« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

16 Kas

2015

Ömer Lütfi Mete`nin vasiyet gibi kitabı

Taha Kıvanç 01 Ocak 1970

Hasan Kaçan''ın davetiyle Pana Film''in merkezine yolum düştüğünde karşılaşmıştım Ömer Lütfi Mete''yle; son görüşmemiz olduğunu bilmeksizin... Bir süre sonra meşgale yoğunluğuna kalbinin isyan ettiği, önceki gün de vefat haberi geldi.

Daha çok yazar olarak ve televizyon tartışmalarındaki performansıyla tanındı. Senaryosunu yazdığı hayli film olduğunu sanıyorum; ''Kurtlar Vadisi'' dizisinin senaryo ekibindeydi. Son kitaplarından birini ''vasiyeti'' olarak kabul edebiliriz.

Türkiye''yi sekiz yıldır esinini İslâm''dan aldığı düşünülen muhafazakâr bir iktidar yönetiyor. Sabancı Üniversitesi''nde birkaç gün önce tanıtımı yapılan bir kamuoyu araştırmasına göre halkın yüzde 95''i kendini değişik derecelerde ''dindar'' olarak tanımlayan bir ülke burası. Sürekli tartışılan konunun ''eksen kayması'' olduğunu düşünür, çeşitli yabancı medya organlarında “Türkiye''ye İslâmcı çizgi egemen” türü eleştiriler çıktığını aklınızda tutarsanız, etrafınıza baktığınızda hayli zengin tezatlarla karşılaşırsınız.

Nasıl bir Müslümanlık bu, ne tür bir muhafazakârlık yaşanıyor ülkemizde?

Sabah''ta Hasan Bülent Kahraman “Türkiye''de muhafazakâr bir hükümet var, ama muhafazakârlık ve muhafazakâr yok” iddiasını sıkça işler yazılarında. Kitaplaşmış iki önemli değerlendirmeyi aramızdaki sohbetlere sık sık dahil ederiz. Geçen yılın ağustosundaburada tanıtımını yaptığım farklı değerlendirmeyi hak eden iki kitaptan biri Ömer Lütfi Mete''nindi. (Diğeri Prof. İsmail Kara''nın ''Cumhuriyet Türkiyesi''nde Bir Mesele Olarak İslâm'' kitabıdır).
Önce şu uzun kitap adı üzerinde düşünmenizi isterim: “Aşksız, Zevksiz... Allah''sız Müslümanlık... Gerileme Sürecinde İslâm''ı Yaşama Sorunu'' (Profil Yayıncılık). Daha önce başka adla yayımladığı birkaç baskı yapmış kitabını yeniden elden geçirdiğinde meramını ancak bu uzun başlığın ifade edebileceğini düşünmüş Mete...
Günümüz ''Müslüman'' kimliğinin iki farklı geleneğini temsil ediyor İsmail Kara ile Ömer Lütfi Mete: Biri İmam Hatip, diğeri Kur''an Kursları geleneği... Zaman zaman çatıştığı varsayılan bu iki geleneğin günümüzdeki iki önemli temsilcisinin hassasiyetleri neredeyse tek yürek halinde atıyor bu kitaplarda... İkisi de pek çok alanda katedilen ilerlemenin gözlerini kamaştırmasına izin vermiyor; yeni bir durum muhasebesi yapmanın zamanının geldiğine inanıyor.

Ömer Lütfi için, zihin çalıştırıcı unsur, yanından geçen başı örtülü genç bir kadından aldığı ''keskin parfüm kokusu'' olmuş... O günlerde kendisiyle ''tasavvuf musikisi'' üzerinde konuşmaya gelen Kanadalı şarkıcı Loreena McKennitt ise bir sadelik âbidesiymiş... “Değil açık havada arabanın içinde bile ondan bir parfüm esintisi gelmediğini hatırlıyorum” diyor.

Bir dizi başka örnek olay ve mülâhaza sonucu kendini sorgulamaya başladığını anlatıyor kitapta: “İslâm dünyasında neredeyse ''yerleşik'' hal almış bunca geriliğe, ezikliğe ve yenikliğe rağmen niye hâlâ Müslüman olarak yaşamaya devam edeyim?” İlk soru bu. “İslâm iyi ama Müslümanlar kötü'' demekle ezikliğin ruhsal etkilerini yenmemiz mümkün olabilir mi?” Bu da önemli bir soru. “Kişi hem iyi bir Müslüman, hem çağdaş olabilir mi?”

Görüyorsunuz sorular bitmiyor... Bunları soran kişi, ülkedeki ''cemaat ölçekli İslâmi yaklaşım, eğitim, öğreti ve uygulamaların hemen hemen tamamını yakından tanıma fırsatı bulmuş'' birikimli biri... Gördüklerini sorgulamayı, yaşadığı ve gözlediği çelişkileri kurcalamayı hiç bırakmamış...

İşte bir tespiti: “Dindar Müslüman çok daha fazla çelişki yaşamak zorunda kalıyor. O başka bütün insanlardan çok daha fazla kuralla yükümlü bulunduğuna inanıyor veya en azından inanması gerektiğini düşünüyor ama elinde olan veya olmayan sebeplerle bunların pek az bir kısmını yerine getirebiliyor.”

Bir başka tespiti de şu: “Eğer inancımızı kendi marifetimiz değil de Yaratıcı''nın hediyesi olarak kabul edebiliyorsak, ''yoldan çıkma'' korkusu duymadan özgürce ve cüretle düşünebilir, çelişkilerin üstüne gitmekten çekinmeyiz. Çünkü böyle bir durumda niyetimizden eminiz. Allah''ın tanrılık haklarını tamamıyla anlamayı ve tanımayı temel ilke sayarak sadece gerçeği aramaya çalışıyoruz.”

Savrulmayan, fakat kendini hiçbir tarafa çıpayla bağlı hissetmeyen bir aydındı Ömer Lütfi Mete; keseri tek taraflı çalışmıyordu. Okuyalım: “Doğrusu şahsen köktencilerin tepkilerini izledikçe, onlara karşı çıkanların yanında yer alma eğilimine kapılırım. Hemen aynı demde düzenin düzenbazlıklarını gördükçe köktencilerin yanında yer almayı tercih ederim. / Yine de kendimi her zaman ortada tutmaya çalıştım. Ortada kalabildiysem, ortada kalmam da isabetliyse, bunu kendi becerimden ve tercihimden çok iki tarafın neredeyse eşit iticiliklerine borçlu olduğumu itiraf etmem gerekir.”

Allah rahmet eylesin...

Ziyaret -> Toplam : 125,23 M - Bugn : 113173

ulkucudunya@ulkucudunya.com