AB ve Matruşka düzeni
METİN ÖZKAN 16 Nisan 2008
MATRUŞKA, Rus halk sanatının bir ürünü. El büyüklüğünde içi boş bir tahta bebek.
Ortadan ayırınca içinden değişik renkte boyanmış bir başka bebek daha çıkıyor.
Onu açınca bir bebek daha ve onun içinden bir tane daha...
AB'nin bitmeyen istekleri, zoraki yaptırımları, al gülüm ver gülüm talepleri ve ağzımıza sürülen bir parmak baldan sonra ardı arkası kesilmeyen vaatleri...
"Azınlıkların kültürel, siyasi ve dini haklarını tanıyın, Fener Rum Patrikhanesi'ni ekümenik olarak benimseyin, Dicle ve Fırat sularının denetimini uluslararası komisyona bırakın, havaalanı ve limanlarınızı Rumlara açın, Heybeliada Ruhban Okulu serbestçe eğitim versin, 301 maddeyi değiştirin... "
İşte tam bir "matruşka" modeli.
Neymiş efendim; bizi Avrupa Birliği'ne alacaklarmış.
Ne zaman?
Uzun bir yolun sonunda...
Bu yolun sonu pek hayırlı görünmüyor, söylemedi demeyin!
Cumhuriyet karşıtlarına
gün doğacak!
NEYSE, şimdiki görevimiz nedir?
Hummalı bir çalışma sonucunda 301'i halletmek.
Ne için?
Türklüğe hakaretin serbest bırakılıp, Cumhuriyet rejiminin "alenen tahkir ve tezyif" edilmesi için...
TCK'nın 301.maddesinde yapılmasına karar verilen değişikliğe göre, kanundaki "Türklüğü" yerine "Türk Milleti" tanımı konulacaktır.
Böyle bir değişiklik, "Türklük'e istediğiniz şekilde hakaret serbesttir" anlamına gelmektedir.
Kanun değişikliğinde öngörülen "Türk Milleti" ifadesi sadece doğacak tepkilere bir şal olacaktır.
TCK'nın 301.maddesi "Cumhuriyet" yerine, "Türkiye Cumhuriyeti Devleti" tanımını da getirmektedir.
Yani bu değişiklik kanunlaştığı takdirde, kökü dışarıdaki birçok Cumhuriyet rejimi karşıtına gün doğacak ve Cumhuriyet rejimine karşı istedikleri gibi hakaret edebileceklerdir.
"Türkiye Cumhuriyeti Devleti"ne karşı hakaret nasıl suç sayılıyor ise, bunun ayrılmaz parçası "Cumhuriyet Rejimi"ne de hakaret suçtur.
Türk ve Türklük, binlerce yıllık bir tanımdır.
Türk ve Türklük, büyük millet topluluğunun tanımıdır.
Türk ve Türklük, binlerce yıl önce Uzak Asya'daki anıtlara kazılmış adımızdır...
Adalet bunun neresinde?
KİMSE yanılgıya düşmesin; Türk milliyetçiliği, Türk ırkçılığı demek değildir.
Kendisine "Türk" diyen, bunu kabul eden, Türk dilini konuşan, üzerinde yaşadığı Türk vatanını seven, bayrağına yapılan saygısızlıkları kabul etmeyen, Türk örfüne ve ahlâkına bağlı herkes Türk kabul edilmelidir.
Çünkü bizler hala bozkır kültürüyle yaşıyor ve hala at-avrat-silah diyoruz.
Şimdi siz kalkıp bu değerlere hakareti serbest bırakacaksınız.
Hakim ve savcılarımızın Türklük'e hakaret edildiğinde izin almaksızın dava açmak hakları vardır. Ancak şimdi, Türklük'e hakaret suç olmaktan çıkarıldığı gibi, bu hakim ve savcılarımızın Türk Milleti'ne hakaretten dava açabilmesi için de yetki Cumhurbaşkanı'na devredilmektedir.
Yani ne olacak?
Cumhuriyet savcılarının bu konudaki yetkisini sonlandırılırken, Cumhurbaşkanı bu konuda tam yetkili kılınacak.
Bilirsiniz, dünyanın her köşesinde adaleti simgeleyen kadın heykellerinin gözü bağlıdır .
Bu simge, adalet dağıtırken tarafların kimliğini görmemeyi, bilmemeyi ve böylece saf adaletin uygulanması ilkesini gösterir.
Keşke bunu, düzenimizi değiştirip bize adalet dağıtmaya kalkışanlar da görebilse...
Aslında tüm bunları "matruşka açıldıkça" göreceğiz.
Çünkü bu düzenin adı "AB ve Matruşka Düzeni"...