İhânetin 2. perdesi Mardin'de açıldı…
Adnan İSLAMOĞULLARI 01 Ocak 1970
Başbakan Mardin Artuklu Üniversitesi'nde 'Kardeşlik Buluşmaları Mardin' konferansına katılarak konuşma yaptı ve 'yeni bir milli birlik ve kardeşli projesi' olarak 10 maddelik ikinci 'çözüm paketi'ni açıkladı…
Açıklanan bu 10 maddeden anlıyoruz ki Habur'da başlayan kepâzelik Mardin'den devam edecek.
Yine aynı şark kurnazlığı… Yine aynı siyasal İslâmcı samimiyetsizliği… Yine aynı, ayakları bu topraklara basmayan, şuuraltlarındaki Türk fobisinin, Türk alerjisinin dışa vurumu bu 10 maddelik 'yeni çözüm süreci'… Aynı haltın lâciverti anlayacağınız…
Birinci 'çözüm süreci' ülkeyi kan gölüne çevirdi… İkincisi bölünmeye ve belki de iç savaşa sürükleyecek…
Hâlâ meseleyi Kürt sorunu olarak gören Türk alerjili kafanın üreteceği hiçbir çözüm olamaz…
Mesele Kürt sorunu değil bir terör sorunudur. Uluslararası ayakları olan bir cinâyet şebekesinin yok edilme sorunudur. Bir turnusol vazifesi gören ve uzun yıllardır dışa vurmaya cesâret edilemeyen Türk düşmanlığının, çözüm süreci adı altında başlatılan ihânet projesiyle iktidardan aldıkları cesâretle ülkenin adından tutun da bayrağına kadar değişmesini teklif edebilecek küstahlığa ve alçaklığa varan bir müptezeller sürüsünün açığa çıktığı son iki yılda varılan nokta, Suriye sokaklarına dönmüş bir Diyarbakır ve kervan kâfile şehirlerimize dağılan şehit cenazelerimizdir…
Birinci çözüm sürecinin vardığı nokta PKK'nın özerklik ilanlarıdır.
İkinci çözüm sürecinin varacağı nokta ise AKP hükümetinin bu özerkliğe kılıf uydurup kabûlü ile son bulacaktır.
Davutoğlu'nun Mardin'de açıkladığı 10 maddenin başka açıklaması yoktur…
"Vatandaşlarımızı ayrıştırıcı ulusçuluk anlayışını kaldıracağız" cümlesi, "Anayasa'dan Türk kavramını çıkaracağız" demektir.
"Çukur kazacağınıza, gelin anayasa komisyonuna konuşalım. Ne istiyorsanız söyleyin" cümlesi HDP'ye uzatılmış bir açık çektir…
"Eli silahlı olanlarla konuşmayacağız. Önce silahları bırakacaklar, ancak ondan sonra bulundukları ortamda onlarla konuşacağız" cümlesi, ise tam bir fiyaskodur ve "Gerekirse Kandil'e gider görüşmeleri orada yaparız" demektir…
"Yerel yönetimlerin yetkileri genişletilecek" cümlesi, teröristlere ambulanslar içinde silah sevk eden, belediyelerin iş makineleriyle hendek kazan ve okul yıkan HDP'li belediyelere "belediye binalarınızın önündeki direklere artık PKK paçavrası asabileceksiniz" demektir.
"Diyarbakır anneleri ve şehit anneleri gelin birleşin" cümlesi ateş düşen ocaklara "Biz bu PKK'lı katilleri affedeceğiz, siz de affedin" demektir.
"Kürt'ü, Arap'ı, Türkmen'i hiçbir ayrım gözetmeden tüm kardeşlerimize kucak açacağız" cümlesi ise, yalandan ibârettir. Orta Doğu'da esâmisi okunmayan ve bugüne kadar tüm öngörüleri iflâs etmiş Davutoğlu'nun 'derin stratejisi'nin Sur'daki PKK hendeklerine gömülmesidir. İki milyonu aşan Suriyeliyi kontrolsüzce ülkenin en ücrâ köşelerine kadar dağıtan ama Türkmenleri yok sayan bir yalandan ibârettir.
"Ortadoğu başta olmak üzere birçok coğrafyada birleştirici ruhu harekete geçireceğiz" cümlesi, ipi yalnızca ip zanneden, içindeki filamantleri, lifleri görmeyen, bilemeyen bir hamaâsî cehâletin ürünüdür…
"Mezopotamya çocukları, balkan çocukları gelin birleşin" çağrısı ise şehitlere bir ihânettir.
Bir Balkanlı olarak bu ülkenin askerine, polisine kurşun sıkan, katleden bir Mezopotamyalı(!) ile hiçbir kardeşlik hukukum olamaz…
Şehitlerinin hesâbını soramayan bir devletin kardeşlik ilanı abesle iştigâlden başka bir şey değildir.
Çözümün adı, terörün son teröriste kadar yok edilmesi, kan dökenlerle irtibatlı siyâsî kanadının yargılanması ve en ağır cezâlara çarptırılması, PKK'nın STK uzantılarının ve finans kaynaklarının yok edilmesi ve bu ülkede Türk'ün patronajının tartışılmaz kılınmasıdır.
Başkaca bir çözümün bu ülkede adı ve karşılığı yoktur…