« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

01 Şub

2016

SULTANAHMET’TEKİ KOVBOY

Soner Yalçın 01 Ocak 1970

Sultanahmet’teki terör eylemini öğrendiğimizde arkadaşlarımızla aramızda şöyle bir
diyalog geçti:
- “Patlama turistlerin olduğu yerde oldu; bu IŞİD’dir! IŞİD Türkiye’de HDP çevresi ve yabancıları hedef alıyor.”
- “Bu terör saldırısını PKK yapmış olamaz. PKK güvenlik güçlerini hedef alıyor; olay yerinde polis yokmuş!”
Şu halimize bakar mısınız?
Türkiye’nin geldiği içler acısı hale bakar mısınız?
Kimileri de, “İstanbul’daki patlama Diyarbakır’da, Şırnak’ta neler olduğunu anlaşılır hale getirmiştir inşallah” diye twitter’da mesaj atıyor! Yuh artık!
Ve birinin mesajını görünce ağzımdan çıkanı kontrol edemedim!
ABD’nin Ankara Büyükelçisi John Bass, Türkçe attığı tweet’te, “Sultanahmet’teki patlamayla ilgili haberleri yakından takip ediyoruz. Kalplerimiz, olaydan etkilenenlerle…” diye yazdı!
Aklıma Aristo’nun sözü geldi:
“En büyük suçlar zaruri olanı değil de, fazla olanı elde etmek için işlenir!”
Bu terör saldırısının sorumlusu kim?
Canlı bomba mı?..
IŞİD mi?..
Türkiye’deki basiretsiz yöneticiler mi?..
Davutoğlu mu?.. Erdoğan mı?..
Bu kadar mı?.. Başka yok mu?..
Aydın yöresinin güzel bir lafı vardır:
“Turpun büyüğü heybede!”
Buna ilk dikkat çeken isim bir gazeteci oldu: Jackie Lawlor…
Uluslararası çatışmaların atılgan bir şekilde risk alarak, tehdit ederek veya askeri yöntemlerle çözümlenmesini tanımlamak için bir kavram yarattı:
“Kovboy Diplomasisi.”
Bu siyasal kavramın doğuşunun sebebi; ABD Başkanı Theodore Roosevelt’in dış politikalarını tanımlamak için söylediği şu sözdü:
“Yumuşak konuş ve büyük bir sopa taşı!”
Bu söz ABD dış politikasının özetiydi.
Irak ve Afganistan işgalinin beyni Donald Rumsfeld’in Savunma BakanlığI / Pentagon’daki ofisinin masası üzerinde bulunan bronz plakette kazılı olarak Roosevelt’in bu sözü vardı!
Bakın nereden nereye geleceğiz…

Askeri zorbalık
Geleceği öngörmek zorunlu olarak geçmişin bilgisinden geçer…
19. yüzyılın büyük emperyalist gücü İngiltere/Britanya idi. Dünyanın dörtte birini kontrol ediyordu!
20. yüzyılın büyük emperyalist gücü ABD oldu.
Peki…
İngiltere bu gücünden neden vazgeçti?
Oysa… Hem Birinci Dünya Savaşı hem de İkinci Dünya Savaşı’nın galibiydi.
Düşünün ki, dünyadaki diğer tüm donanmaların toplamından daha büyük bir donanma gücüne sahipti. Ama…
Biliyoruz ki -Kıbrıs gibi- sömürgelerinin çoğundan askerlerini çekti.
Niye?
İngiliz tarihçi Hobsbawn bu soruya şu yanıtı verdi:
“Sanırım Britanyalılar, orta büyüklükteki bir ülkenin yapabileceği şeylerin sınırlı olduğunu, dünyanın kimi bölgelerine askeri güç kullanarak yapılacak bir müdahalenin oralardaki durumu daha da kötüleştireceğini biliyordu. Dünyada başarabilecekleri şeylerin sınırlı olduğunu anlamışlardı.”
Yani… Sömürgeci İngilizler, dünyayı düzenlemek için elinden geleni yapmıştı ancak dünyayı egemenliği altına alamayacağını anlamıştı!
Bugün…
Dünyayı tek bir gücün tahakkümü/zorbalığı altına sokma anlayışını kim dayatıyor: ABD!
ABD tarihte dünya hegemonyası kurma iddiası taşıyan tek ülke!
“Amerikalı Kovboy” dün Amerika Kıtası’na yaptığını bugün dünyaya dayatıyor; ülkelere zulüm dayatıyor.
İşte… Irak, Afganistan, Suriye, Libya vs. ülkelerdeki politikaları ortada.
Bu “azgın kovboy” dünyayı yakıp-yıkıyor!
Hakikat şu:
İnsanlar; dünyayı istikrara kavuşturan-savaş yapmayı imkansızlaştıran “Soğuk Savaş” dönemini mumla arıyor!
Askeri zorbalıkları/baskıları yetmezmiş gibi…
Sultanahmet’teki canlı bombanın sebebi kendileri değilmiş gibi tweet atıyorlar!
Sadece bu değil…

Model dayatma
Görüyoruz…
Ne denli güçlü olursa olsun tek bir gücün, dünya politikasını kontrol etme isteği insanoğluna acıları yaşatıyor. Üstelik…
İngilizler güçlerinin zirvesindeyken bile dünyayı dönüştürmeye hiç kalkışmadı. Küresel bir model olma yönündeki bu eğilim, kendini megalomaniye kaptıran ABD’ye özgün!
Evet, mesele sadece askeri hegemonya sorunu değil. Aynı zamanda…
İktisadi ve itibarıyla siyasi-kültürel bir modelin dayatılması ülkelerin toplumsal yapılarını alt üst etti.
“Kumar ekonomisi” neoliberalizm dayatması, daha kapitalist sisteme bile geçememiş toplumların genetik bileşimlerini erozyona uğrattı.
Siyaset anlayışı değişti.
Kültürel dokular yıkıldı.
İnsan bozuldu.
Belirsizlik arttı.
“Serbest piyasa fundamentalizmi” fundamentalist canlı bombaları doğurdu!
“Kovboyun” hem askeri hem de piyasa vahşetinden kurtulup bir an önce cennete gitmeyi düşleyen canlı bombalar dünyayı kana buluyor!
Evet… Tehlikeli canlı bombalar, tehlikeli “kovboy kumarının” sonucu.
Sonuçta…
“Kovboy ile yatağa girenler”; Atatürk’ün “yurtta barış dünyada barış” felsefesine dudak bükünler; Ortadoğu’da “Osmanlıcılık” oynayanlar ülkeye bol bol canlı bomba kazandırıyorlar!
Maalesef… İstanbul’un göbeğinde patlayan bombasının kusurunu kendilerinde aramıyorlar!
Hâlâ… Can Dündar, Erdem Gül ve Beyazıt Öztürk’ten “terörist” çıkarmaya çalışıyorlar!
Şunu görmüyorlar:
Amerikalılar, İngilizlerin geçmişte uyguladıkları politikaya benzer şekilde gerçekliğe uymak zorunda kalacak ve elde edilebileceklerinin sınırlı olduğunu görecek.
Amerikalılar, güç gösterisinin ve model dayatmanın dünyayı yönetmeye yetmediğini er-geç anlayacak.
Biz ise, canlı bombalar ile baş başa kalacağız…

Ziyaret -> Toplam : 125,27 M - Bugn : 31193

ulkucudunya@ulkucudunya.com