‘CAFE’ SERBEST KURS YASAK!..
Mehmet Tezkan 01 Ocak 1970
Bugün pazar, fırsat bu fırsat, farklı bir kulvara gireyim istedim..
Havadan sudan yazmayacağım..
Güncel bir meseleye, aslında hayati bir soruna değineceğim ama..
Pazar rahatlığında..
Pazar yazısı kıvamında..
Hicvederek!.
Aslında trajikomik bir hal var ortada!.
*
Anlatayım..
Gençler hafta sonu ne yapar? Nerede buluşurlar? Veya okul çıkışında nereye uğrarlar?
Ben lise son sınıftayken kahvede buluşurduk..
O zaman kahve de denmezdi kahvehane denirdi... Çay, kahve, kâğıt, tavla, okey..
Okulun yakınlarında (Maçka Teknik Lisesi) iki kahve vardı.. Biri Maçka Caddesi’nin üzerinde bodrum katıydı.. Caddeden iki basamakla aşağıya iniliyordu..
Öteki Hüsrev Gerede’nin hemen girişinde..
Sadece kâğıt oynamak, bilardo oynamak için gitmezdik, sabahın köründe ödev yapmak için giderdik.. Sınav öncesi takıldığımız yerleri sınıfın çalışkanlarına sormak için giderdik.. Kopya hazırlamak için giderdik..
Velhasıl giderdik..
*
Şimdiki gençler de gidiyor.. Ama onlar kahveye değil ‘cafe’ye gidiyor..
Kiminin kapısında ‘cafe’ yazıyor.. Kiminin kapısında ‘kafe’.
Kahveler yine var ama kıyıda köşede kaldı.. Yaşlıların uğrak yeri oldu.. Maçka-Nişantaşı hattında bir tane bulamazsın..
Kapısında ‘cafe’ yazan yerlerde yok yok.. Çay, kahve de var, yeme içmenin envai çeşidi de var, bira da şarap da var, nargile veren yerler de var..
Kısaca, buluşma amacı aynı kaldı ama buluşma mekânlarının konumu değişti.. İlk durak; ‘cafe’ veya ‘kafe’.. Oradan sinemaya, tiyatroya, maça vs..
*
Gelelim trajikomik duruma..
Diyelim ki; çocuğunuz 18 yaşında bu yıl üniversite sınavına giderecek.. Dershaneler kapatıldı, nasıl hazırlanacak?
Özel hoca tutacak durumunuz da yok..
Disipline girsin, belli bir metotla hazırlansın diye biriktirdiğiniz üç beş kuruşunuzu verip kursa yazdırdınız..
Pazar sabahı kahvaltıdan kalktınız, çocuğunuz giyinmiş evden çıkıyor..
‘Nereye?’
‘Arkadaşlarla kafede buluşacağız.’
‘Oğlum/kızım onca para verdik, kursa gitsene, iki satır çalışsana.’
‘Kursa gidemem anne?’
‘Niyeymiş?’
‘Yasak!.. Pazar günü kursa gitmek yasaklandı. Arkadaşlarla kafede test çözeceğiz. Üç beş kuruş versene, kafelerin durumu malum. Kuru kuruya oturtmuyorlar.’
Ağzınız bir karış açık tabii..
‘Kurs yasak, kafe serbest öyle mi?’
‘Valla öyle. Kursa gitsem polis basabilirmiş. Çünkü pazarları yasakmış.’
*
Hafta içi akşama giriş saatleri.. 18.30 gibi.. Çocuğunuz okuldan gelmiş, biraz dinlenmiş, iki lokma atıştırmış..
Giyinmiş çıkıyor..
‘Yine nereye?’
‘Arkadaşlarla kafede buluşacağız.’
‘Çok oldun artık. Kafe, kafe, kafe... Kursa boşuna mı para verdik, kır dizini biraz çalış.’
‘Anne valla ders çalışmaya gidiyorum. Kurslar 7’den sonra yasak. Kapatıyorlar.. Polis basabilir. En iyisi kafe.’
‘Evde otur çalış’.
‘Anne biliyorsun tek başıma motive olamıyorum, uykum geliyor.’
*
Memlekette şöyle bi durum var..
Gençler için..
Pazar günleri ve akşam yediden sonra toplu halde ders çalışmak, test çözmek, üniversite sınavına hazırlanmak yasak!.
Ama masalara kurulup nargile tüttürmek.. Veya bira yudumlamak serbest!.
*
İşin daha da vahim tarafını söyleyeyim mi?
Bazı eğitimciler iktidara hoş görünmek için bu yasakçı durumu alkışlıyor..
Ne mi diyorlar?
Çocuklarımız bu uygulama sayesinde sosyalleşiyormuş!..
İyi pazarlar!