Kayyum kılıklı siyasî gasp
Turhan Bozkurt 01 Ocak 1970
Ankara Cumhuriyet Savcılığı, ‘tek kişilik üyesi olan ve sipariş mahkeme' diye bilinen sulh ceza hâkimliğinden sıkandal bir karar karar aldırdı.
Bu şekilde Koza İpek Holding ve iştirakine kayyum atanması tek kelime ile gasptır. Devlet eli ile mahkeme kılıfında yapılan bu gasp göstermiştir ki muhalif işadamlarını, gazetecileri susturmada yeni bir safhaya geçilmiştir. Anayasa'nın teminatı altındaki basın hürriyeti, mülkiyet hakkı, çalışma ve sözleşme hürriyeti, AKP iktidarı ve Saray'ın talimatları ile çöpe atılmıştır. TOBB, TÜSİAD, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti, Basın Konseyi, TGS ve Barolar Birliği başta olmak üzere kişi ve kuruluşlar ‘makul şüphe' gerekçesi ile yapılan siyasî gaspa karşı tek yürek, tek ses olmalı. Aksi takdirde bir savcının iki dudağı arasına sıkışmış kalmış adalet mekanizması daha da cesaretlenecek ve kayyum sopası büyük holdinglerin de başına indirilecektir. Koza'dan sonra Doğan Holding'e, oradan Koç Holding'e ve öteki isimlere uzanan kayyum skandalları sürpriz olmaz. Ekonomiyi yerle bir edecek böyle bir teşebbüse bugün burada, Koza Holding önünde kenetlenerek ‘dur' demeliyiz.
Ehl-i vicdan herkesin malumudur ki, 5 binden fazla kişiyi istihdam eden, vergi rekortmeni Koza İpek Holding'in medya grubu iktidarı rahatsız eden doğruları dillendirdiği için hedef seçildi. Koza İpek Holding Yönetim Kurulu Başkanı Akın İpek, rüşvet havuzuna girmeyi kabul etseydi ne şirketlerine kayyum atanacak ne de iftiralara maruz kalacaktı. İpek'in tek suçu(!) var, o da halkın haber alma hakkını sonuna kadar müdafaa etmiş olmasıdır.
İlaveten Koza İpek Medya'nın da içinde yer aldığı Koza Holding'e kayyum atanacağını hükümete yakın kalemşorlar aylardır yazıp çiziyordu. Saray'da yazılmış bir kararın 26 Ekim 2015'te akşam saatlerinde adliyede tescil edilmesi hukuk cinayetini ortadan kaldırmaz. Belli ki savcılık makamı, Kalaşnikof'lu polislerle yapılan baskından suç delili elde edemeyince siyasi baskılardan kurtulmak için kayyum skandalına sarıldı. Tam da 1 Kasım erken seçimine 5 gün kala böylesine tartışmalı bir karara imza atılmış olması, Türkiye'de pazar günü seçmenin özgür medyanın susturulduğu bir atmosferde, karartma altında sandığa gideceğini gösteriyor. Haddi zatında Anayasa'nın 30. Maddesi'ne göre “...basımevi ve eklentileri ile basın araçları, suç aleti olduğu gerekçesiyle zapt ve müsadere edilemez veya işletilmekten alıkonulamaz.” Koza Medya Grubu'na kayyum atanması bu veçhesi ile de Anayasa'ya aykırıdır.
KAYYUM GEREKTİRECEK DURUM YOK
Anonim şirkete (AŞ) kayyum atanması istisnai bir çözümdür. Anonim şirketlerin yasal organları, genel kurul, yönetim kurulu ve denetçilerdir. Şirketin, kanunen lüzumlu bahse konu organlarından birinin mevcut olmaması ya da fonksiyonunu icra edememesi halinde bu istisnai işlem için adım atılabilir. Kayyum, şirketi sona ermekten, iflastan kurtarmak için geçici bir çaredir.
