« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

07 Eyl

2015

Bütün köhne sarayların inlerine girildi

Faruk Mercan 01 Ocak 1970

“Nazi Almanyası 2015...”

Koza İpek Grubu’na yapılan baskın üzerine yayınlanan, benim de altına imza attığım aydınlar bildirisini kaleme alanlar bu başlığı uygun görmüşler...

Nazi Almanyası, Stalin Rusyası, Mussolini İtalyası, Saddam Irakı veya Kaddafi Libyası...
Hepsinin ortak özelliği tek adam rejimi olmaları... Bir ortak özellikleri daha var bu beş diktatörlüğün:
Ülkelerine çok büyük acılar ve yıkımlar yaşattılar.

“Hitler Almanyası 2015” başlıklı aydınlar bildirisindeki şu iki ifadeye dikkatinizi çekmek istiyorum:
“Tek adam yönetimi umudu tükenince oyunun son perdesi başladı... Erdoğan rejimi, son kozlarını bütün şiddetiyle oynuyor.”

Ben bu Erdoğan rejimine başından beri şu ismi verdim: “Üçüncü sınıf bir Baas rejimi...” Orta Doğu’daki köhne sarayların dehlizlerinde (inlerinde) üreyen Baas rejimlerinin temel karakteri şudur:
Devrilmesi mukadder rejimin ömrünü biraz daha uzatmak için, devletin istihbarat ve polis aygıtlarıyla şiddeti ve zulmü tırmandırmak...

Bunun adı devlet terörü

Bugün Türkiye’de yaşanan baskınlar, işte bu “üçüncü sınıf Baas rejimi”nin ömrünü olabildiğince uzatmak için dozajı artırılan şiddet gösterileridir. İstihbaratın kurguladığı, polisin uyguladığı ve yargının alet edildiği bir şiddet gösterisi... Diğer adıyla “devlet terörü…”

Hitler’in, Mussolini’nin, Stalin’in, Saddam ve Kaddafi’nin yaptıkları devlet terörüydü. Bugün Erdoğan rejiminde yaşadıklarımızı en iyi anlatacak ifade bu: Devlet terörü. Sanmayın ki bu “devlet terörü” 17/25 Aralık yolsuzluk operasyonlarından sonra başladı. Sadece bazı olayları hatırlatayım:

Saraydaki zat, “Batsın bu gazeteciliğiniz” diyerek 77 yaşındaki medya patronunu ağlattığında tarih 2013 yılı başıydı. Hasan Cemal, Can Dündarve Derya Sazak işlerini kaybettiler.

Saraydaki zatın istihbarat şefi, 2010 yılı Mayıs ayında göreve başladığında şöyle diyordu: “Ana görevimiz, devlet içinde paralel bir örgütlenmeye izin vermemek...”

Dikkat edin, istihbarat şefi bu sözü söylediğinde 17/25 Aralık’a daha 3,5 yıl var... 17/25 Aralık bahane edilerek yapılan “paralel cadı avcılığı”nın altyapısı o tarihte oluşturulmaya başlandı.

Evet, “Batsın bu gazeteciliğiniz” ile yaşananlar, 77 yaşındaki bir medya patronu ve oradaki yazarlara yönelik bir devlet terörüydü. Beş yıldan beri yaşanan “paralel cadı avcılığı” dört dörtlük bir devlet terörüdür.

Öyle bırakmayız seni...

17/25 Aralık sonrasına bakalım... MİT TIR’larına ait silah ve roket görüntülerini yayınlayan Cumhuriyet Gazetesi Yayın Yönetmeni Can Dündar’ı şöyle tehdit etti saraydaki zat: “Öyle bırakmam onu, hesap verecek!..”

Cumhuriyet bir patron gazetesi olmadığı için, Can Dündar işini kaybetmedi. Cumhuriyet yazarları da saraya şöyle hitap ederek tarihi bir duruş sergilediler:

“Öyle bırakmayız seni, hesap vereceksin!..”

Bir başka gün, Habertürk Yayın Yönetmeni Fatih Altaylı’ya şöyle kükredi saraydaki zat: “Acilen ameliyat olması lazım!..”

Bu tehditten sonra Fatih Altaylı görevden alındı ve spor, araba yazıları yazmaya mahkum edildi.

Daha neler yaşanmadı ki... Cengiz Çandar’a televizyon yasağı getirdiler.Mehmet Altan köşesini kaybetti. Nazlı Ilıcak köşesini kaybetti.

Tekrar aydınlar bildirisine döneyim. Bildiri, “Hitler’in Almanya’ya yaşattıklarını bu ülkeye yaşatmayacağız” vaadi ile bitiyor.

Türkiye’nin aydınları tarihe geçecek yürekli bir duruş sergiliyor.

Bu yazının son cümlesi de şöyle olsun:

“Tarihte bütün köhne sarayların inlerine girilmiş ve bu rejimler yıkılmıştır.”

Ziyaret -> Toplam : 125,25 M - Bugn : 5925

ulkucudunya@ulkucudunya.com