« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

07 Mar

2016

Rejimi korumak kimin görevidir?

Emre Kongar 01 Ocak 1970

Biraz aklı başında olan insan bu soruya “Elbette iktidarın görevidir” diye yanıt verir:
Çünkü iktidar, ülkedeki rejim sayesinde bu konuma gelmiştir...
Mademki bu rejim onu iktidara getirmiştir, o halde makbul bir rejim olmalıdır.
Mevcut rejimin eksik ve yanlışlarından şikâyet edenler, onun düzeltilmesi için değişmesini isteyenler, muhalefet grupları olmalıdır.

***

Türkiye’nin siyasal partiler ve seçim sistemleri demokrasi açısından çokkötüdür.
Seçim sistemi yüzde 10 barajı ile son derece adaletsiz bir temsile yol açmaktadır...
Siyasal partiler sistemi ise, parti içi demokrasiyi engelleyen, lider sultasını destekleyen bir yapıya sahiptir.
Bu haksızlık ve adaletsizlikler, AKP’yi iktidara taşıdığı için bu parti tarafından özenle korunmaktadır.
Ne yazık ki, muhalefet, bunların bir bölümünü düzeltme şansını yakaladığı 7 Haziran seçimlerinden sonraki dönemde, bu fırsatı kullanamamıştır.

***

İktidarlar, yıpranmaya başladıkları zaman, azgelişmiş demokrasilerde, rejimideğiştirmeye, kendilerini yönetime taşıyan sistemi yozlaştırmaya çalışırlar.
AKP de yıpranmaya ve gücünü yitirmeye başladığı için aynı yola başvurmuş, Recep Tayyip Erdoğan’ın Başbakan kimliği ve yetkileriyle katılarak Cumhurbaşkanı olduğu seçimle, demokrasiyi zedelemiştir. (Ne yazık ki muhalefet de bu oyuna alet olmuştur.)
Şimdiki başkanlık rejimi ısrarının arkasında da, Recep Tayyip Erdoğan’ın kişisel iktidarını güçlendirmek istemesi kadar, partinin, yıpranan siyasal gücüne karşın iktidarını sürdürme çabası yatmaktadır.

***

Fakat ne yazık ki, bugünlerde sorun artık başkanlık rejimi tartışmaları olmaktan da çıkmış, doğrudan doğruya “Anayasa ihlali” noktasına varmıştır:
Mevcut iktidar, aynen Cumhurbaşkanlığı seçiminde ve sonuçlarını beğenmediği için kabul etmediği 7 Haziran seçimlerinden hem önce, hem de sonra olduğu gibi, (bu kez de anayasal yargı üzerinden) demokrasinin evrensel ilkelerine uymayacağını açıkça belirtmektedir.
İktidarın bu anayasa ihlallerinin büyük bir bölümüne, yargı da ya onayvermekte ya da sessiz kalmaktadır.
Üstelik savcı ve yargıçlarımızın bir bölümünün, politikacıların yorum ve isteklerini emir telakki eden bir tutum ve davranış sergilemekte oldukları gözlemlenmektedir.
Her demokrasinin vazgeçilmez unsuru olan özgür medyanın Türkiye’deki zavallı hali ortadadır.
Bu durumda rejimin korunması görevi sadece muhalefet partilerine kalmış görünmektedir.
Muhalefet partileri, vakit geçirmeden asgari müştereklerini saptayarak, iktidarın rejimi yozlaştıran eylem ve söylemlerine karşı bir “demokrasi cephesi” oluşturmalıdırlar!
Bu konuda çabuk davranmazlarsa, bir süre sonra varlıklarının tehlikeye gireceği açıktır!

Ziyaret -> Toplam : 125,36 M - Bugn : 119838

ulkucudunya@ulkucudunya.com