzerinde yer alan bu hukuktur. Senden üstün hukuk var ve sen “hukukun üstünlüğüne” tabi olduğun için biz sana saygı gösteriyoruz. Sana “sen” diye hitap ediyorum; çünkü senin bana yegane üstünlüğün benden aldığın yetkiden ibaret. Cumhurbaşkanı olarak kimseyi, ama hiç kimseyi küçük göremezsin. Seleflerinde tek bir örneği bile görülmemişken neden bu “hakaret” suçunda patlama var? Aynaya bakıp bir özeleştiri yapsan, inan makamın itibarı bir anda yükselir.