« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

08 Nis

2008

Bundan sonra neler olur?

İsmail KÜÇÜKKAYA 08 Nisan 2008

Başbakan Erdoğan, tıpkı 27 Nisan bildirisinden sonra olduğu gibi kapatma davasının ardından Anadolu turuna başladı. Hemen her gün bir başka ilde konuşan Başbakan, bir yandan Mart 2009'daki yerel seçimlere "erken start vermiş" oluyor, diğer yandan olası kapatılmaya karşı tabanda "safları sıklaştırma" hamlesi başlatıyor.

Erdoğan vatandaşa, "tek gücüm sizsiniz. Sistem bana bir kez daha çelme atmaya çalışıyor. Yanımda olun" demek için il il dolaşıyor.

CHP lideri Baykal, "uzlaş, AKP'yi kurtar" çağrılarına, "ben altı yıldır onları uyarıyorum. Sistemi çok zorladılar" diyerek kapıyı kapatmış durumda. Baykal, Erdoğan'a "siyasi yasaklarını kaldırmıştım, seni bir kez kurtarmıştım o zaman mağdurdun. Şimdi durum değişti" diyor.

MHP Genel Başkanı Bahçeli de, çok alışkın olmadığımız bir çerçevede siyaset yürütüyor. Bunun son adımı olarak da "parti kapatmaları güçleştirecek düzenlemeler konusunda kendi çizdiği sınırları bozmayacağını" ortaya koydu. Bahçeli AKP'ye, "Cumhurbaşkanlığı'nda, türban düzenlemesinde senin yanında oldum. Ama gittiğin yol yol değil, artık beraber yürüyemeyiz bu yollarda" mesajı veriyor.

Yani siyasi oyunun aktörleri pozisyonlarını netleştirmiş durumdalar. Bu saatten sonra siyaset sahasında, oyunun akışını değiştirecek büyük bir ittifak beklemek gerçekçi görünmüyor.

Asker, anayasadaki türban düzenlemesinden bu yana sesini çıkarmıyor, oyuna müdahil olmuyor, böylece yıpranmaktan da kurtuluyor.

Bu kez sistemi koruma görevini yargı üstlenmiş durumda. Önce siyasal zeminde muhalefet (3 Kasım, 29 Mart ve 22 Temmuz seçimleri), ardından Cumhuriyet kazanımları ekseninde asker (27 Nisan bildirisi) ve katılımcılık persfektifinde sivil toplum (Cumhuriyet mitingleri) hamleleri istenilen sonucu vermedi. Bu kez devreye dördüncü aşama olarak yargı girdi. Üstelik yargı, evrensel hukuk ilkelerini hatırlatarak, her kesime, mesela basına, Avrupa Birliği'ne, siyasilere "bağımsız yargıya müdahale etmeyin" uyarılarında bulundu.

Avrupa Birliği kapatma davasına karşı AKP'nin yanında yer aldı, ancak onların içindeki farklı sesler de devreye girince, bu kez AKP'ye "ama sen de mahalle baskısını önleyecek tedbirleri almalısın" dedi ve AKP'ci görünen tepkisine balans ayarı yaptı. ABD ise en baştan beri "ortada duran pozisyonunu" korumaya özen gösterdi. Evet, çok çetin geçen mücadelenin iç ve dış oyun kurucuları bakımından manzara-i umumiye böyle.

Kaybedilen bir yıl...

Bir yıl öncesine Nisan 2007'ye bakalım. O günlerde kimin cumhurbaşkanı adayı olacağını konuşuyorduk. Bir yandan Cumhuriyet Mitingleri düzenleniyor, diğer yandan Genelkurmay Başkanı Orgeneral Büyükanıt "özde değil sözde" açıklamasını yapıyordu. AKP ise cumhurbaşkanı adayını belirlemeye çalışıyordu. Sonra bildiri geldi, erken seçim yapıldı, Köşk'e Gül çıktı. Önce anayasayı değiştirme çalışması başlatıldı ama türban düzenlemesi öne çekilince bu proje rafa kaldırıldı.

Hani filmlerde olur ya, bir yıl öncesine dönsek, bugün geldiğimiz noktadan daha farklı bir yöne kaymamız için neleri değiştirmemiz gerekirdi acaba?

Sonuçta cumhurbaşkanlığı seçimi için bir yıl öncesinden çetin bir mücadele alanı açıldı.

Nuray Mert gibi, "madem riske girilecekti, sistemle kavga göze alınacaktı, o zaman Gül'ün Köşk'e çıkması için değil, üniversiteli genç kızların okullarına başörtülü gidebilmeleri için riske girilseydi" denilebilir. Gerçekten de, siyasi arenanın tüm ruhunu ve rengini Köşk seçimi değiştirdi.

Son bir yılda, hatta ondan önceki bir yılı da dahil edebiliriz, büyük bir demokratikleşme hamlesi gerçekleştirilse, her kesim için özgürlükler paketi açılsa, siyasi partiler yasası değiştirilse, dokunulmazlıklar kaldırılsa, AB konusunda hız kesilmese, her şey çok farklı olabilirdi.

Yüzde 47 oy alan bir parti açısından, Türkiye için büyük bir fırsat kaçırıldı. Köşk seçiminden bu yana tercihler yanlış kullanıldı. Daha büyük düşünülebilirdi. Demokratikleşme, AKP'nin hep kendi başına, kendi yararına adım attığı bir hamleye dönüştü. Ne zaman başı sıkışsa, yeni bir "demokratikleşme" projesi gündeme getirildi. Temel yanlış burada oldu. Üzücü bir durum tabii ki. Demokrasi hepimize lazım. Buradan çıkış yine demokrasiyle olacak. Ama AKP'nin yolu çok uzadı ve zorlaştı. Başbakan Erdoğan bunu gördü onun için şimdi Anadolu yollarında.

Ziyaret -> Toplam : 125,23 M - Bugn : 114754

ulkucudunya@ulkucudunya.com