« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

27 Eki

2015

Kendimize demokrat olmayacağız

Abdülhamit Bilici 01 Ocak 1970

Bir zamanlar Batı'da ve Doğu'da yıldızı parlayan, başkalarına başarı örneği olarak gösterilen ülkemiz, bir süredir ne olursa olsun iktidarda kalmayı amaçlayan bir zihniyet tarafından gerilip kutuplaştırılıyor.

Her toplumda olan etnik, dini, mezhepsel, ideolojik farklılıklar bizim birer zenginliğimiz. Ancak demokrasi ve hukuk yolundan sapmış odaklar, dünkü vesayetçileri aratmayacak şekilde bu farklılıkları, bizi birbirimize düşürmenin aracı olarak görmekte.

Amaçları, toplumu tahrik etmek, farklı düşünenleri korkutup sindirmek, hayali düşmanlar üreterek taraftarlarını bir arada tutmak. Firavun'dan Hitler'e, Kaddafi'den Saddam'a zulüm ve keyfiliği sürdürmenin değişmez formülü bu.

Yakın zamana kadar umut kaynağı olan ve çok önemli başarılara imza atan AK Parti'nin son dönemde iç toplantılarında konuşulanlar tam da bu korkunç tabloyu ortaya koyuyor. Üst düzey AK Parti yöneticilerinin toplantısında konuşulanların yer aldığı, Nokta Dergisi tarafından da yayımlanan tutanaklarda önemli bir isim aynen şöyle diyor: “13 yıldır elimizde bir pipet, her duyguyu sömürdük. Bu, duygusal vampirlik.” Bir başka önemli isim, “Toplumun hangi kesimleriyle uzlaşı hangi kesimleriyle kamplaşma yaratacağız?” diyor.

Aslında tutanakları görmeye ihtiyaç yok. Çünkü görevlerini yapan gazetecileri, hakim ve savcıları hapse tıkan, cebinde çakı bile taşımayan bir sivil toplum hareketinden terör örgütü uydurmaya çalışan, dindar kesimin yüz akı hayırsever Anadolu kaplanlarına çirkin baskılar uygulayan, Alevileri, Kürtleri ve tüm muhalefeti düşman gören, 28 Şubatçılar ve tek parti yönetimi gibi yurtları, kreşleri, okulları, risale sohbeti yapılan evleri basan, televizyonları karartan, Abdullah Gül'e, Bülent Arınç'a, Fehmi Koru'ya bile tahammül edemeyen zihniyetin, bir hezeyan içinde olduğu açık.

Fotoğraf bu. Önemli olan, bu korkunç tablo karşısında bizler ne yapıyoruz, ne yapmalıyız? Herkes kendi muhasebesini yapsın, ben sadece Zaman Gazetesi olarak bu olan bitenler karşısındaki duruşumuzu paylaşayım.

Seçime giderken bütün siyasi partilerin görüşlerini okurlarımıza ulaştırmak için ayrım yapmaksızın AK Parti Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu dahil liderlerle görüşme talebinde bulunduk. CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu ile hukuksuzlukları konuştuk. Muhtemel bir CHP iktidarında başörtülülerin, imam hatiplilerin haklarının geri alınıp alınmayacağını sorduk. Umut verici cevaplar aldık. BBP lideri Mustafa Destici ile konuştuk. Ankara Haber Müdürü'müz Zekai Özçınar, Saadet lideri Mustafa Kamalak ile, Meclis İstihbarat Şefi'miz İbrahim Asalıoğlu, HDP lideri Selahattin Demirtaş ile röportaj yaptı. MHP lideriyle de görüşeceğiz.

CHP Genel Merkezi'ndeki randevumuzun ardından Ali Bulaç ile birlikte 102 vatandaşımızın hayatını kaybettiği Başkent katliamının yaşandığı alanı ziyaret ettik. Yaslı ailelerin acısını yüreğimizde hissettik.

Ankara'ya gittiğim günün akşamında Diyarbakır Baro Başkanı Tahir Elçi söylediği sözlerden dolayı hukuksuzca gözaltına alınmıştı. Fikirlerine katılır veya katılmazsınız ama sırf düşünceleri yüzünden bir baro başkanının, davet dahi edilmeden apar topar makamında gözaltına alınması demokrasi ve hukukla asla bağdaşmaz. Yayın mutfağındaki arkadaşlarla olaya demokrasi ve ifade özgürlüğü çerçevesinde yaklaşmaya karar verdik. Bu üzücü olaya yakın ilgi göstermesini istemek için aradığım Diyarbakır yayın temsilcimiz Aziz İstegün'den duyduklarım, benim için son günlerin en büyük müjdesiydi. Temsilci ve muhabirimiz bu hukuk dışı baskının yaşandığı geceyi baroda geçirmişler, röportajlarını yapmış, haberleri akşamdan hazırlamışlardı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı eleştiren sözlerinden dolayı bir şehit yakınının tutuklanmasına geniş yer verdiğimiz gibi, Berkin Elvan'ın anne ve babasına Erdoğan'ın avukatları tarafından dava açıldığını da sürmanşetten duyurarak aynı hassasiyeti göstermeye çalıştık.

