Cinayeti gördük, derhal durdurun!
Nuray Mert 01 Ocak 1970
Suriye, Suriyeli çocuk(lar), Suriye’nin Doğulu, Batılı, Türkiyeli katilleri… Bir önceki seçimin sonucunu beğenmediği için bu sefer “işi sıkı tutmak” adına baskı, dayatma, kafa ezme, susturma yolunda emin adımlarla ilerleyen eskimiş iktidar, parti, parti/devlet… Eskimiş iktidarın “çıkmayan canında umut”, kendine yer arayanhaysiyet düşkünleri, yaşlı başlı itirafçılar, siyasi liderlik sevdasını yitirdiği anda, sıra sıra, tükürdüğünü yalayıp iktidar gemisine atlayan kocaman adamlar, dini, peygamberi sırnaşma vesilesi yapmaktan utanıp sıkılmayan küçük adamlar, kısacasıberbat dönemlerin gözümüze soktuğu berbat insan portreleri... Ve daha fazlası…
Neden başladı?
Hepsini uzun uzun yazmak isterdim, ama bugün, her şeyden önce kiminin “savaş”,kiminin “çatışma”, kiminin “terör” dediği, uzadıkça uzayan şu lanet cenaze törenini, nedenini, nasılını yazmak, daha doğrusu “sormak” istiyorum. Öncelikle, hiçbir şey şu temel sorunun üzerini örtmesin, unutturmasın istiyorum; neden başladı bu “çatışmalısüreç?” İktidar partisi seçim sonuçlarını beğenmediği için savaş ortamının önünü mü açtı? Nasıl yani? Diğer taraftan, Kürt siyaseti tarafı neden aynı yola revan oldu? Suruç katliamı mı, onun sorumlusu aslında iktidar mı? Peki geçen ekim ayında Kobani için sokaklara dökülen insanların uğradığı katliam değil miydi? İktidarın müzakerelerde samimi olmadığı mı anlaşıldı? Seçimler öncesinde samimi olduğu mu düşünülüyordu? Dolmabahçe mutabakatına uyulmadı mı? Ama, Dolmabahçe’nin hemen ardından, iktidar zaten “yok böyle bir mutabakat” dememiş miydi? Ne değişti, neden seçimlerden sonra değişti?
“HDP, umulanı başaramadı, demokrasi alanını yeterince kullanamadı” mı? Ciddi bir seçim başarısından öte neydi beklenen, demokrasi alanı, bu kadar dar bir zamanda daha iyi nasıl kullanılabilirdi? Yok bunların cevabı. “Başkan Apo”,müzakerenin en önemli aktörü olarak devreden çıkarıldığı için mi? Ama bu da seçimlerin sonucu değil, tam tersine daha önce başlayan bir süreçti.
En önde gelen konu bu ise, seçim boyunca neden pek mevzu edilmedi, sorumlusu HDP ise, neden o zaman, “demokratik mücadele bizim için ikincil bir alandır, en önemlisi Başkan Apo ile müzakeredir, bu böyle biline” denmedi? Kısacası cevaplanması gereken çok soru var ve artık soru sormadan yol yürümek imkânsız, özellikle de yeni bir seçim ilan edildikten sonra.
En önemli soru, Kürt siyaseti tüm unsurları ile, demokratik zeminde mücadeleyi mi, devrimci stratejiyi mi önceliyor? Zira, mevcut şartlarda, ikisini birlikte veya biraz birini, biraz diğerini yürütmek imkânsız. Çatışmanın devam ettiği koşullarda seçim güvenliği ve dahi seçimlerin yapılma imkânı ortadan kalkabilir, Kürt siyaseti bunu öngörüyor ve istiyor mu?
Özerklik mi seçim mi?
Özerklik ilanı, “ben bu sistemi tanımıyorum, kendi sistemimi inşa ediyorum”demektir; seçim ise bu sistem çerçevesinde gerçekleşebilecek bir iştir; hem özerklik ilanı, hem seçim birlikte yürümeyeceğine göre, özerklik mi, seçim mi? Malum tabirle,“demokrasi güçleri” olarak, Kürtlerin hak ve özgürlük mücadelesine destek vermek adına hangisinin desteklenmesi bekleniyor?
“Demokrasi güçleri” ancak demokratik stratejilere destek olabilir, bu yönde ses verebilir. Dahası, ben dahil, Kürtlere, özerklik veya başka bir ad altında siyasal statü tanınması fikrini destekleyenler için, özerklik veya statü demokratik siyaset çerçevesinde tartışılmasını, müzakere edilmesini ve dahi özerklikten ne anlaşıldığının özgürce tartışılabilmesini bekleriz.
Yok mesele, Kürt siyasetinin kendine has tahlil ve gerekçeler ile devrimci stratejiye geri dönmesi ise, bu bizim gibi fanilerin kavrayabileceği ve dahi müdahil olabileceği bir süreç değil. Daha kötüsü; mevcut halin iki taraf için de “kontrollü çatışma” süreci olduğunun ifade, daha doğrusu ima edilmesi.
Taktikler, hesaplar
Nitekim, daha önce de yazdım; “iktidara yakın bir akademisyen”, “PKK zayıflatılacaksonra masaya oturulacak” diyerek bu stratejiyi doğruladı. İki gün önce de “iktidara yakın bir gazeteci, belli bir aşamada, Apo devreye sokulacak ama şimdi değil” diye yazdı. Yani, iki tarafın da bir bildiği var, ama biz bilmiyoruz, bilmemiz beklenmiyor.
Ülkemiz kan revan içinde, çocuklarımız ölüyor ve bizim neyin neden olduğunu bilme hakkımız yok, öyle mi? Bilmediğimiz nedenler, taktikler, hesaplar yüzünden çocuklarımızı ölüme gönderecekler, biz de seyirci kalacağız, öyle mi? Teklif bu mu? Bu teklif iki taraf için de geçerli mi? Bu mudur, bir iktidarın yönettiği, canını feda etmesini beklediği insanlardan talep ettiği? Bu mudur, Kürt siyasetinin demokrat kamuoyundan beklediği?
Öyleyse, bu çok ama çok rezil bir iş. Ne demek kontrollü çatışma; “merak etmeyin,kontrollü sayıda insan ölecek” demek mi, bu düpedüz cinayet! Demokrat kamuoyu olarak, bu durumda, ancak “cinayeti gördük, derhal durdurun” diye haykırabiliriz.