Türk Ticaret Kanunu'nda ‘pay sahiplerinin sayısının düşmesi veya organların eksikliği' başlığını taşıyan 530. madde gayet açık: “Şirketin tescilinden sonra hakiki pay sahiplerinin sayısı beşten aşağıya düşer veya şirketin kanunen lüzumlu organlarından biri mevcut olmaz yahut umumi heyet toplanamazsa pay sahiplerinden veya şirket alacaklılarından birinin yahut Ticaret Vekâletinin talebi üzerine, mahkeme şirketin durumunu kanuna uygun hale ifrağ için münasip bir müddet tayin eder ve buna rağmen durum düzeltilmezse şirketin feshine karar verir.”
Bu hükme göre;
1) Kanunen lüzumlu organlarından biri mevcut olmaz,
2) Genel Kurul toplanamaz ise kayyum safahatı başlar.
Ancak bunun için pay sahiplerinden (imtiyazlı ortak) ya da şirket alacaklılarından birinin veya Gümrük ve Ticaret Bakanlığı'nın mahkemeye müracaatı şart. Koza'da ise bu usül dikkate alınmadı. Mahkeme müracaat üzerine evvela şirket tüzel kişiliğine eksikleri gidermesi için uygun bir süre tanır. Sürenin bitiminde ve aynı dava içinde vaziyet bir kez daha mütalaa edilir. Şirket yapısı yasaya uygun hale gelmiş ise şirketin devamına, eğer şirket yapısı uygun hale gelmemiş ise şirketin feshine karar verilir.
a) Genel kurulun toplantıya çağrılamaması,
b) Genel kurulun yönetim kurulunu veya denetçileri seçememesi;
c) Yönetim kurulu veya denetçilerde açılan üyeliklere atama yapılamaması ve bu sebeple nisap (toplantı yeter sayısı) oluşmaması;
d) Nisap yokluğu sebebiyle organın devamlı bir şekilde çalışamaması gibi kayyum atamayı icap ettirecek eksiklikler Koza için söz konusu değildir. Kaldı ki bahse konu eksiklerin tespiti halinde mahkemenin bunların giderilmesi için şirkete süre vermesi icap ederdi.
Hukukçulara göre yönetim kurulu düzenli olarak toplandıktan sonra, toplantıda karar nisabı oluşmaması veya karara bazı üyelerin muhalif kalması ‘organsızlık' olarak nitelendirilemez. Hatta ortaklar arası uyuşmazlık veya farklı ilişkilerden doğan ihtilaflar hiçbir şekilde kayyum tayinini gerektirmez.
Bütün bu safahat tamamlandığı halde eksiklik giderilmedi ise Sulh Hukuk Mahkemesi, atadığı kayyumun görevlerini, yetkilerini, süresini ve ücretini ayrıntılı olarak karara bağlar. Kayyumun, eksik organın yerini alarak şirketi sürekli şekilde yönetmesine ve temsil etmesine mahal verilemez. Yani kayyum, geçici bir süreliğine atanır.
İş dünyası sessiz kalamaz
Anonim şirketlerde eksiklerin giderilmesinde istisnai bir çare olan kayyumun Koza İpek Holding'de savcılık talebi ile ‘makul şüphe' üzerinden tatbik edilmesi Türkiye'de şirketleri, Anayasa'nın bile koruyamayacağı manasına gelmiyor mu? Bu, yerli-yabancı top yekün sermayeye çökme teşebbüsüdür. Avrupa Birliği ve Avrupa Parlamentosu derhal müdahil olmalı. Yarın AB üyesi ülkelerin Türkiye'deki şirketleri de benzer bir hukuksuzlukla karşı karşıya kalabilir. AB'nin siyasî ve iktisadî kriterleri ile yüzde 100 çelişen bir karardır bu. Delil gösteremeyen savcının, hayali bir terör örgütü etrafında oluşturduğu kanaat ve şüphelerle böyle bir karar alınamaz.
İş dünyası, sivil toplum kuruluşları, medya ve hukukçular buna geçit vermemeli. Kayyum kılığında siyasi müsadereye sessiz kalınırsa hükümet, ‘gözünün üzerinde kaşın var' diyerek muhalif gördüğü bütün holding ve şirketleri, gasp etmeye devam edecek.