AKP nereye?
Mustafa Ünal 01 Ocak 1970
AKP 5. Olağan Kongresi'ni olağanüstü şartlarda yaptı. Sadece ülkenin kasvetli havasını kastetmiyorum.
AKP ülkenin dümeninde. Gidişat konusunda herkes endişeli. En çok AKP'liler. Ankara sisler içinde. Yönetilmiyor adeta sürükleniyor.
7 Haziran seçimlerinden yenilgiyle çıktı AKP. Ne anayasayı değiştirecek güce ulaşabildi ne de tek başına iktidar çoğunluğuna. Gözünü 400 milletvekiline dikmiş bir parti için 258 milletvekili mutlak yenilgidir. Buna rağmen sağlam bir özeleştiri yapmadı. Suçu halka yükledi. Oysa köklerinden kopan, ruhunu yitiren, davasından uzaklaşan, kibre dönüşen bir partinin oy kaybetmesinden daha doğal ne olabilir? Muhasebe için kongre fırsattı. Ancak değerlendiremedi. Abdullah Gül'ün mesajı önemliydi. Kuruluş kimliğini ve ideallerini hatırlattı partililere. “Hak ve hukuktan uzaklaşmadan erdem ve vefa temelinde ortak akılla hareket ederek…” dedi.
O da farkında AKP değerlerden çok uzak. Bu sesi duyacak durumda bile değil. Bugün AKP'nin derdi başka… Kongrede Bekir Bozdağ'ın başkan Abdurrahim Boynukalın'ın divan üyesi yapılması bile mesaj yüklü. AKP'nin psikolojisi ve içinde bulunduğu ruh hali hakkında fikir veriyor.
AKP özeleştiri yerine 1 Kasım seçimlerini çok tehlikeli mühendislik hesaplarıyla kazanmayı hedefledi. 7 Haziran sonrası yaşanan türbülanslar bunun bir parçası. Halbuki niye kaybettiği belli, nasıl kazanacağı da. Kongrenin gündeminde bunlar yok. Parti güç gösterisine sahne oldu. AKP'yi Davutoğlu mu yönetecek yoksa paralel bir yönetim mi söz konusu olacak?
Sarayın AKP üzerindeki etkisi ve gücü inkar edilemez. Bunun derecesi nasıl olacak? Bütünüyle idareye el mi koyacak yoksa genel hatları çizerek Davutoğlu'na kısmi inisiyatif mi bırakılacak? Davutoğlu'nun geçiş dönemini iyi yönettiği söylenemez. Kelimenin tam anlamıyla dağıldı. Hocalığın ağırbaşlılığından eser kalmadı. Saray'dan esen rüzgâra göre yürüyen, sıradan bir Ankara siyasetçisine dönüştü.
Sarayla karşı karşıya geldiği de oldu. Milletvekili listesi, şeffaflık kanunu, dört bakanın oylaması gibi… Davutoğlu, duruşunu belli ettiğiyle kaldı. Doğru bildiği yolda yürüyemedi. Saray ağırlığını koydu ve dediğini yaptırdı. Küçük bir istisnası var. Davutoğlu milletvekili listesinde biraz çizgi dışına taştı.
Kongreye giderken Davutoğlu'nun kolu kanadı kırılmıştı. Tek başına uçacak, inisiyatif kullanacak durumda değildi. Buna rağmen MKYK listesi krizi yaşandı. Davutoğlu inisiyatif kullanmaya kalktı. Sarayın listesine itiraz etti. Başının üzerinde Demokles'in kılıcı gibi sallanan Binali Yıldırım gibi bazı isimlere ‘hayır, olmaz' dedi. Saray naz çekecek durumda değildi. Hemen B planını devreye soktu.
Binali Yıldırım genel başkanlığı için kolları sıvadı. Delegelerle görüşmeye başladı. Resti gören Davutoğlu anında beyaz bayrağı çekerek teslim oldu. Bütün itirazlarını geri aldı. Rezervlerini kaldırdı. İnisiyatifsiz genel başkanlığı kabullendi. Koltuğunu kurtardı. Ama bir ayağı daha kırıldı. Orada rahat oturabilmesi mümkün değil.
MKYK listesini bile yapamayan bir genel başkan… Yıldırım Akbulut modelini de aştı. Akbulut bazı hükümet ve parti politikalarında rahmetli Turgut Özal'a direnirdi. Özal tarafından atanmasına rağmen ‘Hayır' dedi. Türk siyaseti yeni bir modelle karşı karşıya.
Bazı isimler ve yüzler değişti ama AKP kongreden hücreleri yenilenmiş, dokuları tazelenmiş olarak çıkmadı. Artık AKP iyice zayıf düşmüş bir Davutoğlu ve yönetimi paralele bağlanmış bir parti… MKYK listesinde Davutoğlu'nun dertleşebileceği bir kişi bile yok. Milletvekili adaylığı oylansa ‘hayır' çıkar. AKP'nin işi bundan sonra daha zor.