Türkiye'nin neresinde silah depoları yapıldı?
İbrahim KARAGÜL 16 Nisan 2008
Temmuz 2007'de, helikopterlerle Türkiye sınırındaki bazı bölgelere helikopterlerle silah ve füze takviyesi yapan Irak'taki ABD unsurlarının, sınırın Türkiye tarafına da indiğine, bazı kişileri buralara indirdiğine dikkat çektim ve şunlara işaret ettim: Türkiye sınırına helikopterlerle indirilen Ankara'nın iki müttefikine ait askeri birimler, ölçümler yaparken, bazı bölgelerin koordinatlarını belirlerken, uydu üzerinden hedef noktaları netleştirip ülkelerine aktarırken ne düşüneceğiz? Önceki gece Zap bölgesinde arazi ölçümleri yapılıyordu. Sadece Irak-Türkiye sınırı değil, sınır ölçümleri ve arazi taramaları yapılıyor.”
Bu notlardan iki ay sonra, 21 Ekim'de 12 askerin şehid edildiği o korkunç Dağlıca saldırısı oldu. Bazı yabancı unsurların saldırıya iştiraki tespit edildi. 600 PKK'lının katıldığı, günlerce süren hazırlıktan sonra Türkiye böyle bir olay yaşadı. Bu sadece PKK saldırısı mıydı? Bence değildi. Bilenler bir gün anlatır diye umuyoruz. Saldırıdan önce, aylarca Türkiye sınırına yığınaklar yapıldı. Füze rampaları bile kuruldu. Türkiye'ye mensup unsurlar, Ankara'dan aktarılan bilgilerle Kuzey Irak'ta pusuya düşürülüyordu.
11 Eylül'ün altıncı yıldönümü. Ankara büyük bir saldırıdan son anda kurtuluyor. “Türkiye'nin 11 Eylül'ü” dedirtecek bir hazırlık önleniyor. Yüzlerce kilo patlayıcı tespit ediliyor. Patlayıcıları oraya koyanların amacı korku salmaktı. Ama en önemlisi birilerine “ayağını denk al” demekti.
Kim hazırladı, bilinmiyor. Başbakan yerinden alınıp başka bir yere götürülüyor, kişi ve kurumlar olağanüstü güvenlik önlemleriyle korumaya alınıyor. Hedef kim? Türkiye mi? Başbakan mı? Cumhurbaşkanlığı ile bağlantılı bir öç alma duygusu mu? Ya da Türkiye'yi bölgesel düzeyde hissedilecek bir dehşet senaryosu için hizaya sokmak mı? Aynı günlerde memleketin her bölgesinde patlamaya hazır mayınlar, bombalar tespit ediliyor. Terör üzerinden güç/iktidar devşirme, terör üzerinden dış ve iç politika manevraları, terör üzerinden bölgesel projeler…
“Patlayıcı PKK'ya, torbalar Irak'a işaret ediyor” denildi. Elbette öyle. Yıllardır Irak'tan Türkiye'ye giren patlayıcıların, muhtelif şehirlere stoklanan patlayıcıların izi sürülebildi mi? Ya da bunları kim biliyor? Kim, nerede ne tür hazırlıklar yapıyordu? Ankara'nın yanı sıra, bu ülkenin hangi şehirlerine patlayıcılar gitti? Silah deposu evleri kimler hangi senaryolar için hazırlıyordu? Şu soruları sordum o günlerde:
Türkiye'de asker, diplomat, siyasi çevreden ve iş dünyasından bazı kişiler ABD ve İsrail istihbaratı ile Kuzey Irak merkezli nasıl bir işbirliği içinde?
Sık sık İsrail'e giden bazı kişilerle Türkiye'deki saldırılar, suikast hazırlıkları, bombalı saldırı senaryoları arasında ne tür bir bağlantı var?
Kuzey Irak'tan Türkiye'nin bazı şehirlerine nakledilen patlayıcı ve silahlarla ilgili trafiği bu kişiler mi yönetiyor? Ve bu patlayıcı ve silahlar hangi saldırılarda kullanıldı?
Türkiye'den bazı unsurlar, bu ülkenin mahrem bilgilerine sahip insanlar, Türkiye içinde yaptıkları toplantılarda Lübnan'dan Kuzey Irak'a kadar kimlerle neleri planlıyorlar?
Sadece Ankara'ya değil, Anadolu'nun bir çok köşesine benzer sevkıyatlar var. Neden kimse ses çıkarmıyor?
İsrail'den Kuzey Irak'a nakledilen silahlar, patlayıcılar ve füzelere güvenlik sağlayan Türkiye'ye mensup bazı unsurlar hangi amaç için çalışıyor?
Kuzey Irak'tan Silopi'ye gelip Afyon'a ulaşan, oradan da Ankara, İstanbul ve başka bölgelerine sevkedilen yüzlerce kiloluk patlayıcılar, C-4'ler, silahlar hangi amaç için nerelerde stoklanıyor? Bu sevkıyat sırasında şehirlere gönderildiği söylenen Stinger füzeleri nerelerde kullanılacak?
O tarihlerde, İsrail'den Kuzey Irak'a haftalarca sevkıyatı yapılan, füzelerin, yakın muharebe silahlarının, anti-tank mayınlarının, topuk mayınlarının, termal kameraların, gece görüş dürbünlerinin, A-3, A-4 ve C-4 patlayıcılarının ne kadarı bu ülke topraklarına girdi? Sadece Ankara'ya bir seferde 750 kilogram C-4'ü kimler götürdü ve nerelerde depoladı?
Bunları sormuştuk o zamanlar. Hiçbir cevap alamadık. Alamayacağımızı biliyorduk. Sadece kamuoyunun dikkatini çekmeye çalıştık.
Şimdi, Ümraniye'de bulunan bir sandık el bombası ve PKK'ya verildiği söylenen 24 bin silahın peşine düştük. Silah sevkıyatlarında Türkiye'den unsurların yanı sıra yabancı ülke istihbaratlarına mensup kişilerin Anadolu içlerinde bu patlayıcılara nasıl güvenlik sağladığını neden sormadık. Bu sevkıyatlarla suikast, iç çatışma senaryoları arasındaki bağlantıyı çözebildik mi?
Yukarıdaki iddialara konu olan hazırlıklar hâlâ deşifre edilmedi, edilemedi. Ne dersiniz, endişelenmekte haklı değil miyim?