« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

07 Eyl

2015

Bütün medyayı havuzlaştırma projesi

Faruk Mercan 01 Ocak 1970

Manzara şöyle: Gazetelerin yarıdan fazlası ellerinde, televizyon kanallarının yaklaşık yüzde 70’i ellerinde...

Ama şöyle diyorlar: Hayır bunlar bize yetmez... İstediğimiz gibi yayın yapmayan diğer gazeteleri ve televizyonları da kontrol altına alacağız.

Bu ülkede iki yıldır 9 gazete ve 20’ye yakın televizyon kanalı, hemen her gün iktidardaki gücün düşman gördüğü herkese saldırıyor.

Bu mevcut geçici iktidara muhalifsen ya paralelsin ya İsrail uşağı ya da CIA ajanı...

Türkiye’nin medya tarihinde, iktidardaki güce muhalif insanların bu kadar acımasızca gazete ve televizyonlarda linç edildiği ikinci bir dönem hatırlamıyorum.

Türkiye’de kurulmak istenen bu kölelik düzenine itiraz eden “bağımsız”diyebileceğimiz yayın organlarına bakalım:

“Doğan Grubu, İpek Grubu, Zaman ve Samanyolu, Cumhuriyet Gazetesi, Sözcü Gazetesi...”
Devletin TRT’si dahil geriye kalan bütün medya organları ya havuzlaştırılmış ya da iktidardaki gücü rahatsız etmeyecek bir yayıncılık yapıyor.

Köleliğe ve karartmaya hayır diyenler

Şurası bir gerçek: Türk medyasının omurgasını bu “bağımsız” yayın organlarında çalışan gazeteciler ve yazarlar oluşturuyor.

Türkiye’nin önde gelen bütün entelektüelleri, bu ülkede kurulmak istenen“üçüncü sınıf Baas rejimine” bütün güçleriyle itiraz ediyorlar.

Hasan Cemal, Cengiz Çandar, Ahmet Altan, Mehmet Altan, Taha Akyol, Murat Belge, Ömer Laçiner, Şahin Alpay, Ali Bulaç, Nazlı Ilıcak, Mümtazer Türköne, Sami Selçuk, Can Dündar...

Hepsi, “Medyayı köleleştirme sistemini, havuz sistemini reddediyoruz”diyorlar.

Bir de iktidardaki gücün yanında yer alan havuz kalemlerine bakın... Sağdan sayın, soldan sayın, her devrin adamı olarak temayüz etmiş veya gücün yanında yer almayı seçmiş kişiler...

Ve ne yazık ki, kalemlerini Türkiye’de kurulmak istenen karartma düzeni için, kölelik düzeni için kullanıyorlar.

Öyle bir karartma düzeni ki, iktidardaki gücün istemediği hiçbir haber, bu gazete ve kanallarda yer almıyor.

Mesela, yarbayın “Şimdiye kadar çözüm diyenler, birden niye savaş demeye başladı” feryadı bu gazete ve kanallarda haber olmuyor.

Mesela, 7 Haziran seçiminden sonraki kanlı olayların fitilini ateşleyen “Türk IŞİD’i” ve “Türk Gladyosu”nun şu anda hangi devlet kurumlarından himaye gördüğü bu gazete ve kanallarda sorgulanmıyor.

Mesela bu gazetelerde yazan ve bu kanallarda yorum yapanlar, “Arkadaş, herkese İsrail uşağı diyorsun ama İsrail petrol ihtiyacının yüzde 70’ini Ceyhan limanından sağlıyor. Bu nasıl iş” sorusunu sormuyor.

Besleme basından havuza

Öyle bir karartma düzeni ki, 12 Eylül 1980 öncesinde olduğu gibi, rakip partilerden milletvekili ayartılıp hükümet kuruluyor ve ayartılanlar “devlet ahlakı”nı temsil eden kişiler olarak sunuluyor. Ama havuzun kalem ve yorumcularından, “Böyle devlet ahlakı olur mu” diye bir itiraz gelmiyor.

Öyle bir havuz sistemi ki, günün muktedirleriyle ilahi bir aşk yaşadığını söyleyen kişilere medya patronu deniliyor.

Siyasi tarihimizde, iktidardaki gücün güdümüne giren gazeteler “Besleme basın” olarak anılıyor.
Hemen her dönemde, iktidardaki gücün devlet imkanları ile beslediği bir“Besleme basın” olmuştur.
Ama her dönemde de gazeteciliğin onurunu temsil eden ve “besleme”olmayı reddeden medya patronları ve gazeteciler olmuştur. Bu dönemde de bu onurlu medya patronları ve gazeteciler var ve bu “kölelik düzeni”ne teslim olmayacaklar.

Ziyaret -> Toplam : 125,25 M - Bugn : 7582

ulkucudunya@ulkucudunya.com