Türkiye'yi kim yönetiyor?
Özcan YENİÇERİ 01 Nisan 2008
Üst kültür alt kültürün; zengin yoksulun; kentli kırsalın her zaman önündedir. Kültürlü, zengin ve kentlilerin örgütlenme yetenekleri de üstündür. Örgütlü azınlıklar bir biçimde örgütsüz çoğunlukları yönetirler. Sosyolojik kural budur.
Ancak Türkiye yönünden işi daha da vahim kılan üst kültür, zengin ve kentli elitin milli duyarlılıktan, Türk milletinin kültür ve değerlerinden tamamen kopuk olmasıdır. Bunun üzerine geniş kitlelerin örgütsüzlüğü ve kaderciliği de eklenince durum Türkiye’de daha vahim bir hal almaktadır.
Bugün mevcut iktidar, bir avuç; Türkiye’yle -Türk milletiyle, Türk kültürüyle, Türk Tarihiyle ve İslamiyet’le- ilişkisini kesmiş olan entelektüel klan mensubunun programını uygulamaktadır. Büyük sermayenin, etkin medyanın ve güçlü dış destek sahibi entelektüel aşiretin iktidar üzerindeki etkisi halkın etkisinden çok fazladır. Bu nedenle iktidar, halktan daha çok bir avuç televizyon programcısına, AB komiserine ve basın mensubuna hesap vermek gereğini duyuyor.
“Soykırım” savunucusu, 301. Madde düşmanı, milli devlet karşıtı, azınlık imtiyazı peşinde koşan ve özünde Türklüğün ve İslamiyet’in Ön Asya’daki varlığı ve egemenliğinden rahatsız olan bu bir avuç klan mensubu, Türkiye’nin siyasetinde halktan daha fazla yer tutuyor. Çoğunluğu temsil eden iktidar da bu klanla işbirliği içinde daha doğrusu onların arzuları istikametinde siyaset üretmeye çalışıyor.
Evrensel değerler, hümanite, insan hakları, ifade özgürlüğü ve demokrasi gibi kavramlar, bu malum klanın tekelinde devlet ve millet düşmanlığının aracı olarak kullanılmaktadır. Bu düşünsel klan, neredeyse tüp bebek tipi yöntemleri kullanarak suni azınlık üretmekte, bunu ileri sürerek Türkiye’yi param parça, birbiriyle ilgisi olmayan firatri, aşiret ve cemaatten ibaret ilkel bir halk olarak göstermeye çalışmaktadır.
Devlet ile demokrasiyi; güvenlik ile özgürlüğü; din ile devleti; hukuk ile demokrasiyi bir birine karşıt gören bu zihniyettir. Bu adamların dağarcıklarında birlik, beraberlik, bütünlük, sentez gibi kavramların yeri yoktur.
İktidarı büyük ölçüde etkileyenler, bu bir avuç örgütlü ve etkin klan mensuplarıdır. Türkiye’de iktidarda kalabilmek büyük ölçüde bu azınlık klanının tatmin edilmesiyle yakından ilişkilidir. Onların mahkemedeki davaları için AB’den komiserler gelmekte, arzuladıkları gibi hareket edebilmeleri için de TBMM’den yasalar çıkarılmaktadır.
Çiftçisine “ananı da al git” diyenler, liberal klanların “biz kurşun asker değiliz” diyerek rest çekmesi karşısında suspus olmaktadır. Sayıları ancak binler mertebesinde olanların sorunlarının, miktarı milyonları aşanların sorunları karşısında daha öncelikli bir konuma gelmesinin nedeni de budur. Çünkü onlar iktidarları sarsacak kadar güçlüdürler. Bu güçleri sayesinde ülkenin gündemini de bu lobiler, localar ve onların dışarıdaki uzantıları tayin etmektedir.
Benim işçim, köylüm, esnafım, garibim ve gurabam söylemleri yalnızca seçim zamanlarıyla sınırlı kalıyor. Ayrıca onlar, bir torba kömür ve bir paket gıdayla ikna da edilebiliyorlar.
Türkiye’yi işte bu, halktan destek alarak yönettiğini sananları etki altına alanlar yönetiyor!