« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

M. METİN KAPLAN

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

12 Eki

2015

Bülent Keneş'in söyleyemedikleri...

Mümtaz’er Türköne 01 Ocak 1970

Kocaman, iri bir kayayı devletin iş makinelerini, topunu tüfeğini seferber edip, elinde kaleminden ve fotoğraf makinesinden başka bir nesne olmayan gazetecinin üzerine atıyorsunuz.

Mahkeme kapılarını arşınlayan, sokakta dövülen ve hapse tıkılan anlı-şanlı gazetecilere bakar mısınız? Boğazlarına yapışmış, ellerini arkadan kelepçelemiş ve dört duvar arasına sokmuşsunuz. O ülkede hakikat adına, değerli ve üstün tuttuğunuz en başta insan hayatı olmak üzere, bütün kutsallarınız adına ne bekleyebilirsiniz? Gazetecilerinize haşerat muamelesi yapıp ezdiğiniz zaman o koca kaya kütlesinin altında kimler ne işler çevirecek?

Meydan çıyanlara, yılanlara, akreplere kalıyor. Gazeteci gerçeği arama ve halka olan bitenleri aktarma görevini yapamaz hale geldiği zaman, karanlık kuytu köşelere yerleşenler etrafa ölüm saçıyor. Dünyanın ileri ülkelerinde olduğu gibi, gazetecilerin baskıya ve şiddete maruz kalmadan işlerini yapabildiği bir ülke olsaydık, dün Ankara'da o bombalar patlayabilir miydi? Nedir kanla büyük hedefler peşinde koşanların hesabı? Kumpaslar deşifre edilmeyecek, tezgâhlar ortaya çıkmayacak; en kestirmeden kan döküp cesetlerin üzerine basa basa yürüyüp geçecekler. Kimse dönüp de hesap soramayacak. Nasıl olsa gazeteciler kıstırılmış vaziyette, halk her an yalanlarla dolanlarla kandırılabilir ve işlenmiş-işlenecek bütün suçların üzeri örtülebilir. Öyleyse, örgüt şefleri, suçlular, sahtekârlar, siyaset sapkınları neden korksun?

Dün sabah Çağlayan Adliyesi'ne büyük umutlarla gitmiştim. Sabırla Bülent Keneş'in hakim karşısına çıkartılmasını ve umutla serbest bırakılmasını beklerken hepimizin yüreğini ağzımıza getiren o haber geldi. Gazetecinin işi zaten haber; ama olmaz olsun böyle haber. Ülkenizin başkenti kan gölüne dönmüş. Tutuklanmak üzere hakim karşısına çıkartılan gazeteci arkadaşınızın akıbetini öğrenmeye çalışırken, ülkenizin üzerine çöken bu karabasanın müsebbibini de anlamak aciliyet kazanıyor. Bülent Keneş'in Ankara'daki katliamda ölenler ve yaralananlar için başsağlığı ve geçmiş olsun mesajını avukatlar naklederken, aklımdan şunlar geçti:

Bülent Keneş, Türkiye'nin en donanımlı ve tecrübeli gazetecilerinden biri. Uluslararası ilişkiler alanında İran'ın bugününe dair esaslı bir doktora tezi var. Canımızı yakan, dengemizi bozan bölgesel sorunlar konusunda parmakla gösterilecek uzmanlarımızdan biri. Dün geceyi Terörle Mücadele Şubesi'nde, daracık bir hücrede geçirmekten bitkin olmasaydı, onun yerine her zaman olduğu gibi eşiyle ve çocuklarıyla vedalaşıp Yenibosna'daki gazete merkezine gelmiş ve tam da bombanın patladığı saatlerde editörleriyle sabahki yayın toplantısında olacaktı. Başsağlığı ve geçmiş olsun mesajı yerine, bu olayı masaya yatıracak ve enine boyuna ihtimalleri gözden geçirecek ve bir neticeye varacaktı. Sonra bu neticeyi bir habere ve yoruma döküp okuyucusuna duyuracaktı. İşte Bülent Keneş'in vardığı o netice, o bombayı patlatanların yüreğine kurşun gibi inecek ve korku içinde titreyeceklerdi.

Kurduğum ilişkiyi gazetecinin aslî görevi ile temellendiriyorum. Terörle mücadele ve bu türden vahşi katliamları önleme görevi gazetecinin işidir. Devletin güvenlik birimleri, topladıkları istihbaratla teşebbüsü önler veya sonrasında failleri yakalar. Gazeteci ise "aklından bile geçirme" ihtarı ile foyasını meydana çıkartır. Çünkü terörün amacı propagandadır. Siyasî bir sonuç elde etmek için girişilen şiddet eylemlerine terör adını verdiğimize göre, eylemin siyasî bir ederinin bir propaganda değerinin olması gerekir. Gazeteci, bu amaçları ve araçları deşifre edip halkın önüne koyunca, terörü planlayan kendisini projektörlerin ortasında suçüstü yakalanmış gibi hissedecektir. Demokratik ve özgür ülkelerde halkı provoke eden terör eylemlerinin bir türlü dikiş tutmamasının sebebi işte budur.

Bülent Keneş'in bize söyleyemedikleri işte bunlar. Entrikaları çözen, karanlıkları aydınlatan, gerçeğin peşine düşen, fikri takip eden gazetecileriniz yoksa, terör tezgâhı kurup işletmek çok kolay değil mi? İşletin fısıltı gazetesini, korkuyu yayın, insanların aklını başından alın; size kim engel olacak? Zorbalık, zorbalıkla beslenecek. Nasıl olsa Bülent Keneş dört duvarın arkasında...

Ziyaret -> Toplam : 146,01 M - Bugn : 61175

ulkucudunya@ulkucudunya.com