WASHİNGTON İLE ANKARA ARASINDAKİ 24 DAKİKALIK UÇURUM
İlhan Tanır 01 Ocak 1970
Erdoğan rejimi ile ABD yönetimi arasında uzun süredir devam eden sıkıntılı ilişkiler son haftalarda ağız dalaşına dönüşmüştü. Bu ağız dalaşında Amerikan tarafı IŞİD’e karşı Koalisyon için hız vermeye, İncirlik’i kullanmaya devam ederken, Erdoğan ve diğer Erdoğan rejimi aktörlerinin salvolarına karşı ise alttan alır bir görüntü vermeye çalışıyor-du.
Mel’un Ankara saldırısını düzenleyen terörist ve bu teröristin hangi örgüte bağlı olduğu konusunda olayın olduğu 17 Şubat günü akşamı birkaç saat içinde Ankara’nın bazı sonuçlara ulaşıldığını belirtmesi, bir gün sonrasında ise Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun çok kesin bazı sözlerle PYD ve YPG’yi suçlu ilan etmesi ise Washington’da karşılık bulmadı. WSJ’ye konuşan ve Ankara'da, Türkiye Dışişlerindeki arka arkaya 18 Şubat günü yapılan toplantılarda YPG ile Ankara bombalamasının bağının gösterilmesi için davet edilen yabancı diplomatlardan bir Batılı diplomatın da bu kanıtlardan tatmin olmadığını söylemesi dikkatleri çekti.
Erdoğan’ın son iki haftadır hergün söylediği sözlerin, tehditvari meydan okumaların, ‘ya bizdensin ya da düşmanla’’ retoriğinin karşılık bulmadığı gibi, Ankara bombalaması olayında da Washington’ın Ankara’nın söylemine uzak durduğu görüldü. Giderek yalnızlaşmış bir Ankara, ‘‘ya bizdensin ya da teröristle birliktesin’’ diye kafa tuttuğu ABD ile ilişkileri mi kesecek? Bugün IŞİD karşıtı Koalisyon üyesi olan Türkiye, değil ABD ile ittifakı, veya NATO üyeliğini, açıkçası IŞİD karşıtı Koalisyondan ayrılmanın getireceği maliyeti daha karşılayacak halde değil aslında.
18 Şubat Perşembe günü yapılan ABD Dışişleri Bakanlığı basın toplantısı, toplamda sadece 42 dakika sürmesine rağmen, ABD ile Türkiye arasındaki uçurumu göstermesi açısından bir mihenk taşı rolünü oynadı. Bu toplantının yarısından fazlası yine Türkiye’ye ayrıldı. 24 dakika kadar süren Türkiye soru ve cevapları bölümünde iki ülkenin Suriye, YPG-PYD, Ankara bombalaması gibi güncel konuların hemen hiçbir detayında anlaşmadığını gösterdi. İşte sadece 40 küsür dakikalık bir ABD basın toplantısında iki ülkenin düştüğü 180 derece farklı pozisyonlar:
Türkiye: Ankara Saldırısının sorumlusu kesin YPG
Ahmet Davutoğlu, 18 Şubat: ‘’Bu saldırıyı Türkiye içindeki bölücü terör örgütü üyeleri ve YPG mensubu bir kişinin birlikte gerçekleştirdiği ortaya çıkmıştır. Bu kişi PKK ve YPG mensubu bir kişidir. Saldırının YPG irtibatı ortaya çıktı. Kişi, 1992 Amude doğumlu Salih Neccar adlı kişidir. Saldırıyla ilgili 9 kişi gözaltına alındı. YPG irtibatları kesindir.”
ABD: Sorumlunun kim olduğu ucu açık bir soru
ABD Sözcüsü John Kirby, 18 Şubat: ‘’Türk hükümetinin (saldırının) sorumlusu ile ilgili dile getirdiği iddiayı doğrulama veya reddetme durumunda değilim. Bizim bildiğimiz ve bizi ilgilendirdiği kadarıyla (kimin sorumlu olduğu olduğu konusu) halen ucu açık bir soru. Soruşturmanın sürdüğünün de farkındayız, bundan dolayı sorumluluğu kimseye atfetmeyeceğiz.’’
Türkiye: YPG’yi destekleyen Türkiye’nin dostluğunu kaybeder
Davutoğlu, 18 Şubat: “Türkiye’ye düşman bir örgütü destekleyenler dost ülke vasfını kaybetmeyi göz alır… Başta Amerika Birleşik Devletleri olmak üzere hiçbir NATO üyesi ülkenin, Afganistan'da omuz omuza durduğumuz ülkenin,Türkiye'nin kalbinde bize saldırı yönelten bir terör örgütüyle ilişki kurmasını mazur görmeyiz ve bu konuda da tutumumuzu en açık ve en güçlü şekilde ifade ediyoruz.’’
ABD: YPG’ye yardıma devam edeceğiz
Kirby, 18 Şubat: ‘’Onlar (YPG) Daiş’e karşı en etkili savaşçılar ve Koalisyon tarafından hava desteği sağlandılar. İleriye yönelik olarak bu türlü desteğin, yeri ve zamanı uygun olduğunda devam etmesini bekleyebiliriz.’’
