GES’i SİB yaparsanız
Saygı Öztürk 01 Ocak 1970
Balyoz” soruşturmaları başladıktan sonra, hükümetin askere olan güveni de azalmıştı. Genelkurmay Elektronik Sistemler (GES) Komutanlığı, işte böyle bir dönemde askerlerden alındı, adı Sinyal İstihbarat Başkanlığı (SİB) olarak değiştirilip dinleme yetkisi Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) Müsteşarlığı’na bağlandı.
Savaş uçağının düşürülmesinden sonra Genelkurmay Başkanlığı, “Milliyeti tespit edilemeyen uçağın düşürüldüğünü” açıklamıştı. Oysa 15 dakika önce uçağın Rusya’ya ait olduğu Cumhurbaşkanlığı tarafından Anadolu Ajansı’na bildirilmişti. Anlaşılıyor ki, MİT, uçakla ilgili elde ettiği bilgileri Genelkurmay Başkanlığı’ndan çok önce Cumhurbaşkanlığı’na verdi, Rusya uçağının “pist başı” yaptığı bilgisini de askerlere ulaştırmadı.
ASKERİN GÖZÜ, KULAĞI GİTTİ
Suriye, 1989 ve 2012 yıllarında iki uçağımızı, Yunanistan da, 1996 ve 2006 yılında iki F-16 savaş uçağımızı düşürdü. Ancak Rusya tarafından hiçbir uçağımız düşürülmediği gibi uçaklarımıza “önleme” bile yapmamıştı. Savaş uçağının, füze ile vurulmadan önce hangi ülkeye ait olduğunun tespit edilememesi önemli bir zafiyettir. Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, “Uçağın Rusya’ya ait olduğunu bilseydik, durum farklı olurdu” dedi. Yani, uçağı o zaman düşürmeyebileceklerini anlatıyor ve dolayısıyla zafiyeti kabul ediyor.
Bunun sorumlusu da AKP hükümetidir. Soğuk savaş döneminde, 1950’li yılların sonlarına doğru kurulan ve yıllarca Türk Silahlı Kuvvetleri’nin kuruluşunda hizmet veren GES Komutanlığı, Başbakanlığın talimatıyla 1 Ocak 2012 tarihinde elektronik birlikler ile sinyal istihbaratı yapan iki adet Casa Uçağı’nı da MİT’e vermişti.
ÖNLEYİCİ İZLEMEYLE ÖNLENİRDİ
GES’in, MİT’e devrinden sonra 22 Haziran 2012 tarihinde, RF-4E modeli Fantom keşif uçağımız Suriye’deki füze bataryası tarafından düşürüldü ve iki pilotumuz şehit oldu. Dışişleri Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada, uçağımızı vuran Suriye füze bataryasına ait 17 dakikalık dinleme kaydı olduğu belirtildi. Ama dinlemeler Genelkurmay’a verilmedi. Silahlı Kuvvetler Komuta Harekat Merkezi’nde bu çalışmaları yürüten, eski Milli Savunma Bakanlığı Genel Sekreteri Ümit Yalım’ı dinliyorum:
“GES birlikleri MİT’e devredilmeseydi, Suriye’deki füze bataryasının faaliyetleri anında GES birlikleri tarafından Diyarbakır’daki Birleştirilmiş Hava Harekat Merkezi’ne (BHHM) iletilir, BHHM de pilotlarımızı uyararak uçağın bölgeyi terk etmesini sağlar ve uçağımızın düşürülmesi önlenirdi.
GES birlikleri MİT’e devredilmeseydi, 24 Kasım 2015 Salı günü, kalkış için hazırlık yapan SU-24 tipi uçağın, pist başı yaptığı anda, Rusya’ya ait olduğu saptanır ve bu bilgi GES Birlikleri tarafından Eskişehir’deki Birleştirilmiş Hava Harekat Merkezi’ne (BHHM) iletilirdi. BHHM de pilotlarımızı bilgilendirir ve savaş uçaklarımız, Karadeniz uçuşlarında olduğu gibi ‘önleyici izleme uçuşu’ yaparak, Rus savaş uçaklarının Türk hava sahasına girişini engellerdi.
GES’in MİT’e devredilmesi stratejik bir hatadır. Bu hata nedeniyle oluşan zafiyetler yüzünden Türkiye krizlerle boğuşmak zorunda kalıyor. Başta Yunanistan olmak üzere Türkiye’nin çevresinde bulunan ülkelerin silahlı kuvvetlerinin kuruluşunda sinyal istihbaratı yapan birlikler varken, GES birliklerinin MİT’e devredilmesi ile TSK’nın muharebe istihbaratı yeteneği zayıflatıldı. GES Birliklerinin bir an önce TSK’ya iade edilmesi gerekiyor.”
NEREDESİN ABD?
Hava sahamızı ihlal eden Rus pilot, 5 dakika içinde 10 kez uyarılmalarına rağmen uyarılmadıklarını öne sürdü. ABD uçakları, İncirlik kulesi, Akdeniz’deki gemileri “guard” frekansından Rus pilotlarının uyarıldığını bilmelerine, ellerinde kayıtlar olmasına rağmen sessiz kalıyor, açıklama yapmıyor. ABD makamları çıkıp, “Evet, Rus pilotlar uyarıldı, işte bu da konuşmaların kayıtlarıdır” demiyor.
Açıkçası, Türkiye’nin sıkıştırılmasını izlemekle yetiniyorlar. Hatta, Rusya ile ilişkiler bozulduğu için sevinçten ellerini de ovuşturuyorlardır…
Şu yaşananlara bakın
Ülkemizde olup bitenlere bakın. Komşumuz Rusya’yla, Suriye ile büyük gerilim yaşanıyor. Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar, Ankara Temsilcisi Erdem Gül, inanılmaz iddialarla tutuklanıyor. Onlardan önce Gültekin Avcı yazılarından, Nokta Dergisinin sahibi Cevheri Güven ve Yazı İşleri Müdürü Murat Çapan da yayımlanmamış yazılardan dolayı ağır suçlamalarla tutuklandı. Hidayet Karaca’nın tutukluluğunun üzerinden bir yıl geçmesine rağmen davası başlamadı.
Sıkıntılar yetmiyormuş gibi Diyarbakır Barosu Başkanı Tahir Elçi öldürüldü, polisimiz şehit edildi. Terörün boyutunun bu hale gelmesi de “terörle yıllarca mücadele etmeyenlerin” eseridir… Bu gerilimle nereye gidiyoruz böyle?