« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

30 Kas

2015

Uçak düşürmek-Gazeteci tutuklamak

Mümtaz’er Türköne 01 Ocak 1970

MİT TIR'larının deşifre edilmesine, “devlet sırrını ifşa” ve “casusluk” suçlaması yapmanın mantığa aykırı düşen bir tarafı var.

Putin ter ter tepiniyor, ağzına geleni söylüyor, bir Rus delisi Boğaz'a atom bombası atmaktan bahsediyor; ama hiçbir Rus'un aklına “devlet sırrı” ve “casusluk” olan ve doğrudan konuyla alâkalı görünen bu çarşaf çarşaf yayımlanan “sırları” kullanmak gelmiyor. Gerçekten bir tuhaflık yok mu? Türkiye'yi IŞİD petrolünü satmakla suçlayan Putin, bu MİT TIR'larında IŞİD'e silah gönderildiğini neden iddia etmiyor, hatta bu “sırrı” ortaya çıkartan gazetecilerin tutuklanmış olmasını delil göstermiyor? İşin içinde epeyce iş var.

IŞİD petrolünün satılmasında Türkiye'nin rolünü, Fransa Dışişleri Bakanı Fabius bile gündeme getirdiğine göre “silah sevkiyatı” değil, “teröre para desteği” suçlaması gündemde. Bu “destek” doğrudan bir destek değil, bir tür yolsuzluk suçlaması; çünkü amaç IŞİD'e destek değil, karanlık ama kârlı bir ticaret yapmak. Mesele “para” olunca, suçlar zincirleme çoğalır. Cumhurbaşkanı “ispatlasınlar istifa ederim” restini boşuna çekmiyor. Musul kaynaklı IŞİD petrolünün dünya pazarlarına intikalinde ve paraya çevrilmesinde “failler” çok fazla. Musullu tüccarlarla başlayan Barzani ile devam eden zincir Rusların da dahil olmasıyla uzayıp gidiyor, Esad rejimi bile petrol ihtiyacını bu kaynaktan sağlıyor. En nihayetinde İsrail'in koruması altında bu petrolün finansman boyutu küresel sisteme entegre oluyor. Herkes kazanıyor, bir miktar da IŞİD kazanıyor. Bu yüzden Putin'in “IŞİD petrolü” suçlamasından Türkiye'ye düşen pay, kendisine düşenden pek fazla çıkmayacaktır.

Asıl meseleye dönelim: MİT TIR'ları meselesi, neden bu kritik evrede düşmanlarımızın cephanesi olarak gündeme gelmiyor? Soru aslında çok basit. Suriye'ye silah nakletmenin, IŞİD'e teslim edildiği kanıtlanmadığı takdirde hiçbir mahzuru yok. ABD ve Almanya başta olmak üzere bütün dünya Suriye'ye açıktan silah gönderdi. Bugüne kadar kimse Cumhuriyet'in haberini kaynak gösterip Türkiye'ye suçlamada bulunmadı. Öyleyse bu mesele bir “casusluk” meselesi değil. Peki ne? Bugüne kadar bu dava kapsamında tutuklananlara bakarak cevabı bulabilirsiniz. Bu mesele bir iç politika ve devlet içinde iktidar mücadelesi meselesi. Demek ki devletin bir tarafı Suriye iç savaşına bu kadar müdahil olunmasını doğru bulmamış ve frene basmak istemiş, neticeye bakılırsa operasyon başarılı olamamış. MİT'in TIR'ları durdurulabildiğine, sonrasında subaylar, savcı ve hakimler ve nihayetinde Cumhuriyet gibi bir gazetenin genel yayın yönetmeni tutuklandığına göre devletin bu tarafının kim olduğu aşağı yukarı belli: Suriye'de macera peşinde olanlara karşı düzenli ve legal devlet refleksinde ısrarlı olanlar. Devlet bürokrasisinin askerî kanadı ile Erdoğan'ın şahsında sivil-siyasî iradenin karşı karşıya geldiği anlaşılıyor.

Davutoğlu uçakları düşürme emrini, vurgulayarak “bizzat ben verdim” diyor. Putin “düşen uçağın Rus uçağı olduğunu Türkiye'nin bilmemesi mümkün değil” diye ısrar ediyor. Bütün Rus uçakları Türk Hava Kuvvetleri tarafından etiketlendiğine göre, bu söz doğru ve biz bu uçağı bile bile düşürmüşüz. Haklı mıyız? Elbette. Emri veren Davutoğlu ve uygulayanlar da askerler olduğuna göre MİT TIR'ları meselesinin Can Dündar'ın tutuklanması ile tırmandırılmasına farklı bir açıklama getirmemiz gerekiyor. Putin ile geçen senenin şubat ayında Soçi'de “Avrupalı kazlara” karşı samimi pozlar veren, son olarak Moskova'da cami açılışına giderken Putin'e çok duygusal ifadelerle kırgınlığını ve serzenişlerini dile getiren kimdi? Rus uçağının düşmesi kime zarar vermiş olabilir?

Can Dündar'ın tutuklanmasına kimin karar verdiği belli. Zamanlama, bu kararın bir rövanş hamlesi olarak verildiğini gösteriyor. Rus uçağı Türkiye'nin egemenlik haklarını ihlal ettiği için sınırı geçmeden düşürüldü; ve gerçekte tam olarak enkazı Erdoğan ile Putin'in arasına düşmüş oldu.

Kısaca Can Dündar, MİT TIR'ları gibi eski bir hikâyeden değil, farkında olmadan Rus uçağını düşürdüğü için tutuklandı. Demek ki devlet içinde kirli bir iktidar savaşı kurban istiyor. Olan basın özgürlüğüne oluyor. Çözüm bu iktidar savaşını basın aracılığıyla teşhir etmekle mümkün.

Ziyaret -> Toplam : 125,19 M - Bugn : 77730

ulkucudunya@ulkucudunya.com