« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

15 Şub

2016

‘Paralel paranoyası' ne işe yarıyor?

Mümtaz’er Türköne 01 Ocak 1970

Hani “kim olsa aynı şeyi yapar” dediğiniz zaman, insanların karakterini, kişisel tercihini değil içinde bulunduğu şartları ve mecburiyetleri öne çıkartmış olursunuz ya; rolleri değiştirerek siyasetin gayrışahsi tabiatını da kolayca açığa çıkartabilirsiniz.

Davutoğlu bu çelebi ve sabırlı haliyle seçimle gelmiş bir cumhurbaşkanı olsaydı, Erdoğan da sahip olduğu bütün kişilik özellikleri ile onun partideki ve başbakanlıktaki halefi olarak görev başında bulunsaydı, Türkiye'de iktidar içi rekabette bir değişiklik meydana gelir miydi? Siyaset içinde bulunduğunuz şartlara ve imkânlara bağlı yapıldığına göre, “başkanlık sistemi” kampanyası yürüten bir Davutoğlu ile karşılaşmak, muhtemelen sizi pek fazla şaşırtmayacaktı. Erdoğan'ın da davudî sesiyle, “biz Amerika mıyız...” diye başladığı cümlelerle parlamenter sistem savunmasına geçmesi pek sürpriz olmayacaktı.

Kişilere ve kişiliklere çok fazla takılıyoruz. Siyasetçi, içinde bulunduğu şartları doğru okuduğu ve hayale kapılmadan sahip olduğu imkânlara göre hareket edebildiği, yani bulunduğu yerin hakkını verebildiği ölçüde başarılı oluyor.

“Paralel paranoya” tam olarak “minare-kılıf” ilişkisine dayalı ve şartların gereği olarak geliştirilmiş bir iktidar imkânı veya tekniği. Anayasa ve yasalar size yetki vermiyor, hukuk işinize yaramıyor; öbür tarafta 13 yılda tek tek cüzdanınızda biriktirdiğiniz fiilî bir iktidar gücünüz var. Siyasî networkunuz, dağıttığınız mevki ve makamla temin ettiğiniz sadakatler, kamu kaynakları ile midelerinden kendinize sıkı sıkıya bağladığınız işadamları, bir tek selamınıza bakan savcılar-yargıçlar, kamu erki kullanan bürokratlar, gözünüze girmeye çalışan gazeteciler... Liste uzun. Bu “imkân” veya gücü yasalar elverişli olmadığına göre neyle kullanacaksınız? Yasalardan bile etkili, caydırıcı, korkutucu paranoyalarla. Paranoya, sahip olduğunuz gücün insanların sırtında şaklayan kırbacına dönüşüyor. Aslında kimse bu paranoyalara inanmıyor; sadece bu paranoyanın, yani fiilî gücün dizginini altına sığınmak adına geri çekilmiş oluyor.

Şu sıralarda Türk Silahlı Kuvvetleri bütün cephelerde “paralel paranoya” saldırısı ile karşı karşıya. Maksat askerin sadakat ve itaatini Saray adına garanti altına almak. Tırmanan PKK terörü ve Suriye yüzünden artan güvenlik endişeleri Asker'in iç iktidar dengeleri üzerindeki etkisini kritik hale getiriyor. “BM kararı olmadan Suriye'ye giremeyiz” tavrı, Saray'a karşı bir itiraz hatta bir isyan olarak algılanıyor. Saray çevrelerinden gelen “Asker'i darbe yapmaya zorluyorsunuz” feryadı, gerçekte “PKK'nın şehirlere silah yığınağı yapmasına neden göz yumdunuz?” sorusunu karşılamak için tekrarlanıyor. Bu şartlarda darbe yapmak, dünyanın bir araya gelip yapamayacağı kötülüğü tek bir hamlede Türkiye'ye yapmak demek. Kimsenin aklından darbenin “d”sinin bile geçtiği yok. Sadece “paralel paranoya”nın toplu saldırısı ile Asker, Saray'ın taht-ı itaatine alınıyor.

Saray'ın Dolmabahçe Mutabakatı'nda simgelenen “çözüm” anlayışına veya Suriye'deki dengesiz politikalara karşı iseniz “paralel”siniz. Bu “paralel TSK mensupları” hakkında işlem yapmıyor ve Ordu'dan atmıyorsanız, siz de paralelsiniz. Komutanlar, sicillerini “üstün başarılı” diye doldurdukları personeli Ordu'dan atmaya zorlanıyor, karşı çıkınca kendileri de “paralel” yaftası yiyor.

“Paralel paranoya” 17/25 Aralık'a karşı bir günah keçisi icat edip, bütün günahları onun sırtına yükleme aklının eseriydi. “Millî Ordu'ya kumpas kuruldu” lafıyla, TSK içindeki ve dışındaki “Ergenekon mağdurları” ile omuz omuza bu paranoya üzerinden herkese savaş açıldı. Zamanla “paralel” lafı, Erdoğan'a itiraz eden bütün muhafazakâr-dindar muhalefeti içine aldı, en nihayetinde kendi partisi içinden Bülent Arınç ve Hüseyin Çelik'i de kapsadı.

TSK'ya yönelik “paralel avı”, “paralel paranoyası”nın, Asker'in Saray'ın fiilî güç dairesi içine alınması için devreye girdiğini gösteriyor. Asker bir yandan Güneydoğu'da terörist avlıyor, öbür tarafta Suriye'de geri dönülmez bir hatayı engellemeye çalışıyor, bu tarafta düz ovada “paralelci” olarak av haline geliyor.

Kısaca fiilî güç hukukla değil, paranoyalarla toplumu arkasına almaya ve muarızlarını itaate almaya çalışıyor. Kim olsa aynı şeyi yapar mıydı?

Ziyaret -> Toplam : 125,29 M - Bugn : 51300

ulkucudunya@ulkucudunya.com