Herkesin sorunu
Mahir KAYNAK 01 Nisan 2008
AKP'nin kapatılması sadece bir partinin sorunu değildir. Partinin kapatılmasının doğuracağı sonuçlar devleti ilgilendirecek boyuttadır ve bu nedenle devlet olayı doğru olarak analiz etmeli ve gerekiyorsa tedbir almalıdır: Sözlerim yargıya müdahale amacı taşımamaktadır ve kimsenin kusurunun bir sonucu olmayan doğal bir afette de devlet önlem alır. Ayrıca böyle bir sonucu doğal afet gibi algılamadığımı, yanlış anlamaları önlenmek açısından, ifade etmek zorundayım. Hiç kimseyi itham etmeden karşılaştığımız durumun yaratabileceği olumsuz sonuçlara karşı tedbir almak gerektiğini söylüyorum.
Önce şu sorunun cevabını vermek zorundayız. Partinin kapatılması halinde harekete yön veren lider sahne dışına çıkacak ve yeni bir yönetim oluşacaktır. Yeni yönetimin biçimi önceden karalaştırılmış mıdır? İzleyeceği politikalar bir güç odağının projeleri doğrultusunda mı olacaktır? Bu sonuç önceden planlanmış olabilir ya da kendi doğal seyri içinde gelişen ve bir yönetim boşluğu yaratan durumda bir odak bu işe kalkışabilir. Bu nedenle devlet organize bir gücün partiye egemen olmasının önüne geçmelidir. Çünkü gelişmeler doğal seyrine bırakılmayabilir ve ülkeyi yöneten parti bir gücün kontrolüne geçebilir.
Bu duruma sık rastlanır ama genelde kamuoyunda tartışılmaz. Mesela ANAP Özal'ın liderliği bırakmasıyla Yılmaz'ın kontrolüne geçmiş ama parti tamamen farklı bir dış politika izlemiştir. Burada iki liderden herhangi birini tercih ettiğimi söylemiyorum. Sadece farklı olduklarını ifade etmek istiyorum.Yani örgüt dış görünüşüyle aynı kalır ama yepyeni bir kimliğe bürünür ve hiç kimse bunun bir ele geçirme operasyonu olduğunu fark etmez
Operasyonun mantığı şudur: Örgütün ideolojisiyle uğraşma, sadece yönetimini ele geçir ve aynı ideolojiyi hedeflerine uygun biçimde yorumlayarak siyasi hedeflerine ulaş.
Bu metot ülke düzeyinde de kullanılabilir. Mesela geçmişte Romanya rejimini değiştirmeden hatta aşırı komünist ideolojiye bağlı olduğu düşünülürken SSCB kontrolünden çıkarılmış ve Batı yanlısı dış politikalar izlemiştir. Bu durum,farklı düzeylerde, tüm Doğu Avrupa ilkeleri için geçerlidir ve bu nedenle SSCB bu ülkelerden kolaylıkla vazgeçmiştir. Çünkü kendisinin kontrolü kaybettiğini bilmekteydi.
Metodun örgütler düzeyine uygulanmasının tipik örneği PKK'dır. Lider tasfiye edilmiş ve örgüt, liderini tasfiye eden güç ve başka güçler tarafından kullanılmıştır.
Bu nedenle bir partideki yönetim değişikliğinin sonuçları herkesi ilgilendirir. Yeni liderlik ve izleyeceği politikalar önceden kararlaştırılmış olabileceği gibi doğal bir süreç içinde oluşacak boşluk birileri tarafından doldurulabilir. Her halde gelişmeler devleti ilgilendirir ve sürece müdahale demokrasi karşıtı değil onun gereklerini yerine getirmek olarak algılanmalıdır. Bu durumda devlet organize olan ama kimliğini saklayan bir gücün operasyonuna engel olmaktadır.
Türkiye'deki her parti hepimizindir. Beğendiğimize oy veririz, beğenmediğimizi de belalardan koruruz.