Türk askerini karalama çabası...
Yiğit BULUT 30 Nisan 2008
Bazı televizyonlarda izliyorsunuz, Dağlıca taburunda yapılan “yılbaşı eğlencesi” sırasında çekilen görüntüler, devamlı ekranlara geliyor. Görüntüler “orada görev yapan bir asteğmen” tarafından çekilip servis edilmiş.
Neymiş efendim “daha 69 gün geçmiş baskının” üzerinden, oradakiler nasıl eğlenirmiş! Komutan nasıl davul çalarmış! Nasıl içki içerlermiş!
Bu haberleri bu şekilde yazanların, “eminim” yüzde 51’den fazlası o yayından sonra “içmeye” gittiler. Ayıp mı? Değil! Ama “orada görev yapan” insanlar hakkında, ölüm pahasına “orayı” tutanlarla ilgili haberleri verirken, biraz dikkatli olmakta yarar var! Ne yapacaklardı yani “yılbaşı akşamı” ailelerinden ayrı, dağın başında, ölüm dışarıda “nöbet tutuyor”, birbirlerine sarılıp ağlamaları mı gerekiyordu!
Bir ulusal kanalda da haberi verirken, tabur komutanı “okla gösterilip” işte “bu” deniyor! Suçu da “davul çalıp, personelini neşelendirmeye, dertlerini unutturmaya çalışmak”. Bu haberi yapan bütün vicdansızlara sesleniyorum; sizler, İstanbul’da “boğaza karşı” içkinizi yudumlarken, o adamları orada “ölüm” bekliyor! Şakası yok! Çoluk, çocuk bir yerde, onlar bir yerde, Azrail kapıda!
Ne utanmaz adamlarsınız be! yaptığınızın, “Türk Silahlı Kuvvetleri’ni” karalamak isteyen güçlerin kampanyasına “alet” olmaktan başka bir boka yaramadığının farkında değil misiniz! O görüntüleri çekip, televizyonlara “servis” eden asteğmene gelince. Asteğmen olması “bizden” olması anlamına gelmiyor. Görüşü ve amacı belli ki; orada “bütün içtenliği ile eğlenmeye”, dertlerini hatta kendilerini unutmaya çalışan arkadaşlarının bu halinden yararlanarak, kaseti çekip, dağıtıyor. Bana göre büyük bir suç ve olayın aldığı hale bakınca “halkı, Türk ordusuna karşı soğutmak” amacı ile çoktan askeri-sivil yargının yolunu tutmalı...
Uzun lafın kısası; 1997 yılından beri “bölgede Türk ordusunu etkisiz kılmalıyız” diyen “emperyal güçler” ile yerli işbirlikçilerin TSK aleyhine yürüttüğü kampanyayı ibretle izliyoruz. Birçok kesimin TSK ile “büyük dertleri” var. Burada bize düşen “bu oyuna” alet olmamak ve özellikle haberci koltuğunda otururken, yaptıklarımızın “nerelere” gidebileceğini görebilmek. Tekrar ediyorum; o insanların “kendi aralarındaki” eğlencelerini “vay” diye haber yapan herkese “yazıklar olsun”!