AKP'nin kaderi ve Türkiye'nin kaderi!
Arslan Bulut 01 Ocak 1970
Ahmet Davutoğlu, "Şu anda Türkiye'nin kaderi, AK Parti'nin kaderiyle örtüştü. Başka hiçbir Avrupa'da, hiçbir çağdaş demokraside bir partinin kaderi bir ülkenin kaderiyle böylesine örtüşmemiştir" dedi!
Yoksa tam tersi mi?
Zira AKP bir defa daha tek başına iktidara gelirse "Türk" adı anayasadan silinecek. Öyle demediler mi?
Türkiye, Türk Milleti'nin devleti değil midir? Türk Milleti, Anayasa'dan kaldırılırsa, devlet kimin devleti olur ve Türkiye kalır mı?
***
Davutoğlu, bir de "Devam etmesi gereken şey ne? Kurucu ilkeler" dedi.
Mehmet Ali Şahin de 13 Temmuz 2015 günü "AK Parti fabrika ayarlarına dönecek ve tek başına tekrardan iktidar olacak" demişti.
Peki nedir AKP'nin kurucu ilkeleri veya fabrika ayarları?
Bunu anlamak için başvurulacak birinci kaynak AKP'nin programıdır. O program ise daha parti kurulmadan Tayyip Erdoğan'a ABD'den gönderilen üç buçuk sayfalık gizli bir belge esas alınarak yazılmıştır. Belgesini ve delilini ilk defa 26 Ağustos 2001 tarihli Büyük Kurultay'da yayınladım! Aradan 14 yıl geçti, bu gizli belge konusunda hiçbir açıklama yapılamadı!
***
Erdoğan'a gönderilen gizli belgede "Ankara, yerel yönetimlere otonomi vermek ve millî hükümetin fonksiyonlarını yerel düzeyde merkezi olmaktan çıkarmak zorundadır. Dünya, bütün hükümetlerden bunu istemektedir" deniliyordu...
AKP, programına aldığı bu talepleri, "devlet reformu" adı altında uygulamaya çalıştı. Akşam muhabiri Ercan Yavuz'un haberine göre 2003 yılı Nisan ayında, İsviçre Kanton Modeli ile İtalyan Birlik Modeli örnek alınarak hazırlanan Kamu Yönetimi Reform Tasarısı'nda eğitim, sağlık, din hizmetleri İl Özel İdareleri'ne devrediliyordu...
Özal'ın çıkış noktası da "Türk dediğin nedir ki?" anlayışıydı. Zaten Tayyip Erdoğan da sık sık "Türk" yerine "Türkiyeli" ve "merkezi idare" yerine de "merkezi hükümet" diyordu. Merkezi hükümetten bahsettiğiniz yerde yerel hükümetler de olur!
AKP Kurucular Kurulu kitabının 8'inci sayfasında, "Partimiz merkeziyetçi devlet anlayışından vazgeçilmesini öngörür" deniliyordu.
Kurucular Kurulu kitabının 11'inci sayfasında, "Partimiz küreselleşmenin gerektirdiği yapısal dönüşümlerin kaçınılmazlığını ve en az maliyetle gerçekleştirilmesini savunur" deniliyordu...
Programın 35'inci sayfasında, "Çağımız bir yönüyle küreselleşme çağı, diğer yönüyle yerelleşme ve yerel yönetimlerin devlet sistemleri içindeki ağırlıklarının arttığı bir çağdır" deniliyordu!
Zaten gizli belgede de "Ankara, küreselleşmenin gerekliliğini anlamak ve dünyada geçerli olan kurallara uyum sağlamak zorundadır. Ankara şunu da anlamalıdır ki uygun gördüğü kuralları uygulayıp, kendi çıkarlarına uymayanları reddetmesi mümkün değildir. Küreselleşmenin bir adı da şehirleşmedir" denilerek programa harfiyen uyulması isteniyordu.
***
AKP'nin kurucu değerleri, işte bunlardır. İşin özünü en iyi anlatan ise İstanbul İl Başkanı iken Aziz Babuşçu olmuştur. Babuşçu, "AKP iktidarından önce hepimiz Türk'tük. Etnik farklılıkları bahane ederek farklı isteklerde bulunmak yasaktı" diyebilmiştir.
AKP'nin kurucu değerleri, kendilerinin de sahip çıktığı gibi 31 Mart vakası, Menemen isyanı ve Dersim isyanıdır.
Öyle ki AKP'nin memur sendikası, İskilipli Atıf, Şeyh Sait ve Seyit Rıza'ya hakaret ettiği iddiasıyla Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Hüseyin Sözlü hakkında suç duyurusunda bulunabiliyor. Oysa cumhuriyet rejimi bu üç kişiyi, savaş sırasında İngilizlerle iş birliği yaptıkları gerekçesiyle idam ettirmiştir.
AKP, cumhuriyetin kurucu felsefesini yıkarak, gizli belge çerçevesinde yeni bir devlet kurmaya çalışıyor.
Bu itibarla ya Türkiye durur, ya AKP! İkisinin bir arada yaşaması mümkün değildir.