Titreme
M. Nedim Hazar 01 Ocak 1970
“Türkiye, son bir aydır beşik gibi sallanıyor” diye başlık atmış gazete. Sadece son 30 gün içinde 1605 (yazıyla bin altı yüz beş) deprem meydana gelmiş. Dolayısıyla başlık abartılı değil. Gerçekten de Anadolu adeta bir beşik gibi sallanıyor.
99 Depremi ile önemser olur gibi yapmıştık sarsıntıları. Aradan geçen 15 yıldan fazla zamanda ne devlet ne de millet olarak aslında çok da umursamadığımızı görmek acı verici. Derdim, tektonik meseleler ile yer doldurmak değil elbette. Bu tür sarsıntılar ile sosyal kırılmalar arasında bir ilişki, hem de zannedildiğinden çok daha yakın bir ilişki olduğuna inananlardanım.
Muktedirin gücünü devam ettirmesi için huzur ve asayişi adeta ‘havuç' olarak kullandığı bir memlekette, tıpkı depremlere baktığımız gibi son bir ayda yaşananlara bakacak olursak durum pek iç açıcı değil.
Bakın şu haber dün haber ajanslarına düştü: “Son günlerde kentte fuhuş, uyuşturucu, hırsızlık olaylarında artış yaşanması üzerine yapılan operasyonlarda, ara sokaklarda ve merdivenaltı tabir edilen yerlerdeki mekânlara baskın düzenleyen polis, ülkelerindeki iç savaştan kaçarak Şanlıurfa'ya yerleşen ve geceleri eğlence mekânlarında konsomatris olarak çalıştıkları belirlenen 50 Suriyeli kadın yakaladı.”
Başka bir haber: “İstanbul'da Suriyelileri hedef alıp vahşi işkencelerle gasp eden 5 kişilik çete Bayrampaşa İlçe Emniyet Müdürlüğü Araştırma Bürosu ekipleri tarafından yakalandı. Habertürk'ten Nihat Uludağ'ın haberine göre, Bağcılar'da yaşayan Suriyeli Muhammed Cebeli ve Abdulrahim Hatip'in oturduğu eve silah, bıçak ve elektro şok cihazıyla baskın yapan maskeli kişiler, kendilerine direnen Cebeli'nin karnını boydan boya yarıp kaçtı. Zanlılar, evdeki değerli eşyaları da aldı. 5 kişilik çetenin ikinci adresi ise Bayrampaşa Muratpaşa Mahallesi'ndeki bir ev oldu. 11 Suriyelinin yaşadığı eve giren çete üyeleri, bu defa da bir kişinin kafa derisinin bir kısmını yüzerek işkence yaptı. Ardından da evdeki 3 bin lira, 8 cep telefonu, 1 sırt çantası ve 2 pasaportu alıp kaçtı. Yapılan operasyonda, karın deşip kafa derisi yüzen çete üyeleri gözaltına alındı. Mağdurların teşhis ettiği zanlılar tutuklandı.”
Fakir fukaraya yapılan 100 TL'lik yardımı âlâ-yı vâlâ ile medya eşliğinde köpürtmenin, engelliler gününde siyasilerin fotoğraflarının hediye edilmesinin icraat sayıldığı günlerden geçiyoruz.
Ayrı yaşadığı 20 yaşındaki eşini barışmak için görüşmeye çağıran adamın, eşini, çocukları 1 ve 3 yaşındaki çocuklarını bıçaklayarak öldürme haberinin hemen yanında okuyoruz bunları.
Biliyorum iç karartıcı haberler ama gerçek fotoğrafı bu ülkenin. Peygamberler Şehri'nde artan fuhuş ve uyuşturucu oranı, can havliyle ülkesinden kaçan mağdurların fuhuş piyasasının eline düşmesi, karın yaran, kafa derisi yüzen çeteler…
Boğaz'dan geçen savaş gemilerinin fotoğraflarıyla dolu aynı gazetelerin birinci sayfaları. Pek çok yorumcu tedirginlikle “3. Dünya Savaşı mı başlıyor?” diye soruyor.
Deprem uzmanı Profesör, “Adalar'ın önünden, Bakırköy'e kadar giden bir fay ve hiç beklemediğimiz dikey hareketler oldu. Biz yatay hareketler bekliyorduk. Dikey hareketlerin olması burada sıkışmanın arttığını gösteriyor. 1999 yılından sonra ilk kez dikey hareketler meydana geldiği için önemlidir.” diyor.
Adeta bir hasta gibi titriyor koca küre-i arz.
Sadece bir ay içerisinde belki bir asra yetecek sosyal kırılmalar ve müessif hadiseler yaşanıyor. Yeryüzü titreyerek bir şeyler anlatmaya çalışıyor belki.
Hani “ibret alanlar için” denilir ya mukaddes referansta.
Öyle işte…