Mesele artık varlık yokluk meselesi...
Servet Avcı 01 Ocak 1970
Herkes görüyor aslında 'hiçbir şey olmamış gibi davranılması durumunda' MHP'nin nereye gittiğini… O yüzden konu, A şahsı ile B şahsının yer değiştirmesi değil, partinin gelecekte var olup olmayacağına, eğer var olacaksa ne boyutta olacağına odaklanmış durumda…
Genel Merkez'in halkla teması sınırlı ve izole dünyalarında mutlu mesut yöneticileri dışında herkes biliyor gerçeği… İl ve ilçe yöneticileri de, delegeler de, sıradan partili de erozyonun 1 Kasım akşamıyla sınırlı kalmadığını, hızla aşağı doğru seyreden partinin 'varlık-yokluk pozisyonu'na sürüklediğini tespit ediyorlar…
Partiyi yönetenler 1 Kasım'ın nasıl aşılmaz bir travma oluşturduğunu ya görmek istemiyorlar ya da görevleri görmemek!.. Bırakalım o hüzün verici anketleri, evde eşlerine, çocuklarına, bindikleri taksinin şoförüne, manava, bakkala, akademisyen dostlarına, köydeki halalarına dayılarına, kahveciye, imama, öğrenciye, etrafta kim varsa sorsalar gerçekle yüz yüze gelecekler oysa… Bu insanların hepsi 'ajan' olamayacağına göre!..
Partililer çevrelerinde 'MHP'de yenilgileri olağanlaştırmış statü'nün değişmemesi durumunda 'bir daha oy vermemeye yeminli' kişilerin nasıl da çoğaldığına üzülerek şahitlik ediyorlar… Nasıl ki 7 Haziran öncesinde Tayyip Erdoğan'ı cezalandırmanın yöntemi olarak 'HDP'ye oy vermek' bir kısım seçmenin gözünde meşrû hâle gelmişse, benzer bir psikoloji MHP seçmeninin önemli bir kısmı için geçerli hâle geldi… MHP yönetiminden kurtulmanın tek yöntemi olarak 'MHP'ye oy vermemek' fikri maalesef tehlikeli biçimde yayılıyor…
***
Ola ki biz objektif değilizdir ve önyargılarımız dolayısıyla böyle düşünüyor veya zannediyor olabiliriz… Parti yönetimi doğruyu bulmak için birden fazla firmaya anket yaptırsın ve hem 1 Kasım'dan sonra ne duruma geldiğini, hareketlenmenin aşağıya doğru mu yoksa yukarıya doğru mu olduğunu tespit etsin, hem de oy veren partililerin ve diğer seçmenlerin kendilerine bakışını öğrensin…
Bunu yapmak neden zor? Muhtemel sonuçlar mı korkutuyor? İyi de el yordamıyla ve şahsî gözlemlerle herkes her şeyi zaten biliyor ve onun için değişim isteme oranı yüzde 95'lerde geziyor… Hem 'ülkücü irade'den dem vurup, hem de o iradenin tecelli etmesinin önünde tıkaç görevi yapmak, şahsî itibarı zedelemekle kalmıyor, partinin geleceğini kemiriyor…
Doğrusu şu değil mi: Anketlerde partinizin oy oranının 1 Kasım'dan bu yana yükseldiğini, hattâ korunduğunu görüyorsanız veyahut da seçmen kitlelerinde "Seçim olsa da MHP'ye oy versek"türünden ateşli bir hareketlenme hissediyorsanız mesele yok, buyurun devam edin… Tam tersi söz konusuysa, 5 ayda kopan 2 milyona yeni milyonlar eklenmişse, partinize ve şahsınıza bir iyilik edin, sözü kurultay toplayarak 'ülkücü irade'ye taşıyın… Bu kadar basit…
***
Siz bundan kaçarsanız belediye başkanlarınız ne yapsın meselâ? MHP 2009 yerel seçimlerinde 489belediye kazanmıştı… Büyükşehirlerdeki beldelerin de kapatıldığı 30 Mart 2014 yerel seçimlerinde MHP'nin kazandığı belediye sayısı 114'e düştü… Üstelik oy oranın Türkiye geneli yüzde 17.7'yken… Şimdi bu şartlarda, önümüzdeki yerel seçimlerde, başta Adana, Mersin ve Manisa olmak üzere, büyükşehirlerden ilçelere kadar MHP'nin elindeki belediyelerden hangisi garantide? Bu çöküş sürerse tehlike çanları en yakın vâdede onlar için çalıyor olacak…
Ya delege, ya il başkanı, ya ilçe başkanı veya diğer görevliler? Üzerinde yargı, yasama, medya denetimi kalmamış, tek adam rejimini devletin kılcal damarlarına kadar yaymış ve 1 Kasım'da bunu onaylatarak daha büyük cesaretler elde etmiş bir yapıya nasıl, hangi ümit ve dermanla direnecekler?
Önce de vurgulamıştık… Kendi sicilleri yüzünden çocukları mülâkatları geçemiyor… AKP'li olmayan hayat hakkının her geçen gün daraldığı bir sistemde 'kamusal alan'dan günden güne dışlanıyorlar… İş alamıyorlar, siyasetin finansmanında zorlanıyorlar, bürokraside eziliyorlar… Sistemin yeni sahibi onlara "Ya teslim olacaksın ya da biteceksin" şıklarını sunarken, nereye tutunup sabredecekler, dayanacaklar? İşte tam bu noktada yeniden heyecanlanmasına ve geleceği ümitle bakmasına yol açacak adımlara ihtiyaç var… Eğer değişim yaşanmaz ve partide bir iktidar projesi filizlenmezse, hangi ruh hâli onları ayakta tutacak?
Ya milletvekilleri veya olmayı düşünenler? MHP'nin bu zayıf görüntüsü ve artık 'kronikleşme' emareleri gösteren hâli, iktidarın 'çift turlu, dar bölgeli seçim sistemi'ne olan iştahını açtıkça açıyor… İşte siyasî iktidar bunun için MHP'deki 'tartışmalı statü'nün devamından hep memnun oldu… Haksız da sayılmaz, öyle bir rakip ki, hem yürürlükteki seçim sistemine göre 'yenilgileri bir düzine test edilip onaylanmış garantili', hem de çift turluya geçilirse 'banko'!..
İşte bunun için mesele 'A şahsının gidip B şahsının gelmesi' gibi basit bir sınır çizgisiyle çizilmiş değil… Mesele gerçekten varlık-yokluk meselesi…