Demokrat duruşuyla herkese cesaret veren ve genç gazetecilere örnek olan duayen gazeteci Hasan Cemal, cumartesi günü yayın toplantımızın konuğuydu. Medyaya artan baskılar yüzünden kendisi de hedef alınan, köşesini kaybeden Hasan Cemal ile mesleğimizin sorunlarını, gazetecilik hatıralarını, çok kafa yorduğu Kürt sorununu, bunaltıcı baskıları konuştuk. 2 saatten fazla süren sohbet adeta bir ders niteliğindeydi. Tüm olumsuzluklara rağmen Hasan Cemal bardağın dolu tarafına bakıyor, bugün yaşananların kalıcı olmayacağını düşünüyordu. Yani o da ustası Çetin Altan gibi asla “Enseyi karartmayın” diyordu.

Gazete olarak 10 Muharrem Cuma günü mütevazı ama çok önemli bir ilk adım atarak birlikte yaşadığımız Alevi ve Sünni hassasiyetlerini aynı derecede gözeten bir Muharrem eki yayınladık.

Kerbela'da şehit edilen Hazreti Hüseyin'in (ra) acısı her yıl Hak dostları ve Ehl-i Beyt aşıklarının yüreğini dağlar. Muharrem, Sünnilerin ve Alevilerin ortak değeri, Kerbela da ortak acısıdır. Ama bir taraf diğer tarafın bu acıyı nasıl hatırladığını pek bilmez. Muharrem ekinde iki kesime de ayna tutarak aslında birbirimize ne kadar yakın olduğumuzu göstermeye çalıştık. Sabahat Akkiraz'dan Ali Bulaç'a, Reha Çamuroğlu'ndan Mehmet Nuri Yılmaz'a, Ali Balkız'dan Cemil Tokpınar ‘a farklı isimlerin görüşlerini taşıyan çalışmaya gösterilen sıcak ilgi, toplum olarak sevgi, saygı ve akl-ı selime ne kadar ihtiyaç duyduğumuzun işareti oldu. Tek bir kişiden eleştiri duymadım. Bu umut verici yaklaşım, farklı kesimleri kucaklamaya dönük benzer açılımlar konusunda bize cesaret verdi. Ayrıca yaptığımız, “farklı kesimlere açılma” çağrımızın bize düşen kısmıydı. Böylece yayın mutfağı olarak, ötekileştirilenleri anlamaya dönük bir adım atmış olduk.

Silivri'den yükselen hüzünlü ses

Samanyolu Yayın Grubu Başkanı Hidayet Karaca, bir dizi senaryosu gerekçe gösterilerek 14 Aralık 2014'te bir polis baskınıyla tutuklandı. Bir yıla yaklaşan bu hukuksuz süreci ‘Bir Dizi Film' adı altında kitaplaştıran Karaca; İstanbul Çamlıca, Vatan ve Silivri çile yolculuğunda başından geçen zulümleri anlatıyor. Verilmiş olan bir tahliye kararı olmasına rağmen hukuksuz bir şekilde resmen rehin tutulan Karaca, kitabıyla kendi sesini bulduğunu söylüyor. Hidayet Bey'in tüm Türkiye'ye seslendiği:

“Bu toplumun her rengi benim rengim…

Her insanın derdi benim derdim…

Her acıyı duymak, her eli tutmak istiyorum…

Güzel günler çok yakın biliyorum”

dizelerini okurken hüzünlendim, ülkem için üzüldüm. Yaşanan zulüm ve hukuksuzlukları birinci ağızdan bizlerle buluşturan bu kitap, Bediüzzaman'dan Sabahattin Ali'ye düşünen insanlarımızın bitmeyen çilesini hatırlatan bir eser ve aynı zamanda dünden bugüne zalimlerin her zaman lanetlenip, mazlumların hep şerefle yâd edileceğini anlatan bir belgesel olmuş… Mutlaka okuyun.

Ziyaret -> Toplam : 125,27 M - Bugn : 24529

ulkucudunya@ulkucudunya.com