Enkaza dönüştürdünüz hadi kaldırın bakalım..
Saygı Öztürk 01 Ocak 1970
AKP’nin izlediği politikanın, Güneydoğu’yu ne hale getirdiğini orada yaşayanlar biliyor, bilmeyen de televizyon görüntülerinden, gazetelerde yayımlanan fotoğraflardan görüyor. Allah aşkına o görüntülerin Suriye’den, Irak’tan ne farkı var? AKP, ülkemizi, hiçbir ülkede yaşanmasını arzu etmediğimiz bir duruma getirdi. İlçeler “enkaz yığınına” döndü. Türkiye 13 yılda “enkaz yığınına” dönüştürüldü.
Güneydoğu’da geçmişte de il ve ilçeleri ele geçirmek, “kurtarılmış vatan toprağı” oluşturmak adına bölücü örgüt adımlar atmaya çalıştı. Şırnak’ı ele geçirme planı da bunun bir parçasıydı. Tuğgeneral Mete Sayar, bindiği tanka bayrağı yerleştirdi. Teröristlerin ateş ettiği evler hedef alındı. Çatışma o kadar yoğun devam etmişti ki, Şırnak’a sürekli mermi taşınmıştı. O gün bu mücadeleyi verenler bayrağımızın inmesini, kamu binalarının teröristler tarafından işgalini de önlüyordu. Olağanüstü Hal Bölge Valisi Ünal Erkan, ateş altında Şırnak’a helikopterle geldi, herkesin silahlarını teslim etmesini istedi. İnsanlar ürkerek, çekinerek geldiler, silahlarını teslim ettiler. Aradan 13 yıl geçse de örgüt hedefinden sapmış değil.
ASKER, İHTİYACINI KENDİSİ KARŞILIYORDU
Askerlerimizin kullandığı yeni başlık ve gözlükleri ilk defa Diyarbakır-Sur operasyonları sırasında gördük. Gözlük de “hava olsun” diye değil koruyucu özelliği nedeniyle takılıyor. Teğmen Abdülselam Özkan da operasyonda görevliydi. Hakkarili teğmen, Ankara’da 9 kardeşini okutuyordu. Kafasından vuruldu ve şehit oldu. Başlığını gördüm, kanlar içindeydi. Şunu da sordum: Hani bu başlıklar kurşun geçirmiyordu?
Hava Lojistik Komutanlığı’na bağlı Kayseri 2. Hava İkmal Bakım Merkezi’nde, kurşun geçirmez başlıklar, çelik yelekler üretiliyordu. Birleşmiş Milletler de 45 milyon dolarlık başlık ve çelik yelek alacaktı. Ancak bunun önü kesildi. Sonra İhale Yasası değiştirildi. Yurtiçinde üretilenler, yurtdışından yüzde 15 ucuz olsa da yurtdışından alımlar gerçekleşti. Askeri ihalelerdeki yolsuzluk iddialarına adı karışan siviller askeri mahkemelerde yargılanırken, bunu da kaldırdılar. Sivillerin ancak savaş halinde askeri mahkemelerde yargılanabileceğine ilişkin düzenleme yaptılar.
NİÇİN ŞEHİT OLDU?
Askerlerimizin kullandığı miğfer söylendiği gibi çelik değil hafif kompozit malzemelerden üretiliyor. Aynı başlık birçok ülkenin elit komando ve özel kuvvetler mensupları tarafından kullanılıyor. Satış fiyatı 1.200 dolar civarında… Teğmen Abdülselam Özatak, nasıl oluyor da “kurşun geçirmez” olarak bildiğimiz balistik koruyucu başlığından geçen kurşunla vuruluyor? Bu durumu askere özel teçhizat alan bir subaydan dinledim:
“Askerlerin de sıkça ‘kurşun geçirmez başlık’ dediği ‘kompozit’ ya da ‘balistik koruyucu başlığın’ NATO standartlarında farklı koruma kategorileri var. Seviye 1, Seviye 2, Seviye 3, Seviye 4 gibi. Söz konusu başlık ise koruma seviyesi itibari ile hafif silah (Tabanca, makineli tabanca) ve parça tesiri ile şarapnel parçalarına karşı koruma sağlıyor. Mevcut teknolojik imkanlar dahilinde, daha üstün bir malzeme ile bu başlık yapılması mümkün ama bu sefer de, gelen merminin kinetik enerjisinin yüksekliği sonucu malzeme delinmediği için etki tepki prensibi sonucu oluşan ivme ile teçhizatı kullanan personelin boynu kırılıyor ve dolayısıyla koruma yine sağlanamıyor.
Ayrıca mevcut teknoloji kapsamında daha mukavim bir malzeme kullandığınızda başlık ağırlığı artıyor ve personelin uzun süre başlığı taşıyabilmesi mümkün olmuyor, hareket kabiliyeti kısıtlanıyor. Mevcut kullanılan balistik koruyucu başlığın ağırlığı ise 1 ila 1,5 kg arasında değişiyor. Bu hususların da operasyonel faaliyet icra eden birlikler ve personel için ne kadar hayati olduğunu da söylemeye gerek yok.
BİZE DE GÜVENİN
Teçhizatın alımı aşamasında da dünya standartları olarak kabul edilmiş ve uygulanan prosedürler kapsamında, atışlı testler dahil en ağır koşullarda gereken her test yapılıyor. En azından mevcut teknoloji dahilinde en iyi malzemenin alınmaya çalışıldığı ve gereken her türlü muayene ile testlerin yapıldığı konusunda tüm halkımızın müsterih olmasını isterim.
Sonuç olarak, her ne kadar sahada canını ortaya koyan kahraman emniyet ve TSK personelinin gösterdiği fedakarlığa yaklaşamasa dahi alım aşamasında görevli personelin de her türlü fedakarlığı yaptığını, azimli bir şekilde daha iyiye nasıl ulaşırım diye çabaladığını, haklarında en ufak dahi olsa bir şüphe duyulmamasını istediğim için size bu satırları yazdım.”
Güneydoğu’nun zor koşullarında görev yapan güvenlik güçlerinin, bölücü örgütün kurşunlarıyla şehit olmaması için teçhizat eksikliği olmamalı. Genelkurmay, Emniyet, jandarma yetkilileri kullanılan teçhizatları örgütle çatışmada elde edilen deneyimlerle bir kez daha gözden geçirmeli.