Piyasalar döviz şokunda
Selim Işıklar 01 Ocak 1970
Ekonomiyi yönetenler hâlâ fark edememiş olabilir ancak 2001 yılında yaşanan büyük likidite şoku ve 2008-2009 küresel krizi sırasında liranın döviz kurları karşısında düştüğü durumdan daha kötüsü yaşanıyor.
Reel efektif kur son 12 yılın en kötüsünü yansıtmakta. Yüksek enflasyon, altüst olan siyasetin getirdiği jeopolitik risklerin had safhaya ulaşması ve 7 Haziran seçimlerinde vatandaşın verdiği mesajların önemsenmeyişi, Amerikan Doları'nın son iki ayda yüzde 17 yükselmesine neden oldu.
Dolar borcu olan şirketler açısından bakıldığında haziran sonu 2,69 lira olan doların 3,05 seviyelerinde dolaşması, zaten erimiş olan sermayelerinin yüzde 15 daha buharlaşması anlamına geliyor. Bankalar, yatırımda olan ve bunu dolar veya Euro'ya endeksli yapan kuruluşlar. Son 4 yılda dış borçlar önemli ölçüde artarak 400 milyar doların üzerine çıktı. Kredi derecelendirme kuruluşu geçen hafta bu konuda önemli bir uyarı yaparak Türk bankalarının dış borçalarının yükselmeye devam ettiğini vurguladı.
Doların, lira karşısında 7 Haziran seçimleri sonrası 2,62 liraya kadar gerilemesinin ana nedeni CHP-AKP koalisyonu beklentisiydi. Ancak çözüm sürecinin birden sona erdirilmesinin ardından terör olaylarının temmuz ayı ortasından itibaren tırmandırılması ve hemen akabinde koalisyon görüşmelerinin sonuçsuz bırakılmasının ardından döviz kurları, lira karşısında tarihinin en yüksek noktasına ulaştı. Dolar 3,06 lirayı, Euro ise 3,47 lirayı gördü.
2003 yılından bu yana Merkez Bankası'nın (TCMB) takip ettiği reel efektif döviz kuru en kötü noktasına ulaşarak 95 seviyesine geriledi. Borsa 2013 yılında dolar bazında 51 bin puanı görmüşken şimdilerde 23 bin dolar sınırında hareket ediyor.
Türkiye adeta 2001 krizi sendromunun başka bir versiyonunu yaşamak üzere. Merkez Bankası şu an kendini olağanüstü baskıda hissederek faiz silahını kullanamıyor. En üst düzeydeki siyasetçiler durumun ya farkında değiller ya da oluruna bırakmış durumdalar. Türkiye'nin şu anda en kırılgan ülke durumuna geldiği hafta içinde rating kuruluşları tarafından dile getirildi. Lira en zayıf para birimi Brezilya Reali ile birlikte, çok büyük bir para çıkışı yaşanmadığı halde 8-9 ayda yüzde 30-35 civarında bir kayba uğradı.
Belki sürekli dile getiriyoruz; bu yaşanan dalgalanma en çok gelişmekte olan piyasaları vuruyor. Özellikle 7 Haziran seçimlerinin hemen ardından Suruç'ta yaşanan patlama ve hemen arkasından siyasi iradenin çözüm sürecine ilişkin tavır değişikliği ve sonrasında tekrar seçim kararı ile birlikte Türk piyasalarına yönelik derin bir endişe yaşandı. Ve lira da çöküş sürecine girdi.
Döviz şoku ve belirsizlik nedeniyle iş dünyası Merkez Bankası'nın açık pozisyonu olan şirketlere çok ucuz fiyattan döviz satışı yapmasına varan önlemler almasını isteyecek noktaya geldi. 2001-2009 krizleri ile kıyasladığımızda döviz fiyatlarının geldiği nokta her ikisine göre de daha vahim. Bu noktada açık pozisyonda olmamız, siyasi belirsizliğin de ötesinde yönetim krizinin ülke ekonomisine yönelik endişeleri tırmandırma olasılığının devam ediyor olması, başta açık pozisyon taşıyan şirketler olmak üzere ekonomi üzerinde çok olumsuz bir baskı oluşturuyor.
Dünya petrol fiyatları 50 doların altına gerilemesine karşın vatandaşlar vergi yükü ve yüksek fiyatlı anlaşmaların yürürlükte olması yüzünden zam ve enflasyonla karşı karşıya. Türkiye şu an yeni bir stagflasyonla (durgunluk) karşı karşıya denilebilir. Piyasalar normalde bu durumda çok önemli tepkiler verecek seviyeye geldi. Ancak daha gidecek aşağı seviye olması ve siyasi kriz yaşanması nedeniyle, ne doların daha fazla yükselmeyeceği ne de borsanın değer kaybetmeyeceği konusunda bir şey söylemek zor.