Tarafsızlık ya da bağımsızlık
Mahir KAYNAK 16 Nisan 2008
Eğer yargı herkese aynı şekilde uygulanıyorsa ve kanunlar verilecek kararların sınırını çiziyorsa tarafsızlıktan, başka bir gücün etkisinde kalmıyorsa bağımsızlıktan söz edilir. Ancak her yargıç kanundaki kavramları kendi değer yargılarına göre yorumlayacağı için benzer olayların aynı şekilde hükme bağlanacağı söylenemez ama bu önemli bir sorun teşkil etmez.
Bağımsızlık sadece kurallarla sağlanamaz. Toplumun bir bireyi olan yargıç ülkenin genel şartlarının etkisindedir. Özellikle anayasa mahkemelerinin görevi, siyasi alanı kanunlara uygun olarak tanzim etmek olduğu için, siyasetten bağımsız düşünülemez.
Bu konuda iki görüş vardır: Birisi mahkemenin olayı teknik bir mesele olarak görmesi ve siyasi sonuçlarını değerlendirmeden karar vermesidir. Siyasi alan onun görevi dışındadır ve karşılaşılacak sorunları siyasetin çözmesi gerekir. Diğeri kararın siyasi istikrarı bozmaması ve ülkenin büyük sorunlarla karşılaşmasını önleyecek biçimde verilmesidir.
Siyasi olaylar hiçbir zaman tek boyutlu değildir. İç dinamikler kadar, hatta bazen onlardan da fazla oranda, dış dinamikler etkileyici olur. Çoğu zaman dış etkiler doğru bir biçimde değerlendirilemez. Çünkü dış etkiler yerli giysiler içinde boy gösterirler.
Yargı çoğunlukla hak ettiğinden daha fazla eleştirilir. Davayı kaybeden şikayet ederken kazanan övgüler dizer. Yani halkın yarısı bir tarafta diğer yarısı öbür taraftadır. Seyrettiğim bir televizyon kanalında darbe karşıtı yayın yapma iddiasındaki bir programda sıkı yönetin mahkemelerinin verdiği beraat kararlarının övgüyle, mahkumiyetlerin sövgüyle karşılandığını izledim. Şüphesiz onlar geçmişi sorgulamak değil geleceğe yön vermek amacını taşıyordu ve farklı yönleri temsil etseler de medyanın genel tavrından bağımsız değildi Zaten medyayı gerçekleri öğrenmek için değil, kimin hangi amacın peşinde olduğunu anlamak için izlerim.
Anayasa Mahkemesi şüphesiz kanunların çizdiği sınırlar içinde karar verir. Ancak kavramların içeriğini belirlerken kullanacağı takdir hakkı ona geniş bir alan sağlar. Bu nedenle kararlarıyla ülkenin geleceğini etkilerken kendileri için de sıradan bir teknisyen olmakla bilge kişi konumuna yüceltmek arasında bir tercih yapmış olurlar.
Böyle bir karar ülkeyi geçmişi ve geleceğiyle değerlendirerek, halkın yürek atışlarını doğru anlayarak, bürokrasinin değerlendirmelerini göz önünde tutarak, aydınların söylemlerine değer vererek alınırsa daha isabetli olur. Yani bir karar kaybedenler açısında da içten bir saygıyla karşılanıyorsa, herkes zor zamanlarında yargıya sığınmaktan en küçük bir kaygı duymuyorsa karar isabetli demektir.
Bir insanın adım uzunluğu hem ileri gidişini hem de gerilemesini belirler. Türkiye günümüzde adımları en uzun ülkelerden biridir ve bunun ileriye doğru atılması en büyük dileğimiz ve beklentimizdir. İnsanlar gibi ülkelerin de yüreği vardır ve bizim yüreğimiz için çarpar. Bu yürek aynı zamanda dünyanın yüreğinin nasıl atacağını da etkiler.