`Erdoğan için varlık meselesi!`
Arslan Bulut 01 Ocak 1970
Tayyip Erdoğan, "Bana göre 1 Kasım seçimleri bir kırılma noktasıdır. Eğer istikrar istiyorsak, eğer güven istiyorsak, eğer huzur istiyorsak, gerçekten yerli ve millî bir yapı istiyorsak, milletçe 1 Kasım'da vereceğimiz oyun neyi belirleyeceğini çok iyi düşünmemiz lazım. Aksi takdirde şu geçen 5 aylık süre içinde neler yaşadığımız ortada. Koalisyon görüşmelerinde neleri kaybettiğimiz ortada. Bunun yanında terörle olan mücadelede kaybettiklerimiz ortada" dedikten sonra 13 yıllık süre içinde bire üç kattıklarını, istikrar güven ortamının yeniden yakalanması gerektiğini söyledi.
Bu sözler, "AKP varsa huzur, istikrar, güven var, AKP yoksa huzur da yok, istikrar da güven de..." anlamına geliyor. Oysa Türkiye'yi kendi rayından çıkaran AKP... PKK'nın silâhlanmasına yol açan çözüm sürecini başlatan operasyona izin vermeyip terör örgütünü ve dolayısıyla terörü dirilten de AKP...
Ayrıca bu sözler, Cumhurbaşkanlığı makamında bulunduğu halde, Erdoğan'ın Anayasa'ya aykırı olarak bir parti için oy istemesi anlamına geliyor.
***
Peki Erdoğan, bu seçimde de Anayasa'yı açıkça çiğnemek gibi bir riske neden giriyor?
İngiliz Financial Times gazetesinde David Gardner "Son iki yılda otoriterliğine karşı geniş çaplı protestolar, zorlayıcı politikalar ve yakın çevresine kadar ulaşan yolsuzluk soruşturmalarıyla karşı karşıya kalan Cumhurbaşkanı'nın sıkı sıkıya iktidarda kalması lazım, yoksa mahkemeye çıkarılma riski var. Ankara'da eski bir resmi yetkiliye göre, 'Bu onun için varlık meselesi.' Ankara'daki bir güvenlik uzmanı da 'Erdoğan'ın sorunu ne IŞİD, ne de PKK. Onun sorunu, kariyer plânlarının Haziran seçimlerinde çökmüş olması' diyor" diye bir analiz yaptı.
Gerçi bu tür tespitler, 17-25 Aralık operasyonlarından itibaren Türkiye'de de yapılıyor. Tam sayfa analizin İngiliz sermayesinin sözcüsü durumundaki bir gazetenin yazarından gelmesi önemli, çünkü bu adamlar, gerçeği aramaktan ziyade, siyasi bir hedefe nokta atışı yapar. İngiliz sermayesinin hedefi de AKP'nin başına Abdullah Gül'ü getirmek olabilir! Kayserili iş adamı Memduh Boydak'ın gözaltına alınması gibi karşı operasyonlar, bunun delillerinden biri olarak gösteriliyor.
Bir de Aydınlık gazetesinden Şafak Terzi'ye konuşan Prof. Michel Chossudovsky, "ABD, IŞİD ile savaşmıyor! Çünkü ABD'nin amacı, en nihayetinde Suriye ve Irak'ı istikrarsızlaştırmak ve bu iki ülkenin sınırlarını, etnik temelde yeniden şekillendirmektir. Ve bu yolda IŞİD'in rolü çok önemli. Ve Türk yetkilileri, ABD ile birlikte IŞİD'in desteklenmesinde suç ortağı" dedi.
***
Gardner, Erdoğan'ın Cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturduğu günden bu yana çok sayıda hakaret davası açtığını da yazıyor. Erdoğan ise "Yazılı ve görsel medyada şahsım başta olmak üzere tüm aileme her türlü hakareti bunlar nasıl yapıyorlar ortada. Yapıyorlar da ne oluyor? Ben bu hakaretleri sineye çekecek değilim. Başvuracağım tek yol var. Ne yapıyorum? Yargıya başvuruyorum" diyor.
Güzel de bir ülkenin en etkili köşe yazarları, seçim öncesi "Cumhurbaşkanı'na hakaret" iddiasıyla şikâyet edilerek baskı altına alınırsa, bu işin siyasi amaçlı olduğu ortaya çıkmaz mı? Cumhurbaşkanı'nın avukatı, bir yazıda hakaret edildiğini üç-dört ay sonra mı anlıyor? Çok açık ki ortada hakaret yok, eleştiri var. Şikâyetler, bu eleştirileri durdurmak için... Yoksa Erdoğan'ın başkanlık hayalleri bir tarafa, siyasi hayatı bitecek. Aslında bitti de "yeniden seçim"le dört ay daha uzattı.
Bu arada olan milletin çocuklarına oluyor!