Gül'ün dramı
Ahmet HAKAN 16 Nisan 2008
ŞUNDAN eminim:
Abdullah Gül'ün Çankaya'ya çıkışı, laiklik konusunda hassas olan çevreler açısından bir mevzi kaybı olmuştur...
Ancak...
"AKP bir mevzii kazanmış mıdır?" diye sorarsak...
İşin rengi değişir...
Abdullah Gül'ün Çankaya'daki yalnızlığına, çırpınışına, etkisizliğine, hareket kabiliyetinden yoksun kalışına, önyargı duvarlarıyla sarmalanmış olmasına bakarsak...
"Kazanılmış bir mevzii"den çok...
Acıklı mı acıklı bir dramdan söz edebiliriz...
Maalesef "Başkan babamız", bir dram yaşamaktadır...
Ne yapsa, ne etse olmamaktadır...
* * *
Mesela...
Yasaları veto etmeden onaylasa...
Hemen "Tabii onaylayacak... Ne de olsa AKP'li" hükmü pat diye ortaya getirilmektedir.
Mesela...
"Demokrasi" dese "laiklik" öksüz kalmakta, "laiklik" dese içtenlik sorgulaması devreye girmektedir...
Mesela...
Memleketin en önemli fay hattı haline gelen "türban" konusunda tarafsız bir çıkış yapmaya kalksa...
Türbanlı eşten kaynaklanan sorunlar devreye girmektedir.
Mesela...
Bu devirde parti kapatmanın demokrasileri zaafa uğrattığından söz etmeye kalksa...
Herkesin aklına "İddianame"nin hedeflediği isimlerden biri olduğu gelmektedir...
Düşünün:
Laik Türkiye'nin en Avrupai kızı olan Zeynep Damla Gürel'i "danışman" olarak Köşk'e alıyor...
Ancak...
Bu atama bile elinin rahatlamasına neden olmuyor...
Tam tersine...
"Atanan kişi" yakınları tarafından, "İyi düşündün mü? Bu görev senin siyasi kariyerine zarar vermesin" diye uyarılıyor.
Düşünün:
Cumhurbaşkanlığı danışmanlığı gibi prestijli bir görev, siyasi kariyeri olumsuz anlamda etkileyecek bir pozisyon haline gelmiş durumda...
İşin daha acıklı tarafı ise şudur:
Abdullah Gül ile birlikte Çankaya Köşkü, bir dikkat merkezi olmaktan çıkmıştır...
Önemini kaybetmiştir...
Gül'ün ne dediği, hangi tutumu aldığı artık bir merak konusu olmaktan çıkmıştır...
Sonunda Abdullah Gül'e şu kalmıştır:
Köşk'te her ay düşünce ve sanat adamlarını ağırlamak...
Bu iş bile "İçki ikram edildi mi? Kimler içti? Kimler içmedi?" soruları arasında kaynayıp gitmektedir...
* * *
Acaba Abdullah Gül, Köşk'te yalnız kaldığında...
"Keşke çıkmasaydım buraya" diye düşünüyor mu?
"Keşke başka bir ismin aday gösterilmesi söz konusu olduğunda ortalığı birbirine katmasaydım" diyor mu?
"Keşke Tayyip Erdoğan'ı beni aday göstermek zorunda bırakmasaydım" diye içinden geçiriyor mu?
"Keşke Kayseri lobisini harekete geçirmeseydim" diyor mu?
Bu soruların yanıtını asla öğrenemeyeceğimi biliyorum ama yine de merak ediyorum...
Keşke her konuda kulis attıran Köşk'e yakın meslektaşlar, bu konuda da bir kulis attırsalar...