ŞEYH SADİ ŞİRAZİ'DEN (ÇOCUK VE ÇİÇEK)
01 Ocak 1970
Bende bir zamanlar çocuktum.
Fakat Allah ötekilerden daha çok güç vermişti pazularıma.Güçlüydüm ve gücümle benden küçükleri hırpaladım.Onları döver, gönüllerini incitirdim.
Birgün kendimden güçlü birinden dayak yedim.
O gün bugündür çocukları çiçekler gibi sadece sevip koklamak ve korumak gerektiğini düşünüyorum.*
BALDAKİ ZEHİR*
Düşmanın yakınlarından birisi sana dostluk elini uzatabilir, bunu dikkatle karşıla.*
Düşmanın dostu düşmandır, unutma.*
Akrabalık bağları, onu sana karşı kinlendirir.*
Tatlı söze kanma.*
Baldaki tatlı yanıltıcıdır.*
Dostlarına karşı bile uyanık olmalısın.O zaman düşmanındanda emin olabilirsin.*
Herkesin yakesici olabileceğini düşünen kimse, kesesindeki inciyi kolay kolay kaptırmaz.*
Komutanına karşı çıkan bir askere görev verilmez.Başındakinin değerini bilmeyen, ona nankörlük edenden hayır gelmez.Onun sözüne ve yeminine güvenilmez.*
Yeni görev yüklenmiş olanların işlerini kolaylaştırır, onlara yardımcı ol, inayet elini uzat.*
Düşmanın ülkesini kuşatıp fethettiğin zaman asayiş ve güvenlik işlerinde oranın tutukevindeki mahpusları görevlendir.Onların yürekleri acılıdır.Zulme geçit vermezler.*
Bir şehri kuşattığın ve yönetimi geçirdiğin zaman halka eskisinden daha iyi davran*
Halkın sevgi ve güvenini kazanırsan düşmanı gerçekten yenmişsin demektir.*
CÖMERTLİK VE MEYVESİ*
Bağışta bulun .*
İnsanoğlu bağışla, hayvan tuzakla avlanır.*
Düşmanlarının boynuna kılıcın kesmeyeceği bir kementle, lütüf kementiyle bağla.*
İyilik ve ihsan gören düşmandan zarar gelmez.*
Kötülük yapma.Dostundan bile kötülük görebilirsin bu yüzden.*
Kötü tohumdan iyi meyve alınmaz.*
Sevdiğine kötü davranırsan senin yüzünü bile görmek istemez.*
Düşmanı dost yapmak istiyorsan, ona iyilik elini uzat.*
AŞK VE AKIL*
Arslanla pençeleşen bir yiğit elindeki demir kolçağa güvenerek saldırdı*
Arslan güçlü pençesiyle çekip alıverdi elinden.*
Adamı yere serdi*
Arslanın pençesine yenik düşen ve zavallı bir şekilde yerde yatan adama, birisi, ?öyle uyuşuk uyuşuk durmak yakışıyor mu sana?Bir pençede sen vursana.?*
Adam, yerdeki kolçağı göstererek, ?bu pençe arslanla savaşmak için uygun değil? diye cevap verdi*
Aşk arslan, akıl ise demir pençe gibir.*
Aşka karşı aklın yapabileceği bir şey yoktur.*
Çevgahın topu çeldiği gibi, aşk da aklı çeler.*
CENNET, CEHENEM VE RIZA*
Bir Meczub`a sordular:*
?Cenneti mi istersin yoksa cehennemi mi??*
?Ne cenneti ne de cehennemi? dedi.*
?Ne demek istiyorsun?? dediler.*
?Benim isteğim O`nun razı olduğundandır? dedi.*
Mumun Pervane ile Konuşması
Çok iyi hatırlıyorum. Bir gece uyuyamadım. Gözüme uyku girmedi. Pervanenin, muma şu sözleri söylediğini işittim.
Ey sevgilim! Hadi ben aşığım, yansam da yeridir. Peki ya sen neden yanıyor, niçin ağlıyorsun?
Ey benim biçare aşığım! Benim yanmama, ağlamama sebep nedir bilir misin?
Benim tatlı balım vardı. Beni ondan ayırdılar. Şirin’im haksızlıkla elimden alindi. İste Ferhad gibi tepemden ateş çıkıyor. Gece meclisi aydınlatan ışığıma bakma. İçimi yakan ateşe bak.
Mum, hem bu sözleri söylüyor, hem de sararmış yanağından sel gibi gözyaşı dökülüyordu.
Mum, sözüne devamla pervaneye dedi ki:
Ey pervane! Ey aşk iddiacısı! Aşk, senin için değil. Seninki bir kuru iddiadan ibaret. Sende ne sabır var, ne metanet ve tahammül.
Sen azıcık bir ışık ve ateş gördün mü, hemen yanıyorsun. Ben ise tamamıyla yanıncaya kadar dikilip duruyor, dayanıyorum. Aşk ateşi senin yalnız kanadını, benim ise vücudumu, baştan aşağı yakar.
Sadi de mum gibidir. Dışı parlaktır, ama içi yanmıştır.
Artık gece bitiyor, sabah oluyordu. Peri yüzlü bir hizmetçi gelip mumu söndürdü.
Zavallı mum, dumanı tepesinden çıkarken:
Aşkın sonu budur işte, dedi ve can verdi.
Aşıklığın ne demek olmak istersen anlatayım: Ölmek suretiyle yanmaktan kurtulmak...
Sevgilisi eliyle öldürülen aşığın mezarına gidip de ağlama, bilakis sevinerek şöyle de:
Ne mutlu ona! Sevgilisinin makbulü olduğu için sevgili onu öldürmüştür.
Aşık isen bu dertten kurtulmaya çalışma: yalnız Sadi gibi garazsız, ivazsız aşık ol.
Aşık bir fedai demektir. Nasıl ki, bir fedai gayesine varmadıkça emeline erişmedikçe başına taş ve ok yağsa meydandan çekilmezse, aşık da öyledir.
Ben sana denize açılma demiyorum. Açılacak olursan tufana bile katlan, diyorum.
Mecnunun Leyla’ya Karşı Olan Gerçek Sevgisine Dair
Birisi Mecnun’a dedi ki:
Ey iyi huylu, irfan sahibi Mecnun! Neden artık Leyla’nın obasına gelmiyorsun? Artık sende Leyla’ya karşı olan aşkından eser kalmadı mı yoksa! Fikrin değişti mi? Leyla’ya isteğin mi kalmadı?
Mecnun bu sözleri işitince ağlayarak dedi ki:
Efendi! Benimle uğraşma. Benim derdim bana yeter. Bir de sen yarama tuz ekme. Birçok defa ayrılık zaruri olur. Ayrılığa katlanmak ve sabırlı olmak aşkın azaldığına, sevdanın geçtiğine delalet etmez ki...
Adam bu sefer de:
Ey vefalı ve temiz ahlaklı Mecnun! Ben Leyla’nın bulunduğu taraflara gidiyorum. Bir haber göndereceksen söyle de ben söyleyeyim.
Mecnun ona şu cevabi vermiş:
Leyla’nın yanında benden bahsetme ve benim adımı anma. Onun bulunduğu yerde benim bahis konusu olmam manasız olur. Çünkü ben onun varlığı ile varım. Ondan ayrı benim bir varlığım yoktur.
.
Kaynak: Bostan ve Gülistan, Sadi Şirazi (Çev: Yakup Kenan Necefzade), Bedir Yayınları, İstanbul 2004