ÜLKÜCÜ HAREKETÝN KUTUP YILDIZI: PROF. DR. EROL GÜNGÖR
Prof. Dr. Sedat TEMUR 29 Kasım 2006
Mütefekkir, münevver, âlim, muhlis, fehim, bir o kadar da mütevazı bir insan: Prof. Dr. Erol GÖNGÖR. O bir musaggaf.
Yani başarmak için kendi değerlerini, kültürünü, medeniyetini yeterli gören insan, tıpkı bir Selçuklu dönemi mütefekkiri. O bir münevver.
Batı'nın teknolojisini, ilmini, kalkınmasını gören, bilen, anlayan, ondan ibret alarak kendinin de başarabileceğini düşünen ideolog. Yani o bir Tanzimat sonrası Türk aydını.
O aynı zamanda bir entelektüel, aydın, ziyalı. O, meslekî bilgi ve tecrübesini zihnî mecraya taşıyarak, kendi toplumuna yön verebilen ender şahsiyet. Yeri doldurulamayacak kadar büyük insan, iyi bir idareci, mükemmel bir yönetici o. Yazık oldu bu millete onu erken kaybettiği için. Yazıklar olsun bu millete onu daha fazla okumadığı, anlamadığı için.
Tanzimat'tan bu yana Batı taklitçiliği, komünizm papağanlığı, emperyalist hayranlığı engellerini aşamayan ve "entel" olarak bilinen "düzmece aydın" kimliğine bürünen eli kalem tutanlardan ayrı bir silsile olarak Erol GÜNGÖR musaggaftan aldığı bayrağı günümüze taşıyan yarışçıların son temsilcilerindendir.
Erol GÜNGÖR'ün ana diline hakimiyeti her Türk aydınında olması gereken en önemli vasfıdır. Dile hakimiyetin ölçüsü ise, o dille felsefe yapmaksa, bunu en iyi Erol GÜNGÖR yapmıştır. Osmanlıca'yı da bilmesi, ona daha derin bir dil kültürü kazandırmıştır. O kadar çok tercüme yapacak, fevkalade iyi derecede konuşacak kadar İngilizce bilmesi ise diğer bir üstün yanıdır onun.
Eserlerinden, Erol GÜNGÖR'ün tarih şuuruna sahip olduğu, özellikle medeniyetler tarihi, fikir akımları, dinler tarihi ve felsefe bakımından birçok detaylara bağlı hassas yorumlar ve yeni bakış açıları getirecek kadar mütehassıs seviyede bulunduğu anlaşılmaktadır. Doğu'yu ve Batı'yı onun kadar yakından tanıyıp, ilmi hüviyetini hiç unutmadan, kendi kültürünün üzerinde sapasağlam durarak yorum yapmak az insana nasip olmuştur.
Bugün içine düştüğümüz ve düşürüldüğümüz durumda millet olarak belki başımıza gelen zilletlerin en fenâsını yaşıyoruz. Bugün sosyal-psikoloji profesörü Erol GÜNGÖR'e daha çok ihtiyacımız var. Bugün sosyolojimizin genleriyle oynanıyor, psikolojimiz kanser. Tahammül ve tedavi gücümüz olsa bile reçetemiz yok. Türkiye'nin çivisi oynadı. Gözümüzü para hırsı bürüdükçe kazanmak yerine tüketim yarışına giriyoruz. Borca battık.
Bunun için Erol GÖNGÖR'e daha fazla muhtacız. Karar makamlarını elinde tutanlar popüler kültürden, artistik tavırlardan, slogan edebiyatından, takiyyeden, amatörlükten, sokak mantığından kurtulamıyor. İşler kötüye gittikçe daha yaldızlı ambalajlarla içi boş paketler açılıyor. Tam bir sömürge zihniyeti. İşte Erol GÜNGÖR'den sömürge milletlerin ortak kaderini çizen mükemmel bir yorum: "İşgal altındaki memleketlerde hukuk genellikle sosyal değişmenin başlıca manivelâsı olarak sayılır.
Kanunlar ihtiyaçları karşılamaktan çok, ihtiyaç gerekçesine dayanarak bütün bir hukuk inkılabını ve bu vasıtayla topyekun kültür değişmesini gerçekleştirmek için çıkarılır. Bu niyetin en iyi delili ise halkın çoğunluğu tarafından istenen neticelerden ziyade bir inkılapçı azınlığın emellerini tatmin etmiş olmasıdır".
Erol GÜNGÖR ilmiyle irfanını birleştirebilen bir münevverdir. Bütün eserlerinde, makalelerinde her cümle, her kelime ilim terazisinin hassas ölçüsünden geçmiş gibidir. Ancak bu mükemmel rasyonel bakış açısının hemen yanında hayret verecek derecede feraset sahibidir. Doğruyla yanlışı, iyi ile kötüyü, hayır ile şerri, milletine kurulan tuzakları, oynanan oyunları hep önceden sezmiş gibidir. Yüksek sentez kabiliyetiyle az sayıda veriden sağlam yorumlar çıkarır, yoğurur, pişirir sunar insanına her gün sıcak bir ekmek nefasetiyle.
Erol GÜNGÖR'ün eserlerini okumak, bilgi edinmenin ötesinde, apayrı bir hazdır. Her cümlesi, her kelimesi, her terkibi ayrı bir nakış, ayrı bir desendir. Akıcı üslubu içinde kaybolur kaç sayfa okuduğunuzu unutur gidersiniz. Temmuz ortasında bir gözeden buz gibi su içmeye benzer onu okumak. Kana kana yudumlar, her damlasını hissedersiniz. Doysanız bile itici gelmez, kısa süre sonra yeniden susar, aynı iştahla ona dönersiniz. Erol GÜNGÖR'ü okumamak ise gerçekten büyük eksikliktir. Özellikle de gençler için, daha büyük eksikliktir onu okumamak.
Prof. Dr. Ayhan SONGAR diyor ki, "Bir ilim adamı olarak onu bağrına basan vatan toprağını kıskanıyorum". Biz onun vefatından seneler sonra bile halâ öksüz gibiyiz. Cenab-ı Allah'tan gani gani rahmet diliyorum. Ruhu şâd olsun.