Kaos siyaseti
Mehmet Kamış 01 Ocak 1970
12 Eylül'deki AKP kongresinin tek bir yorumu var o da; parti köprüden önceki son çıkıştan da çıkma iradesini göstermedi ve girdiği ters yolda hızlanarak ilerlemeye devam etme kararı aldı.
7 Haziran seçimlerinde istediği sonuca ulaşamayan ve seçimden sonra hatalardan ders aldık ve daha çok alacağız gibi mesajlar veren AKP yöneticilerinin, böylece bugüne kadar olanlardan hiçbir ders çıkarmadıklarını da görmüş olduk. AKP bu kongreyle bütün herkese ‘lidere bağlılıktan başka bir şey vaat etmiyoruz' dedi. Eskiden seçimlere demokrasi, hukuk, adalet, çağdaşlık, kalkınma gibi vaatlerle giren AKP, şimdi sadece ‘lidere bağlılık' sözü veriyor.
‘Lider' de, tarafsız kalacağıyla ilgili ‘namusu ve şerefi üzerine ettiği yemine' rağmen, seçim sürecinde meydanlara inip mitingler düzenlemeye ve partisine oy istemeye hazırlanıyor. ‘Ne vaat ediyor?' diye soruyorsanız, bunun tek bir cevabı var o da; yargının, adaletin, ekonominin, ihalelerin, hazinenin, can ve mal güvenliğinin tek bir lidere bağlı olduğu yeni Türkiye!
Bu amaçla ‘lider' meydanlara inerek, mitingler düzenleyecek. Al bayrağa sarılmış şehit cenazelerinin başında konuşmalar yaparak oy isteyecek. Kah eline Kur'an-ı Kerim'i alacak, kah şehit olmuş bir devlet memurunun evine gidip aşır okuyacak. Böylece ne kadar da dini bütün bir insan olduğunu seçmenlere gösterecek. Gerçi bütün bunları, 7 Haziran seçimleri öncesinde de yapmıştı. Şimdi, daha farklı neler yapacağını hep beraber göreceğiz.
Ancak bugün en yandaş araştırma şirketlerinin anketleri bile AKP'nin tek başına iktidarının mümkün olmadığını söylüyor. Şehit cenazeleri üzerinden HDP'yi baraj altında tutup MHP'den oy çalma stratejisinin de ters teptiğini ortaya koyan anketler, toplumun terördeki en büyük suçlu olarak AKP politikalarını gösterdiğini her geçen gün daha yüksek sesle dillendiriyor. Küçük partilerle pazarlıklar, paraların havada uçuşması vs. vs. de sonucu değiştirecek gibi değil. AKP'nin bırakın anayasada bir oynama yapacak kadar çoğunluk elde etmesi, tek başına hükümet olması bile mümkün görünmüyor. Hatta Dimyata pirince giderken çok büyük ihtimalle evdeki bulgurdan da olacaklar. Bu arada AK Parti'nin misyon isimlerinin de birer birer partiden ayrıldığını ve tek adam haricinde kimsenin kalmadığını da hatırlatmakta fayda var.
Buradan görünen o ki, AKP her geçen gün etkinliğini ve oy oranlarını eritiyor ve 1 Kasım'da, 7 Haziran'dan daha kötü bir sonuçla karşı karşıya kalacak. İşte bu durum AKP ve onun üzerinden hükümet yetkileri kullanan Recep T. Erdoğan için tam bir kâbus senaryosu. Türkiye'nin normalleştiği ilk gün, başta 17-25 Aralık soruşturmaları olmak üzere o tarihten bu yana işlenen bütün suçların klasörleri raflardan inecek. Üstelik toplumsal hafıza yapılanları da unutacak gibi görünmüyor.
Bu nedenle Türkiye'nin normalleşmesi kısa vadede mümkün olmayacak. Tek başına iktidarı elde edememesi durumunda işlediği bütün suçların hesabının sorulmasından korkan AKP ve ona yaslanan yerlerin kurtuluş için tek bir yolu kalıyor; ‘kaosu artırmak'. Bu yüzden 1 Kasım seçimlerinin olup olmamasını anket sonuçlarının belirleyeceğini düşünüyorum. İstikrar adı altında tek adam rejiminin dayatıldığının fark edilmesiyle azalan AKP oylarındaki erime devam ederse, seçimin yapılmasını engelleyecek kadar kaos tırmanacak. Umarım yanılıyorumdur.