Kürtler ne diyor?
Mahir KAYNAK 08 Nisan 2008
Avrupa Adalet Divanının PKK'yı terörist örgüt listesinden çıkarması hem kızgınlık hem de hayal kırıklığı yarattı. Kürt sorunu söz konusu olduğunda gözlerimiz ya çevremizdeki ülkelere ya da büyük güçlere çevrildi. Hiçbir zaman Kürt ne diyor, ne istiyor sorusuna cevap aramadık.
Karadenizli yerel kıyafetleriyle horon , Ege'nin efesi harmandalı oynarken rahatsız olmadık ama sarı,kırmızı, yeşil renkler bizi rahatsız etti. Kürt sözcüğü ile bölücülüğü neredeyse eş anlamlı olarak kullanmaya başladık.
Oysa iki halkın ayrışması ABD'deki bir etnik grubun ayrı bir devlet kurmasından daha zordu. Oradaki birlikteliği sağlayan ekonomik çıkarların özdeşliği iken bizde ucu hatırlanmayacak kadar eskiye dayanan bir ideal ortaklığı söz konusuydu. Hiçbir zorunluluk olmamasına rağmen Türklerle Kürtler bir arada yaşamaya karar vermiş ve bunu,tüm olumsuz şartlara rağmen, gerçekleştirmeyi başarmıştı.
Yıllar önce Kürtlerin bir toplantısında ' Siz yanaşma mısınız, köle misiniz de hak arıyorsunuz? Bir ülkenin vatandaşı iktidar talep eder ve bir sorun varsa orada çözer. Kürtlerin zaten bir devleti var ve adı Türkiye Cumhuriyeti' dediğim zaman büyük b ir alkış tufanının koptuğunu hatırlıyorum.
Kürtlerin sorunlarını hiçbir zaman başkasının sorunu saymadım. Kendimle Kürt'ü ayrı düşünmedim. Onlar Türkiye'nin her yerindeydiler ve her yer bizim kadar onlarındı. Ancak yoğun olarak yaşadıkları Güneydoğuda farklı bir ekonomik ve sosyal düzen vardı. Bölgede sanayi yoktu hatta neredeyse dönen bir çarka rastlamak mümkün değildi. Bölgedeki hayvancılık terör nedeniyle önemli ölçüde gerilemişti. İşsizlik ve fakirlik kol geziyordu. Sosyal açıdan bir örnek vermekle yetineceğim. Kızlar evlenecekleri zaman takas ediliyor ve adına berdel deniyordu. Yani kızlar alınıp satılıyor ama henüz bu alanda para ekonomisine bile geçilememişti ve takas yöntemi kullanılıyordu. Yani parayla satılma bile bir ileri aşama sayılacaktı.
Bundan daha vahim olan Kürt meselesi söz konusu olunca gözlerimizin dışarıya çevrilmesi ve kimin bu meseleye nasıl baktığını sorgulamamızdı. Şüphesiz dışarıyla işbirliği yapa kişiler vardı ve yalnız bırakılan halkın onlardan başka arkasından gideceği kimse kalmamıştı.
Bugün Kürtleri temsil ettiğini söylenen kimselerin önemli bir bölümünün kendi çıkarları peşinde koştuğu ve bölgedeki geriliğin hem sebebi oldukları hem de bunun sürmesini istedikleri bir gerçek. Bu nedenle bölge halkının sesini kimse duymuyor ya da duydukları sesin onların sesi olmadığını fark edemiyor. Bölgedeki sosyal ve siyasal yapı halkla devlet arsına bir duvar örüyor. Bu duvar yıkmak kolay değil. Geçmişte Gaffar Okkan halka aracısız yaklaşmayı denedi bedeli hayatı oldu. Siyasal planda AKP halkla doğrudan ilişki kumayı başardı ama onun da ayakta kalması risk altında.
Halka gidin ve onları anlamaya çalışın. Yüreğinizi ısıtacak şarkılar duyacaksınız. Kürt konusunda dışardan gazel okuyanlar umurumda bile değil ve beni korkutmuyor. Onlar yıldızlar kadar uzakta iken ben elimi uzatsam, bırakın dokunmayı, kucaklaşmış olacağım.