29 Mart 1931 de avukat Ahmet Göze ve Hatice Göze’nin yedinci çocuğu olarak Sivas’da doğdu. Vural ve İzzeddin adlı iki ağabeyi, Edibe adlı bir ablası ve küçük yaşta vefat eden Feriha ve Olcay adında iki kız kardeşi daha vardır. Babası henüz on sekiz yaşındayken gönüllü olarak Birinci Cihan Harbi Kafkasya cephesinde savaşmak üzere askere yazılmış ve üç sene süren esâretten, mâceralı bir kaçışla vatana dönmüştür. Hem Edebiyat hem de Hukuk Fakültesini bitiren bu keskin zekâlı, Türk münevverinin, küçük Ergun’un yetişmesinde ve karakter teşekkülünde büyük tesiri olacaktır. İlkokulu önce Recep Handan daha sonra Fevzipaşa Mektebi’nde okur.O günün Sivas’ında çocuklarını Fransız ve Alman okullarına yazdırmaktan geri kalmayan, yaz tatillerinde İstanbul’un en nezih sayfiyelerine götüren bu fedâkâr baba, büyük oğullarının tahsil hayatında istediği başarıyı bulamayınca küçük Ergun’u karşısına alarak “Ağabeylerini kolejlere yazdırdım fakat istediğim neticeyi alamadım, onun için seni Sivas Lisesi’ne göndereceğim” der. Fakat özel alâkasıyla kendi gibi keskin bir zekâya sahip oğlunu gerek Fransızca gerek edebî ve dînî bilgiler vâdisinde beslemekten de geri durmaz. Böylece biraz da devrin icâbı ağır hastalıklarla geçen bir delikanlılıktan sonra Ergun Göze, Çorum Lisesi’nden mezun olarak, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ne yazılır.
İstanbul yıllarının ilk günleri bu taşra delikanlısı için kendi deyişiyle biraz serserilik devresi olacaktır. Fakat toparlanması uzun sürmez. Babasından tevârüs ettiği milli ve mânevî hassâsiyet, üniversite yıllarında içine girdiği fikir mücadelesinde ilk sürgünlerini vermeye başlar. Sınıf arkadaşı Hicran Gürsan ile böyle bir atmosferde tanışarak hayat arkadaşlığına doğru ilerlerken, çok sevdiği ve değer verdiği babasını 1953 yılında kaybedecektir. 1 Mayıs 1954’de öğrenciliğin kıt imkânlarına rağmen evlenecekler ve kısa bir müddet sonra askerlik vazifesine sıra gelecektir.
1955 yılında ilk çocukları dünyaya gelir. Kâğıthane ve Diyarbakır’da îfâ edilen vatanî görevden sonra aralarında Amca Matbaası’nın da bulunduğu bâzı iş teşebbüslerinde bulunur. Fakat bunların hiç birisi uzun soluklu olmaz. 1958’de ikinci çocukları dünyaya gelir.
Profesyonel yazı hayatına, 1965 de Bâb-ı Âli’de Sabah Gazetesi’nde başlar. Bir sene sonra fikrî anlaşmazlık yüzünden gazeteden ayrılacak avukatlık yapmakla yetinecektir. Aynı sene üçüncü çocukları dünyaya gelir.
Çok sevdiği ve bağlandığı aziz dostu Fethi Gemuhluoğlu’nun tavassutuyla 1969’da Tercüman Gazetesi’ne fıkra yazarı olarak girer. Böylece hayatının en aktif, renkli ve mücadele dolu yılları başlamıştır. Dış seyahatler, çarpıcı röportajlar birbirini tâkip eder. Devrin ileri gelen devlet adamlarıyla memleket meseleleri îcâbı kurulan münasebetler gene memleket menfaatleri îcâbı bâzen menfi bâzen müsbet seyir tâkip etmekte, sütunu zaman zaman çok sert polemiklere ev sâhipliği yapmaktadır. Bu sert fikir çarpışmaları zaman zaman mahkemeye kadar gitmekte fakat gene de onu doğru bildiğini söylemekten geri koymamaktadır. Tercüman Gazetesi’nin zamanla değişen politikasıyla birlikte Ergun Göze de ne zamandır yaptığı durum değerlendirmesini sonuçlandırarak Haziran 1988'de gazeteden ayrılır. Zira onun değerlerini ve inancını paylaşmayan bir yayın organında kalem oynatmanın kendisi için bir mânâsı kalmamıştır.
