Başarı nedir?
Mahir KAYNAK 01 Nisan 2008
İnsanlar başarıyı öngördükleri hedefe ulaşmak olarak tanımlarlar. Sorun tanımda değil hedefin ne olduğunun herkese göre farklı oluşundan kaynaklanır. Mesela ABD'nin Irak'taki hedefinin ülkeye barış ve demokrasi getirmek olduğunu düşünürseniz bugünkü kaos ortamı, başarı sayılmak bir yana, tam bir fiyaskodur. Ancak eğer ABD'nin hedefi Irak'ı bölmek idiyse tam bir başarı sağlanmıştır. Türkiye benzer bir durumu çeyrek asırdır yaşamaktadır. Kürt kalkışmasının hedefinin ülkeyi bölmek olduğunu düşünmüş ve bununla mücadele ettiğini zannederken karşı taraf hedefine ulaşmıştır.
Başlangıçta bazı küçük düzenlemelerle tansiyonun düşürülmesi mümkünken Kürt sözcüğünün kullanılması bile bölücülük sayılmış ve olayın bölücülük dışında tanımlanması, tartışılması imkansız hale getirilmiştir. Gelişmeler, projeyi uygulayanlar açısından, başarıyla yürütülmüş ve geçmişte hayal bile edilmeyecek bir konuma gelinmiştir. Bundan on beş yıl önce Kürt sorununun bugünkü gibi konuşulması mümkün müydü?
Türkiye'den ayrılacak bir bölgede bağımsız bir devlet kurma şansının sıfır olmasına rağmen halk buna inandırıldı. Oysa proje Türkiye ile sınırlı değildi ve Ortadoğu'daki tüm Kürtleri ortak bir kimlik zemininde buluşturmayı amaçlıyordu. Yani Türkiye için yeterli olan düzenlemeler bizdeki sorunu çözerdi ama bölgedeki Kürtleri bir bütün haline getirmezdi.
Karışmış bir iplik yumağını çözmek zordur ama çözemezseniz bir şey kaybetmezsiniz. Oysa bir kaya parçasının yuvarlanması son derece basit bir mekanizma içinde gelişir ama altında kalanlar yaşamlarını yitirirler. Yani tehlike mutlaka karmaşık olaylarla gelmez. Bu olayı da tehlikeli ama basit bir mekanizma içinde düşündük. Birileri ülkeyi bölmeye çalışıyor biz de bunu engellemek için dövüşüyorduk. Bu basit mantığın dışına çıkıp olayın göründüğünden daha karmaşık olduğunu söylemeye cesaret edilemedi. Her zaman olduğu gibi aşırı vatanseverler, hiçbir kötü niyetleri olmamasına rağmen, operasyonun başarısında büyük rol oynadılar ve bu basit mantığın dışına çıkılamadı.
Eğer hedefin farkında olsaydık belki biz de buna ulaşılmasında bir sakınca görmezdik ama gelişmeler bizim inisiyatifimizde olurdu. Biz bölgedeki satrançta oynanan bir taş değil masanın bir tarafındaki oyuncu olurduk. Hem Kürtlerde hem de diğer tarafta oyuncu olmamızı isteyenler etkisiz hale getirildi.
Kürt sorununa hamaset ve günlük dedikodu düzeyinden sıyrılıp bölge dengeleri açısından bakmak gerek. Bu bakış açısının ön şartı bölgedeki aktörlerin siyasi projelerinin ne olduğunu doğru değerlendirmektir. Eğer herkes aynı şeyi yapmak istiyorsa yani ülkemizi bölmek peşindeyseler kendi aralarında herhangi bir ihtilaf yok demektir. Böyle bir düşünce bizi tüm büyük aktörlerin hasımlarının bölgedeki güçsüz devletler olduğu sonucuna götürür.
Eğer kapasitemizin oyuncu olamaya yetmeyeceğini düşünseydim gelişmeleri kendi seyrine bırakır ve sonucun bizim için iyi olmasına dua ederdim. Oysa sahneye çıkarsak dua etme sırası bugünkü oyunculara gelir.