Amerika’nın ipiyle Barzani-Talabani
HASAN ÜNAL 16 Ocak 2007
Amerika’nın Kürdistan kurdurtmak fikrini kuvveden fiile geçirdiğine artık pek şüphe kalmadı. Bush’un açıkladığı Irak stratejisi yeni unsurlar içermezken, eski hatalarda ısrar anlamına geliyor. Bu eski hatalardan en önemlisi de Irak’ın kuzey bölgelerinde bir Kürdistan kurulması ve bu ‘devlete’ Kerkük şehrinin de altın tepsi içerisinde teslimi.
Bu, artık bir politika haline gelmiştir Amerika’da. Senaryo falan değildir. Şimdilerde Amerikalılar Irak’a gönderecekleri yeni birliklerle Bağdat’ı bir süre daha bekleyip, çatışmalardan bir sonuç alamazlarsa yeni açılımlar üretmek zorunda kalacaklarını söylüyorlar. Zaten çatışmaları kendileri körüklediklerine göre, kısa bir süre sonra, yapacakları açılımın birlikleri sınırlara çekmek olacağı anlaşılacak.
Şii bölgesinde Amerikan birlikleri pek rahat edemeyeceği için o bölgeye daha az sayıda birlik gönderilecek ve belki İran’ın doğrudan kendi birlikleriyle Irak’a girmesine mani olmaya yarayacak bir kısım kuvvetler orada tutulacak. Ama esas kuvvetler kuzeye kaydırılacak. Kerkük’ü bir referandum ile bünyesine kattıktan sonra bağımsızlık ilan edecek olan Kürdistan devletinin topraklarını Türkiye’den korumak amacıyla kuzeye gelecekler. Bu noktaya ramak kalmış durumdayız. Birkaç ay sonra fazlasıyla bu noktada kendimizi bulursak şaşırmayalım.
Amerikalıların ve onlara akıl veren Türkiyelilerin mantığı basit: Türkiye bu aylarda bir yandan Cumhurbaşkanlığı seçimleri ve bunun yaratacağı rejim ve laiklik tartışmalarıyla yani ‘kakofoni’ ile meşgul olacak; öte yandan ülke genel seçim atmosferine girecek; o şartlarda ne hükümetin Irak’taki bu gidişatı tersine çevirmek için karar alması mümkün ne de kurumların öne çıkması.
Eğer TSK fazla inisiyatif alma eğilimi içinde görünürse, TÜSİAD, basın ve televizyonlar, sahibinin sesi gibi konuşan tipler, bir kısım emekli diplomatlar yapacakları yaygarayla TSK’yı durdururlar. Ortalık lüzumsuz tartışmalarla birbirine girer; AB teraneleri yeniden başlar ve sonuçta Türkiye, hadiselerden rahatsız olsa bile bir şey yapamaz. Kürdistan kurulur ve bağımsızlığı tanınır. Kerkük petrolleri elinde olan bir Kürdistan kısa süre içinde gelişir ve irredentist yani etraf ülkelerde yaşayan Kürt kökenlilerin topraklarını da kendisine katmaya yönelik bir politikaya meyleder.
Bu arada zamanla bu devletle Türkiye’nin arasını düzeltmek için basın ve televizyonlar vasıtasıyla kampanyalar düzenlenir. ‘Kürdistan kurulmuş; bunu engelleyemeyeceğimize göre, iyi ilişkiler kuralım da bizim müttefikimiz veya dostumuz olsun’ lafları ortalıkta dolaşır. Sonuçta Türkiye bu devletin petrollerini Yumurtalık üzerinden satmasına izin verir. Ayrıca İran ve Suriye’nin bu devleti yoketmek için yapacağı girişimlerde Kürdistan’ın yanında Amerika ile birlikte yer alır.
Zenginleşen Kürdistan, Türkiye içindeki Kürt kökenlilere yönelik kültürel faaliyetlerine hız verir. Zaten Türkiye demokratik bir ülke olduğu için bunu durduramaz. Durdurmak istediği zaman AB devreye girer. Böylece Türkiye içinden de büyük bir Kürdistan bölgesi ortaya çıkarılır. Hatta bu Kürdistan İskenderun Limanı da dahil geniş bir bölgeyi alır. Sonra mı? Sonrası Allah Kerim!.. Büyük Kürdistan tamamlanır; petrolünü kendi topraklarından denize indirir. Zenginleşir. Büyük bir ordu kurar. Amerika ve İsrail bu devleti tepeden tırnağa silahlandırır. Böylece İsrail rahat eder...
İlk bakışta çok kolay ve yapılabilir bir proje. Ama gerçekte tam bir hayal dünyası mahsulü. Öncelikle Türk milleti buna izin vermeyeceğini açıkça ortaya koymuş durumda. Millet bir konuda kararlılık sergilediği zaman ya mevcut hükümetler milletle aynı doğrultuda hareket etmek zorunda kalırlar ya da millet kendi eğilimlerini en iyi uygulayacak olanları bulur ve iktidara getirir. Ayrıca TSK böyle bir gidişat karşısında sessiz ve hareketsiz kalamaz. Mutlaka ve mutlaka karşı tedbirler uygulamaya koyulur.
Bu karşı tedbirler ille de savaş olmak zorunda değildir. Türkiye Kerkük-Yumurtalık hattını kapattığı zaman Kerkük petrollerinin bir anlamı kalmaz. Petrolün ne İran, ne de Suriye üzerinden açık denizlere indirilmesi söz konusu değildir. Ayrıca bölünen bir Kürdistan’a Irak’taki bütün Araplar karşı çıkacağı için, oralardan Ürdün ve İsrail istikametine indirilmesi de mümkün olamaz. Türkiye’nin ikmal ve lojistik imkanlarını kullanamayan bir Amerika o bölgede kısa sürede bocalamaya başlar.
Türkiye, İran ve Suriye ile Irak Araplarının itiraz edeceği bir Kürdistan orada tutunamaz. Amerika Erbil baskınıyla Barzani-Talabani ikilisinin bölgesel dostluklar edinmesinin yolunu kapatmıştır. Sonuçta Barzani ve Talabani cascavlak ortada kalacaktır. Ve bu durum Türkiye’de AKP iktidarda kalsa bile değişmez.
Durum bu noktaya varmadan Türkiye’nin Amerika’yı her hangi bir tereddüte mahal bırakmayacak şekilde uyarmasının zamanı geçiyor. Amerikalılara hem Kürdistan kurup, hem de Türkiye ile dost ve müttefik kalamayacaklarını; oradaki Kürdistan yapılanmasını Türkiye’nin milli güvenliğine yönelik en büyük tehdit sayacağımızı hatta bunu savaş sebebi haline getireceğimizi; Amerika’nın açıktan açığa Türk düşmanlığı yaptığını ve bunu kati surette sineye çekmeyeceğimizi söyleyip, bu doğrultuda bir politika oluşturmak mecburiyetindeyiz. Her geçen gün aleyhimize işliyor.