« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

15 Şub

2016

Sadri Maksudi Arsal (ö. 1880-1957)

Turgut Akpınar 01 Ocak 1970

Kazan Türkleri arasında yetişen tanınmış siyaset ve ilim adamı.

Rusya’da Kazan civarında Taşsu köyünde doğdu. Köyün imamı Nizâmeddin Maksudi’nin oğludur. İlk tahsiline Kazan’da Allâmiye Medresesi’nde başladı. Burada Arapça ve dinî ilimleri öğrendi. 1895’te Kırım’a giderek ağabeyi Ahmed Hâdi Maksudi’nin öğretmenlik yaptığı Bahçesaray Zincirli Medresesi’nde Rusça öğrendi. Orada Gaspıralı İsmâil Bey’le tanıştı, daha sonra Rus Öğretmen Okulu’na kaydoldu (1897). Bu okulda Ayaz İshâkî ile yakın arkadaşlık kurdu. Öğretmen okulundan mezun olduktan sonra yüksek tahsil için Paris’e gitti. Hukuk Fakültesi’ne yazıldı; burada Yusuf Akçura ve Yahya Kemal’le tanıştı. 1906 yılında bu okulu bitirdi. Paris’te Hukuk Fakültesi’ne devam ederken Edebiyat Fakültesi, Collège de France gibi yerlerde tarih ve sosyoloji dersleriyle bazı konferansları takip etti. Paris’ten Rusya’ya döndüğü sıralarda ilk ihtilâl yapılmış (1905), Rus çarı meşrutî bir idare kurmaya mecbur kalmıştı. İlk defa toplanan duma (parlamento) kısa bir süre sonra dağıldığından, Sadri Maksudi Kazan’dan temsilcisi olarak bulunduğu ikinci ve üçüncü dumalarda müslüman milletvekillerinin tabii lideri durumuna geçti. Bu görevi sırasında faal bir şekilde çalışarak Rusya Türkleri’nin çeşitli meselelerini meclis kürsüsünde dile getirdi.

Sadri Maksudi’nin dumalardaki faaliyetleri bilhassa Ruslaştırma aleyhinde ve millî kültürün korunması yönündeydi. Zira Türk-Rus kültür mücadelesinin temelini, çeşitli yollara başvurularak Türkler’e ana dillerini unutturmak ve onları mümkün olduğu kadar süratle Ruslaştırmak teşkil etmekte idi. Rus siyasî cereyanlarından tamamıyla haberdar olan Arsal, mücadele metodunu buna göre ayarlayarak hareket etmek gibi bir kabiliyete sahip olduğundan başarılı olmuştur.
1917 Rus İhtilâli’nden sonra Kazan yöresinde kurulan muhtar Türk devletinde hem Millet Meclisi başkanı, hem Millî İdare başkanı seçildi. Böylece İdil-Ural Devleti’nin ilk cumhurbaşkanı oldu. Bolşevizm’in Rusya’daki hâkimiyeti üzerine Finlandiya’ya geçip oradan Paris’e gitti. Sorbonne’a bağlı bir enstitüde akademik faaliyetlerine devam etti. I. Dünya Savaşı sonundaki ortamda her fırsatta Türkler’in haklarının korunmasına çalıştı. Sorbonne Üniversitesi’ne bağlı Slav Kavimleri Araştırma Enstitüsü’nün serbest dersleri olarak Türk-Tatar kavimleriyle Orta Asya tarihi okuttu. Bu dersler yanında Journal Asiatique’te bazı yazılar yazdı ve ilmî faaliyetlerde bulundu. Bir süre sonra Maarif Vekili Hamdullah Suphi (Tanrıöver) tarafından Türkiye’ye davet edildi (1925). Önce Telif ve Tercüme Heyeti üyeliğine, sonra yeni açılan Ankara Adliye Hukuk Mektebi’ne profesör tayin edildi. Aynı zamanda Türk Ocakları Hars Heyeti üyesi idi. Adliye Hukuk Mektebi daha sonra Hukuk Fakültesi olunca uzun yıllar burada umumi hukuk tarihi, Türk hukuk tarihi ve hukuk felsefesi dersleri okuttu. Türk Ocakları’nın 1930 yılı kurultayında yalnız tarihle uğraşacak bir tarih encümeni veya tarih akademisi kurulması gereği hakkındaki bir konuşması üzerine, Afet İnan’ın bu görüşü desteklemesiyle bugünkü Türk Tarih Kurumu’nun temeli atılmış oldu.