Türkiye: Her yerde meşru müdafaa hakkını kullanırız
Erdoğan, 18 Şubat: ‘’Türkiye'nin, meşru müdafaa hakkını, her zaman, her yerde ve her durumda kullanmaktan çekinmeyeceği bilinmelidir.’’
ABD: Türkiye kendi topraklarında meşru müdafaasını kullanabilir
Kirby, 18 Şubat toplantısında Erdoğan’ın ‘meşru müdafaa’ ile K.Suriye’yi bombalama demeci sorulduğunda: ‘’Onların kendi topraklarında kendilerini terörist saldırılardan koruma hakları vardır. Sınır aşırı tansiyonla ilgili olarak, Türkiye’den sınır ötesi topçu ateşini durdurmalarını istedik. Bu tür terör eylemleri kendi topraklarında düzenlendiğinde vatandaşlarını koruma zorunlulukları bulunmaktadır. ’’
Türkiye: Eyy Amerika! tarafını seç
Erdoğan, 11 Şubat: ‘’Biz Amerika'ya terör örgütü diyoruz, onlar terör örgütü olarak görmüyoruz diyorlar. Ey Amerika size kaç kere söyledim. Siz bizimle mi berabersiniz, bu terör örgütüyle mi? Ne PYD'yi ne PKK'yı bize tanıtabilirsiniz, bunları biz gayet iyi biliriz. DAEŞ'i de biz biliriz. Bunları siz tanıyamadığınız için bölge kan gölü halinde. Bu nasıl ortaklık?’’
ABD: Bu taraf seçme meselesi değil
Kirby, 18 Şubat: ‘’bu taraf tutmak meselesi değil. Herkesin aynı tarafta, Daiş’e karşı tarafta olması gerekir... esas düşmanın Daiş olduğunu herkes bilmeli ve bu savaşa herkes odaklanmalı.’’
Türkiye: YPG ile Türkiye Aynı Kefede olmaz
Türkiye Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Tanju Bilgiç, 15 Şubat: “Kirby’nin müttefiki Türkiye ile bir terör örgütünü aynı kefeye koyan açıklamalarını hayretle karşıladık”
ABD: Bu eşitlik meselesi değil
Kirby, 18 Şubat: ‘’Türkiye bir ulus devleti ve NATO üyesi. Bu şekilde tanıyoruz. Daiş’e karşı kilit önemde bir ortak. Bu bir ulus devlet ve Daiş’e karşı Suriye’de cesur Kürt savaşçılar arasındaki bir eşitlik meselesi değil. Ama biz Kürt savaşçılara ve Türk hükümetine sınırda bazı adımlar atarak tansiyonun azaltılmasını güçlü bir şekilde tavsiye ettik mi? Evet, ettik.’’
Türkiye: PYD, YPG terör örgütü
Birçok Türk yetkili, PYD ve YPG terör örgütüdür yaklaşımını aylardır kullandı.
ABD: Fikir Ayrılığımız var
Mark Toner, Sözcü yardımcısı, 16 Şubat: ‘’Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sözlerinin farkındayız ama bilindiği üzere YPG rolü ve PKK ile bağı hakkında fikir ayrılığımız var.’’ Amerikan yetkililer, birçok kez YPG ile PKK arasındaki bağı Türkiye gibi kabul etmediklerini açıkça söyledi.
ABD: Türkiye isterse Koalisyondan ayrılabilir
Bütün bu ayrı düşen açıklamalar sonunda 18 Şubat tarihli basın toplantısında bulunan Reuters muhabiri, Türkiye ve YPG ilişkileri ile ABD'ye yansımaları ile ilgili olarak ''Bu tansiyonlar Türkiye'nin Koalisyon'dan ayrılmasına neden olabilir mi?'' sorusunu sordu. Soruya karşılık ABD Sözcüsü John Kirby, ''Sanırım bu cevabı Türkiye'nin vermesi gerekir. Biz tabi ki böyle birşey olmasını istemeyiz. Türkiye Koalisyon gayretlerine önemli katkılar yapıyor. Suriye'deki mücadele, iç savaş veya Daiş'e karşı mücadele Türkiye için teori alıştırması değil. Gerçek, somut tehditler. Bu durumu tanıyoruz. 2 milyondan fazla Suriyeli göçmene bakmaya çalışıyorlar. Onlar büyük baskılar altında ve biz bunu anlıyoruz. Gelecekte ne yaparlar onların kararı. En başından dediğimiz gibi bu bir 'gönüllüler koalisyonu' ve her üye, uygun şekilde bu koalisyona yardım ediyor. Bunlar egemenlik kararları ve ülkelerin bu kararları alması gerekiyor. Türkiye hangi kararı alır bilmeyiz tabi bu konuda.’’
Bütün salvo ve meydan okumalarına Amerika Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü düzeyinde karşılık bulan Ankara’ya, Beyaz Saray cevap dahi vermedi. Erdoğan rejiminin argümanlarının hepsi, Washington tarafından reddedildi.
Şimdi Erdoğan rejimi ne yapacak? ABD ile ittifakını bitirip, Koalisyondan ayrılıp, PYD’ye savaş mı açacak?
Göreceğiz.