« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

M. METİN KAPLAN

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

28 Eyl

2015

Türk dış politikasının cenaze namazı

Gökhan Bacık 01 Ocak 1970

Moskova’da cami açılışı yapan Rusya lideri Putin’i izlerken insan “propagandanın” ne garip bir şey olduğunu anlıyor.

Yıllardır Suriye’de öldürülen, evinden sürülen insanlar için sabah akşam lanetlenen Esed’in “bir numaralı destekçisi” olan Putin, cami açılışında sağına Filistin liderini soluna Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı alarak İslam dünyasının “yanaklarından öpüyor”.

Birkaç soru soralım: Suriye’de kaç kişi öldü? Kaç kişi evinden edildi? Bu olup bitenlerde Rusya’nın etkisi mi daha çoktur İsrail’in mi?

Arkasından gelen “Esed’le geçiş süreci olabilir” mealindeki açıklama. O zaman insan sormadan edemiyor: Türkiye’nin ballandırarak anlattığı Suriye dış politikası ne oldu?

Cevabını Fehim Taştekin vermiş: “Putin, Suriye politikasının cenaze namazını Moskova’daki yeni camide kıldırdı!”

Niyet ve dış politika

Bir televizyon programında gazeteci Murat Yetkin birkaç yıl önce bir bakanın kendisine “Suriye’de Esed altı aya kalmaz gider” dediğini söyledi.

Yetkin, bunun “off the record” kaydıyla söylendiği için kim olduğunu söyleyemeyeceğini ifade etti. Bana kalırsa neredeyse bir fiyasko olan böyle bir öngörüsüzlüğün saklanmaması gerekiyor. Yetkin, çıkıp Türk halkına bu fiyaskovari öngörüsüzlükte bulunan bakanın ismini açıklamalı.

Yetkililer “Ama Suriye konusunda niyetimiz iyiydi” diyorlar. Dış politikada temel mesele sonuçtur!
Sahadan 5-0 mağlup ayrılan takımın teknik direktörü de “kazanmak niyeti ile sahaya çıkmıştı” ancak bu kimseyi ikna etmez!

Sonsuz yanlışlar

Suriye’de hızla Esed rejiminin yıkılıp gideceğini düşünmek hataydı...

Suriye’de yıkılan rejimin yerine hızla istikrarlı bir yeni rejim kurulacağını düşünmek hataydı...

Suriye’deki bir rejim krizinin doğuracağı sonuçların başta Kürtler’le ilgili sonuçlarını yanlış okumak hataydı...

Suriye gibi Türkiye’ye 900 km sınırı olan bir ülkenin uzun zaman istikrarsızlaşırsa doğuracağı sorunları iyi okuyamamak bir hataydı...

Sağdan soldan getirilen muhaliflerin günün sonunda Şam kadar Ankara’nın da başına bela olacağını okuyamamak hataydı...

Suriye sorununun Türkiye’nin üstesinden gelemeyeceği bir mülteci dalgasına yol açacağını öngörememek bir hataydı...

Suriye krizinin, Türkiye’nin Kürt sorununu başka bir evreye götüreceğini öngörememek bir hataydı...

Suriye’de gerilim başlayınca “biz muhalifiz” diye ortaya çıkanlardan bir numara olmayacağını görememek bir hataydı...

“Sen ılımlısın” diyerek bölgeye doldurulan “silahlı gruplara” ümit bağlamak hataydı...

Bu liste uzatılabilir. Kısacası “güle oynaya” Türkiye’nin “uzun yıllar uğraşacağı büyük bir sorunun oluşumuna” katkıda bulunuldu.

Türk dış politikasının hali

Dış politik alanda, büyük ihtimalle “bütün Cumhuriyet döneminde görülmeyen” biçimde bir kriz içindeyiz.

Türk dış politikasının ana sütunları yıkılmış halde. Üzüntü verici biçimde Türkiye “para sağlayacak” birkaç ülkenin etrafında dolaşan bir “sıradan ülke” konumuna gelmiş halde. Rusya, Suudi Arabistan, Katar gibi ülkeler neredeyse düvel-i muazzama halini almış ve Türkiye’ye istediklerini yaptırıyor.
İç kamuoyunun bir kısmı “kendisine verilen propaganda ilacı” ile farkında değil ancak en Kemalist dönemde olmadığı kadar İslam dünyasında mevzi kaybediyoruz.

Şöyle yazayım: Bir numaralı müttefikimiz Suudiler düzenli olarak Yemen’i bombalıyor. Kaç kişi öldü?
Yemen’i kaybediyoruz... Kuzey Afrika’yı kaybediyoruz... Hatta Balkanlar’ı kaybediyoruz...

1971 yılındaki Pakistan-Hindistan Savaşı’nı andıran bir ortamdayız. Pakistanlılar “Savaşı kazanıyoruz, düşmanı mahvettik” şeklindeki hükümet propagandasının altında sarhoş iken tarihlerinin en büyük mağlubiyetini alıyordu...

Ziyaret -> Toplam : 145,90 M - Bugn : 80693

ulkucudunya@ulkucudunya.com