1 Haziran 1989'da Türkiye Gazetesi’nde yazmaya başlar. Bu mâcerâ 5 Haziran 1991'e kadar sürecek,tâviz vermediği doğruları yüzünden buradan da ayrılacaktır. Bir müddet TGRT de yorumculuk yapar. Önce haftada beş gün olan programı haftada ikiye indirilir ve bir müddet sonra kibarca işine son verilir. Daha sonra Günaydın Gazetesi’nde 16 Mayıs 1994 de başlayıp 20 Temmuz’da sona eren kısa bir yazı mâcerâsı yaşar.
Bir yandan aziz dostu Aydın Bolak’ın teklif ve teşvikiyle başına getirildiği Boğaziçi Yayınevi’nde de kendi telif ve tercümelerinden başka çeşitli kültür ve sanat kitapları yayınlayarak faydalı olmaya çalışmaktadır.
2004 yılında Çukurova grubunun yayın haklarını satın aldığı “Halk’a ve Olaylara Tercüman” Gazetesi’nden gelen ısrarlı teklifle tekrar yazı hayatına başlar. Son derece acele âdetâ oldu bittiye getirilen bu ânî çıkış kaliteli bir yazar grubunu bir araya getirecek fakat yanlış yayın politikası yüzünden maalesef uzun sürmeyecektir. 2006’da Ergun Göze ile birlikte kalabalık bir yazar kadrosunun son derece yakışıksız bir biçimde işine son verilir. Zaten kısa bir müddet sonra da gazete kapanır.
Ergun Göze’nin hayâli, yayın dünyasına kazandırmak istediği kaliteli ve vasıflı eserlerdir. Fakat bu yolda gerekli sermaye desteği olmadığı için zaten ticarete yatkın olmayan mizâcı dolayısıyla maddî ve mânevî gücünü fazlasıyla zorlayarak Boğaziçi Yayınevi’ni ayakta tutmaya çalışır. 2007 yılı Ekim ayında Kubbealtı Vakfı tarafından yazı hayatının 50.yılı dolayısıyla bir şükran günü düzenlenir. Mücadeleyle geçen hayatı, ilerleyen yaşı ile birlikte bâzı sıhhî problemlerin doğmasına sebep olmuştur. Arka arkaya önemli ameliyatlar geçirir. 12 Ekim 2009 günü işe gitmek üzere evinden çıktığında kendini iyi hissetmeyerek geri döner ve Moda’daki evinde geçirdiği kalp krizi sonucu vefat eder. Merkezefendi Câmii’nde kılınan öğle namazının ardından aynı yerde toprağa verilir. Mekânı cennet olsun.
ESERLERİ
1-Meşhurların Son Sözleri
2-Anadolu Sahabeleri
3-Peyami Safa-Nazım Hikmet Kavgası
4- Peyami Safa’dan seçmeler (Prof.Faruk Kadri Timurtaş ile beraber)
5-Dirilen Çöl-Kaddafi
6-İçimizden otuz kişi
7-Çar Tabancası (Piyes)
8-Üçüzler (Piyes)
9-Üniversite Dosyası-Profesörler Geçiyor
10-Dışişleri Kavgası
11-Ecevit Çıkmazı
12-Bulunmuş Defterden Cuma Düşünceleri
13-Üniversite Niçin Çöktü
14-İslâmiyet ve Teknoloji
15-Freud ve Freudizm
16-Üç Büyük Mustarip- Cemil Meriç- Peyami Safa-Necip Fazıl Kısakürek
17-Rusya’da üç Esaret Yılı (Babası Ahmet Göze’nin esaret hâtıraları)
18-Gözümle ve Gönlümle Tanıdıklarım
19-Peygamberimiz ve Dört Halifesi
20-İslâm’a Selâm
21-Ergun Göze Aziz Nesin Kavgası
22-Peyami Safa
23-Thedor Harzl’in Hatıraları
24-Besmele Bahçesi
25-Kuğunun Son ötüşü (Çanakkale Destanı)
26-Esmâü’l Hüsnâ
27-Yaşasın Hâtıralar
28-Buz Tutan Gözyaşları (Sarıkamış dramı)
29-İslâm Davası- Malik Binnebi’den tercüme
30-Kur’anı Kerim Mucizesi- Malik Binnebi’den tercüme
31-İslâm ve Demokrasi
32-Cezayir’de İslâm’ın Yeniden Doğuşu –Malik Binnebi’den tercüme
33-Asrın Şahidinin hatıraları
34-İsrail’in Gizli Dosyası- Vincent Monteil’den tercüme
35-Diktatörler Yüzyılı- Arthur Conte ‘dan tercüme
36-Aydınlar Yüzyılı- Mıchel Wınock’dan tercüme