1930-1934’te Şebinkarahisar, 1934-1938’de Giresun milletvekilliği yaptı. 1939’da İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi tarih profesörlüğüne, 1941’de Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi hukuk tarihi ve felsefesi profesörlüğüne, 1944’te de Ankara’dan naklen İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi hukuk tarihi ve felsefesi ordinaryüs profesörlüğüne getirildi. 1950’de Demokrat Parti’den Ankara milletvekili seçildi. 1954’ten sonra kendini tekrar ilmî çalışmalara verdi. 20 Şubat 1957’de İstanbul’da öldü.

Sadri Maksudi, hayatının bir kısmını Rusya’da oradaki Türkler’in millî meselelerini halletmek için siyasetle geçirdiği halde, aynı zamanda milletlerarası ilim âlemi ile de münasebetlerini sürdürmüş ve adını daha çok tarih sahasında duyurmuştur. Tarihe karşı yakın ilgisi Paris’teki öğrencilik yıllarında başlarsa da kendini tamamen bu sahadaki araştırmalara vermesi 1920’den sonradır. Bir hukuk profesörü olmasına rağmen Türk tarihi üzerindeki bilgisi ve araştırmaları bu sahanın mütehassısları kadar derindir. Türk tarihinin muharebeler tarihi olarak değil sosyolojik açıdan incelenmesi gerektiğini savunmuştur.

Eserleri. 1. Türk Dili İçin (İstanbul 1930). Bu eserde Türk dili hakkındaki görüşlerini ortaya koyan Arsal’a göre Osmanlı devrinden kalma yazı dili düzeltilerek yabancı kelimelerden ayıklanmalı, öz türkçe kelime köklerinden yeni bir edebî-ilmî dil meydana getirilmelidir. Eserde birçok Türk kavmi yanında çeşitli milletlerin edebî ve millî dillerinin nasıl oluştuğu hususu üzerinde de durulmuş, divan edebiyatı Osmanlı devrinin “en feci bir âbidesi” olarak gösterilmiştir. Latin harflerinin kabulü ile Türk ırkı için imlâ ve yazı meselesinin hallolduğunu da savunan yazar, ayrıca divan edebiyatının okullarda okutulmasının zararlı olduğunu söyleyerek altı asırlık büyük bir kültür mirasını inkâr etmek suretiyle küçümsenemeyecek bir hataya düşmüştür. Türk Dili İçin, dil inkılâbının başlangıcındaki çalışmalara önemli ölçüde yol göstermiş, eserdeki görüşler uzun yıllar Türk Dil Kurumu tarafından savunulmuş ve uygulama alanına konulmuştur. Ancak eserin yazılışından yıllar sonra, Türk Dil Kurumu’nun türettiği bazı kelimelere karşı çıkan Arsal Türk dilinin ilmî yollarla özleştirilmesini savunmuş, dil reformunun sonradan aldığı istikameti tasvip etmemiştir (bk. İnalcık, s. 51). 2. Milliyet Duygusunun Sosyolojik Esasları (İstanbul 1955). Hayatının son yıllarına doğru yayımladığı bu eserde millet ve milliyet hakkındaki fikirleriyle bugünkü medenî milletlerde milliyetçiliğin dayandığı esasları ortaya koymuştur. 3. Maişet (Kazan 1898). O zamanki Kazan Türkleri’nin meselelerini kendi ıstıraplarıyla birlikte işlediği bir romandır.

Diğer eserleri de şunlardır: İngiltere’ye Seyahat (Kazan 1912), Orta Asya Türk Devletleri (Ankara 1934), İngiliz Âmme Hukukunun İnkişaf Safhaları (İstanbul 1940), Hukuk Tarihi Dersleri (Ankara 1941), Umumî Hukuk Tarihi (Ankara 1942), Hukuk Felsefesi Tarihi (İstanbul 1946), Türk Tarihi ve Hukuk (İstanbul 1947).

Bunlardan başka çeşitli ilmî dergilerde yayımlanmış makaleleri de bulunan Arsal’ın bir de Selçuklu ve Osmanlı Devletleri Hukuk Tarihi adlı yayımlanmamış bir eseri vardır.

Ziyaret -> Toplam : 125,29 M - Bugn : 48082

ulkucudunya@ulkucudunya.com